1-Bedirhan Bey niçin Kürt devletini kuramadı, Kürt devletini nasıl ıskaladı?

-Cizre beyi Bedirhan 1803 yılında Cizre de doğar 1868 yılında Şam da vefat eder.

1830 yılında Osmanlıya karşı isyanı başlatırken, Asuri ve Ermenilerle iltifat kurarak 1848 yılında Bedirhan’ın yenilgisi Asuri ve Ermenilerinde büyük darbe alarak hem çok sayıda insanlarını kaybetmesine hem de en büyük sürgünü Kafkasya’ya doğru gitmelerine sebep olmuş.

Kürtlerin örgütlenmesi aşiret tarzı ve düzeydeydi. Aşiretçilik Ulusal ve milliyetçilik konusunda engelleyici bir ayak bağ oluşturuyordu. Aşiretler kürtlükleri ile kaba bir şekilde övünürlerdi. Bu kürtlük yurtsever ulusal bir karakter taşımıyordu. Kürtlerin baskılar sonucu kabul ettikleri Müslümanlığa karşın Arap asimilasyonuna ve kültürüne radikal bir şekilde direnmişler.

0smanlı- Rus savaşında, Osmanlının yenilmesi, yenilmez olan Osmanlının Kürtler üzerinde sok etkisi yarattı. Mısırın isyanı, mısırı yöneten Kavalalı’nın Osmanlıyı yenmesi, bu savaşta Osmanlının yanında yer alan Kürtlerden çok sayıda kayıp vermesi, Kürtlerin gözünü açmış, aynı yolu takip etmeyi düşünmeye başlamışlar. Bu düşünceler Kürtlerinde isyan dinamiğini oluşturmuştur.

Bedirhan Bey henüz 19 yaşında aşiretin başına geçmiş. Yoksul Kürt ve azınlıklara güven verme konusunda çok büyük başarı sağlamış. Bu güvenden dolayı Bütün diğer beylikler Bedirhan beyliğine sığınmışlar. O hiçbir azınlık ve din arasında ayırım yapmıyor. Bu durum karşısında güçlenen Bedirhan Bey, Osmanlının çöküşünü görünce, bağımsız devlet kurmaya yönelir. Ordu komutanlarının bir kısmı Ermeni ve Asurilerden oluşturmuştu. Bedirhan bey devletin temellerini atarken bir yandan askerî açıdan çok güçlü bir ordu, Arap ve Osmanlı ile güven temelli ilişkiler, gayri Müslüm gençler ile Kürt gençlerini Avrupa’ya eğitime gönderip devlet idaresinde görevlendirmeyi hedefliyordu.

Bu çabalar doğrultusunda Bedirhan daha 19 yaşındayken Cizre merkezli büyük bir güç oluşturur. Kendi coğrafik bölgesini en güvenilir bir sahaya dönüştürür. Civar aşiretler can ve mal güvenliği ile ticaret güvenliğinden dolayı Bedirhan beyin hâkim olduğu coğrafyaya doğru göç edilir. Ermeni ve Asurilere büyük güven geçirir. Küçük Kürt aşiretleri ile Asuri ve Ermeniler bir Kürt devletinin kurulması ve bunların asker ile eleman vererek Kürt devletin korunması konusunda bir belge imzalanır ve herkes yemin eder. Bedirhan bey kendi adına para basar. Paranın bir yüzünde kendi resmi öbür yüzünde ise Kürdistan yazılır.

Osmanlı Kürtlere karşı hem kuşkuluydu hem ilişkileri yumuşak tutarak ürkütmemeye çalışıyordu.

1841 yılına kadar Diyarbakır’a bağlı olan Cizre beyliği Musul beyliğine bağlanır, bunu şiddetle reddeden Bedirhan Bey Osmanlının da çok zayıfladığını fırsata çevirerek isyanı başlatır.

Bu karışıklıktan faydalanan Asuriler, Bedirhan beye verdikleri vergiyi artık vermiyor, aralarında yaptıkları saldırmazlık ve Kürdistan’ın kurulması ve korunması hakkındaki yemini hiçe sayarak, büyük bir ordu ile saldırıya geçiyor. Bedirhan beyin bazı önemli adamları öldürülür. Karşı saldırı geliştiren Bedirhan Bey, Asurilerin hem siyasi hem dini liderleri olan MALEK ŞMULU yakalar. Asuriler büyük yenilgi alır. MALEK ŞMUL, Bedirhan beyin malikanesinde tutsak olarak kalır.

Bedirhan’ın çok sayıda karısa var. Malek şmul, Bedirhan beyin bir karısına sevdalanır. Karısını büyük bir cesaret ile kendine ister. Bu isteme çok kızan Bedirhan Bey kılıcıyla malek şmulu öldürür. Bu olay çatışmaları körükleyerek ölümleri artırır.

İngiliz ve Avrupalılar, Kürtlerin güçlenmesinde, Rusya’nın çıkarına olacağını ön görerek, Osmanlılardan Kürtlerin güçlenmemeleri için saldırı düzenlemelerini istemekte. Fakat Osmanlı Bedirhan’ın güçlü bir orduya sahip olduğunu bildiği için, işi alttan alıp ikna heyetlerini göndererek Kürtleri durdurmak istemektedir. Bedirhan kimseyi dinlemez, durmadan güçlenir ve ilerler.

Osmanlı önce küçük Kürt aşiretlerini ve amcasının oğlu YEZDAN ŞER beyi yanına çekerek, Bedirhan beyin zayıflanmasını sağlar. Bedirhan bey yenilir. Ölümlerin artmaması için Osmanlı Bedirhan beyin teslim olması için ikna heyetleri oluşturur. İkna heyetlerine teslim olur. Bedirhan bey yenildikten sonra Kürt prenslikleri kaldırılır, merkeze bağlı Kürdistan eyaleti olarak kalır. 1847 tarihinde kardeşi ile İstanbul’a gönderilir. Oradan da Bedirhan Bey çok sayıda adamları, ailesi ve din görevlileri ile birlikte 10 yıl kalmak üzere Girit adasına sürgün edilir. Osmanlı, Bedirhan beyi ikna eden heyete teşekkür belgesi ile başarı madalyaları gönderir.1856 yılında Girit Adasında çıkan karışıklıkları Osmanlı lehine çözdüğü için, Osmanlı onu sadık olarak değerlendirip tekrar paşalık unvanını geri verir. Osmanlı padişahından şama gitmek ve orada ölmek istediğini söyler. Böylece şama gider ve 1870 yılında Şam da ölür. Dört karısı 6 cariyesi 21 kız ve 21 oğlu çok sayıda torunları vardı. Bazı kaynaklar 100 torundan bahseder.

Bedirhan bey teslim olmasaydı tarihin akışı bir başka olurdu. En azından onun torunu Atatürk’ün müridi olmazdı

2-Kürt aşiretlerinin gerek kendi aralarında ittifak kuramamaları gerek gayri Müslümanlarla ittifak kuramamalarının nedenleri nelerdir?

-Kürt aşiretlerinde ulusal bilinç ve yurtseverlik yok. Büyük aşiretlerin mutlak egemenliği var. Küçük Kürt aşiretler ve Müslüman olmayanlar esir muamelesi görürler. Büyük aşiretle vergi toplar, insanları kendi işlerinde çalıştırır, kimseye huzur vermezler. Müslüman olmayanlar İngiliz, Fransız ve Rus devletine mektuplar yazarak Kürtlerden korunma için yardım istemişler, fakat bu yardım hiçbir zaman gelmemiş. Osmanlı bazen Kürtleri Altan almışlar bazen de göz yumarak teşvik etmişler. Kürtlerin, Asuri ve Ermenilere saldırmamaları, doğal müttefikleri olmaları gerekirken düşman konumuna gelerek birbirlerinden çok insan öldürüp büyük güç kaybına da uğramışlardır. Çok güçlü olduğu dönemlerde hem Ruslar hem de Osmanlı Kürtleri kazanıp kendi safına çekmenin çabasındaydılar. Alman ve İngiliz misyonerleri kendi devletlerine göndermek üzere hazırlayıp sundukları raporlarda Kürtlerin büyük bir güç oldukları, bunlar kazanılıp kendi saflarına geçirilmediğinde Hindistan ve orta doğunun yolları ve ticaretinin güvende olmayacağı bildirilmiş.

3- Kürdistan’daki Halklar arası birlikte hareket etmede irade beyanı olmasına rağmen, neden bu kesimler bir araya gelememişler?

-Asuriler, Ermeniler ve Kürtler komşu olarak iç içe aynı köyde kasabada şehirde dostane bir hayat sürdürürler. Mutlak olarak Kürtlerin üstünlüğü var ancak bir çatışma yaşanmıyor. Avrupa ve İngilizler, misyonerlerini o bölgeye gönderip kiliseler okullar açıp Hristiyanlığı yaymada, gittikçe bu halklar arası güvensizlik süreci gelişir. Kürle Müslüman oldukları için süreç onları birbirlerine karşı radikalleştirir. Birbirlerinden şüpheli duruma gelirler. Aralarındaki dostluk şüpheci ve rekabetçi bir tarz alır. Bu süreç zamanla katliam düzeyine ulaşır. Tuzaklar, ihanetler, intikam yeminlerine dönüşür. Hristiyan ve Müslümanların dinde radikalleşmeleri birbirlerini yok etme ve devletleşmelerini engeller hale gelmiş.

4-Misyonerler neyin peşindeydiler. Faydaları ve zararları nelerdi?

-Avrupa ve İngiltere’de sanayi geliştiği için bu devletler üç şeye ihtiyaç duymaya başlamışlar. Bunlar vasıflı eleman, hammadde ve Pazar oluşturma. Nitekim Kürdistan coğrafyasına binlerce misyoner akınına uğramış. Misyonerler yüzler Okullar açılmış, meslekler öğretilmiş. Zanaatkârlar türetilmiş. Okuma yazma sıfır düzeydeyken binlerce insanın okumaları sağlanmış, onlara meslek öğretilmiş. Kürtler göçebe oldukları için az sayıda okula gederlerken, Hristiyanlar binlerce çocuğunu göndermiş. Müslüman Kürtler gavur okullar diye çocukların gitmemesi için fetvalar yayınlamış. Şu an Avrupa’nın bütün arşivlerinde o döneme ait belgeler mevcuttur.

Mardin Derik te zeytinyağı, sabun atölyeleri, demircilik, Tekstilcilik, halıcılık boyacılık ve benzeri işler misyonerler tarafından geliştirilmiştir. Çok sayıda gençleri Avrupa’ya götürmüşler.

5-1804 -1876 yılları arası 80 yılla yakın Osmanlı-Rus ve Osmanlı- İran savaşlarında Kürtler nasıl pozisyon alıyorlardı? Kürtlerin kar ve zarar hanesi nasıl yorumlanabilir?

-Kürt aşiretlerin çok sayıda silahlı adamları vardı. Bu silahlı insanlar aynı zamanda akrabaydılar. Çoklu evlilik ve çok sayıda çocuk onların kültürlerinin bir parçasıydı. Kürtler pragmatist davranıp hangi kesim onların işine gelmiş ise o kesimin safına geçmişler. Bazen Rusların safında Osmanlı ve İran’a saldırmışlar. Bazen de Osmanlının safında İran ve Ruslara saldırmışlar. Kürtler bu savaşlarda çok insanını yitirmiş. Fakat hiçbir zaman güç ve cazibeleri azalmamış. Ruslar kürleri kazanmak için Kürdolojiyi bile kurmuşlar. Kürt çocuklarını eğitmek için Rusya’ya götürmüşler.

Osmanlı devleti de Kürt çocuklarını okumaları için İstanbul’a götürmüşler ancak aşiretlerin sadık kalmaları ve isyan etmemesi için örtülü tutsak muamelesini göstermişler.

6-Kürt, Asur ve Ermeni ilişkileri dostane, candan ve iç içe iken, hangi şartların değişimi onları karşı karşıya getirip kırdırmış?

-Bu üç halk önce birlikte devlet kurmak istiyorlar. Bu konuda sözler belgele imzalanır. Ancak misyonerlerin Hristiyanlığı radikalize etmeleri, Kürtlerin karşı radikal tutum takınmaları, Kürtlerin devletleşmelerinde, güçlü olan Kürtlerin baskı uygulayacağı korkusu, karşılıklı güvensizliği had safhaya sürüklemiştir.

7-İngiliz ve almanlar Kürtleri keşfederlerken nasıl bir tutum geliştirmişler?

-İngiliz ve Almanların misyonerleri kürdistan coğrafyasında keşif ve raporlar hazırlarken Kürtlerin çok kalabalık silahlı cesur ve savaşkan olduklarını bunları kazanmadan orta doğu ve Hindistan yolu ve ticaretinin güvenliğinin sağlanamadığını görürler. Bu amaç doğrultusunda Kürtlerle dostane ilişki geliştirirler fakat Kürtlerin İslami yapıdan dolayı gavur diye ilişkiler geliştirilemez.

8-Osmanlı ile Rusların Kürtlere karşı tutumları ile Ankara hükümetinin oluşması, Lenin devrimindeki sürecin sonunda tavırlardaki gelişmeler için neler söylenebilinir?

-Osmanlı ve Ruslar tarih boyunca iki kesim de sürekli Kürtleri kazanma rekabetine girmişler. Kürtler ilkeli davranmamışlar. dönemsel olarak hangi devlet işlerine gelmiş ise o safta savaşmışlar. Ancak kendileri için savaşmak 1800 yıllarında Bedirhan Bey zamanında geliştirilir. 1800 yıllarından önceki yıllarda hep başkaları için savaşarak tavizler koparılmış. Sürekli çevrelerini yağmalama ve haraca bağlamışlar. Osmanlının yıkılması bakiye olarak Ankara hükümetinin 1920 de kurulmasından sonra artık Kürtler Altan alınarak iyi ilişkiler kurma Kürtleri kazanma stratejisi asimilasyon Türkleştirme direnenleri cezalandırma imha ve kendi coğrafyasından muhacir durumuna düşürme sürecini başlatıyor. Bu süreç tam 100 yıldır yakıcı bir sorun olarak devam ediyor. Ekim 1917 de Rusya’da Lenin devrim sonrası Ruslar Kürt coğrafyasından çekilir. Bunu fırsata çeviren Ankara hükümeti Kürtlerin egemen olmasını engellerken Lenin Kürtlere sahip çıkmıyor. Lenin’e özel mektuplar gönderilir hepsi karşılıksız kalır. Lenin, orta doğu ve Kürdistan’da İngiliz egemenliğini kırmak, Türklerin İngiliz himayesine girmemesi, Türkleri kendilerine karşı kullanmamaları için, Türklere para ve silah yardımı yapılır.

9-Dönemsellik ruhu tam olarak ne anlama gelir?

-DÖNEMSELLİK: tanım olarak bir dönem bir coğrafyada yaşanmışlıkların aynı biçim ve içerikte başka coğrafyalarda da yaşanmış olmasıdır.

1700 yıllarına kadar dünya coğrafyasında insanlar yaşam tarzı olarak sürekli güçlülerin güçlü olmayan kabilelere saldırı tarzındaydı.

Geçim kaynakları, talan, ganimet, vergi, haraç ve hayvancılık şeklindedir.

Tarım yerleşikler tarafından yapıldığı ancak yerleşikler de yağmalandıkları için, tarım gelişme gösterememektedir. Tarım araçları henüz gelişmediği ve insan gücüne bağlı olduğu içinde kabile içi ihtiyaçları karşılar nitelikteydi.

Talan, mertliğin cesaretin kahramanlığın asaletinde nişanesiydi. 

Talan edilen yerlerdeki kadınlar, kızlar, çalışma gücünde olan erkekleri esir olarak toplayıp getirilir, yollar, surlar köprüler bunlara yaptırılırdı.  Şu an dünyada bulunan tarihi eserlerin yapımında yüz binlerce kölenin kanı ve emeği vardır.

10-Kürtlük bilinci ile Kürt yurtseverliği farkı nedir?

-Kürtlük bilinci, Kürtlerin kendilerini başka halklardan farklı tutmak, kültürlerini koruyup övünmek, başka kültürlere karşı, asimilasyona direnmektir. Yurtseverlik ise, yerleşik yaşama geçmek, sanayileşip Pazar oluşturmak, düzenli ordusunu oluşturup halkın can ve malının korunmasını sağlamak, meslekleri halka öğretmek, okullar açıp eğitime önem vermek. Bunların yapılması içinde kendi coğrafyasında egemen olup sınırlarını belirgin hale getirerek komşularını netleştirmek. Barış ortamı, iyi ve diplomatik ilişkilerini oluşturmak.

11-Kürtlerin göçebe olan yaşam tarzları devletleşmede ne tür bir olumsuzluk yaşatmış?

-Kürtlerin göçebeliği onları üretim, eğitim ve şehirleşmeden uzaklaştırmış. Bu deneyimi kazanma, devlet olma zorunluluk bilincin gelişmesi engellemiştir.

Sadece hayvancılık, haraç ve talan hareketleri bir kültüre dönüşmüş, bu kültür mertliğin kahramanlığın nişanesi olmuştur.