SUR AJANS- Baba Mansur Ocağı Evladı Haşim Kızılveren ise iktidarın kul hakkına girdiğini ve Alevilikten referans alması gerektiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın yayımladığı “Merkezi Yönetim Bütçe Gerçekleşmeleri ve Beklentiler Raporu”na göre, Cumhurbaşkanlığı’nın 6 aylık harcaması geçen yıla oranla yüzde 177 artarak, 2,1 milyar TL’den 6,1 milyar TL’ye çıktı. Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri içerisinde ise Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile AFAD dışındaki tüm kurumların harcamaları yükseldi.
Bütçenin tümü üzerindeki harcamalarda da geçen yıla göre, yüzde 93,7 oranında artış var. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın harcamasındaki artış yüzde 137,3 oldu. Diyanet’in 6 aylık harcaması 19,6 milyar TL’den 46,7 milyar TL’ye çıktı.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği(PSAKD) Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Karakaya ve Baba Mansur Ocağı Evladı Haşim Kızılveren, Diyanet’in ilk 6 ayda yapmış olduğu harcamaları PİRHA’ya değerlendirdiler.
“Diyanet’in kapatılması gerektiğini söyledik”
Özellikle Alevi katliamlarında katleden zihniyetin camiden çıkıp tekmil getirerek katliam yaptıklarını söyleyen İbrahim Karakaya, “Sivas’ta öyleydi. Maraş’ta da yaşamını yitiren birinin cenazesi camiden kaldırılırken orada katliam başlatıldı. Fetullah Gülen, Cemalettin Kaplan Diyanet’in personeliydi. Bu devletin varlıklarını yok etmeye çalışanlar Diyanet’ten beslenen insanlardı. Dolayısıyla bu kurumun kendisi zaten tartışmalı bir kurum haline gelmişti” dedi.
Karakaya, Alevilerin, Diyanet İşleri Başkanlığı ve zorunlu din derslerinin kaldırılması için kampanya yürüttüklerine de değinerek şunları ifade etti:
“17 Nisan 1997’de TBMM’ne Diyanet’in kaldırılması ve kapatılmasıyla ilgili rapor sunduk aynı zamanda mahkemeye de dava açmıştık. O günden bugüne de bütün açıklamalarımızda Diyanet İşleri Başkanlığı’nın mutlaka kapatılması gerektiğini söyledik. Bu eşitlik ilkesine, sosyal devlet olma ilkesine, laik devlet olma ilkesine, demokratik bir devlet olma ilkesine aykırı bir kurum. Bunu sürekli söyledik.”
“Siyasal iktidarı besleyen bir kurum”
Devletin dinden tamamen elini çekmesi, hiçbir inancı finanse etmemesi gerektiğini de kaydeden Karakaya, “Dolayısıyla Diyanet ve inanç kısmına ayrılan bütçelerin, eğitim, sağlık, sosyal haklar gibi insanların yaşamını daha refah bir seviyeye getirebilmesi için kullanılması gerekir. Diyanet İşleri Başkanlığı siyasal iktidarı besleyen bir kurum olduğu için bu kadar harcamalarına göz yumuluyor. Düşünün en ufak şeyde Diyanet İşleri Başkanlığı, elinde kılıç minbere çıkıyor Ayasofya’ya. Ayasofya, kilisedir. Siz bir inancın mabetini işgal edip camiye dönüştürmüşsünüz ve oraya da kılıçla çıkıyorsunuz. Bir din adamının kılıçla oraya çıkması asla kabul edilebilir bir şey değil” diye konuştu.
“Her kuruşumuz zehir zıkkım olsun”
Sünni kesimin de Diyanet’in varlığına karşı çıkması gerektiğini söyleyen Karakaya, şöyle devam etti:
“Bizler bugüne kadar ‘rızamız olmadan bizim adımıza topladığınız her kuruş haramdır sizlere’ dedik. Ve helal etmiyoruz. Dolayısıyla o harcamalardaki Alevilerin her kuruşu onlara zehir zıkkım olsun. Buna özellikle Sünni kesimlerdeki canlarımızın da karşı gelmesi lazım. Kendi çocukları için daha iyi bir ülke yaratmak varken böyle ucube kurumların beslenmesi, din adına gericiliğin finanse edilmesi onların da geleceğini karartan bir durumdur. Sadece biz Alevilere özgü değildir. Onların bizden daha çok karşı gelmesi gerekir diye düşünüyorum.”
Kızılveren: Alevilikten referans alsınlar
Baba Mansur Ocağı evladı Haşim Kızılveren de Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 2024 yılının ilk 6 aydaki harcamalarına dair kul hakkına girdiklerini ifade ederek şunları konuştu:
“Eğer bir ülkede adalet yoksa ve israf yapılıyorsa kul hakkına girilmiş oluyor. Kul hakkına girmemeleri için buradan iktidarı, bizi yönetenleri uyarıyoruz. Yarın bu kul hakkıyla Hakk’ın yoluna gitmeyin. Hiçbir şey bilmiyorlarsa Alevilikten referans alsınlar. Alevilik inancını biraz izlesinler. Aleviliğin içerisinde, Ocak sistemi içerisinde kul hakkı yemeden kendi süreğini sürdüren Alevileri izlerlerse en azından israftan kaçınmış olurlar.
“Bunlar Muhammed’in ümmeti değil”
O kadar büyük paraları da bu ülkenin ihtiyacı olan fabrikalarına, yetimine, fakirine, yoksuluna, emeklisine, darda olup evine ekmek götüremeyenine harcasınlar. Hem Hz. Peygamber’den şefaat bekleyeceksin hem de Hz. Peygamberin ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ sözüne uymayacaksın. Demek ki bunlar Muhammed’in ümmeti değil Hz. Muhammed’i de sadece sözlük olarak kullanıyorlar. Bundan biran önce vazgeçmeleri gerekir.”