Acıya alışmanın bir açıklaması olmalı. Sadece tüm hayatı akışına bırakmak gibi – hiçbir şeyden keyif almamak- bir sebebi olduğunu kabul edemiyorum. Çaresizlikten gelen bir yanı da var alışmanın, değişime katkı verememenin getirdiği bir boyun eğme hali. Toplumun her katmanında kendine has reflekslerle ortaya çıkıyor. Kimi, unutmak istedikleri kişilerin yokluğuna alışmaya çalışıyor, kimi mazoşist bir edayla kendisini alt üst eden tüm depremleri görmezden gelmeye başlıyor.
Bazen uzun bir ”keşke” dökülüyor ağzımdan. “ Keşke insanların nelere alıştıklarını-alıştırıldıklarını[1]onlara izletebilseydim.” Yaşama sevincimizi kaybediyoruz çünkü. Gökyüzünde masmavi bir sonsuzlukla değil de kapkara bulutlarla devam ediyoruz hayatımıza. Şaşırmadığımız için oluyor bunlar. Belki de başkaları ölünce nefesimiz yeterince eksilmediği için. Acıya alışmanın bir açıklaması olmalı. Çaresizlik değil tüm soruların cevabı.
Birinin yanı başınızda olmasına alışabilirsiniz. Sevgiyi en coşkun haliyle deli divane bir iklime taşıyabilirsiniz. O yokken fırtınalar çıkabilir, gök gürleyebilir, kalbiniz sancıyabilir. Birinin yanınızda olmamasına da alışabilirsiniz. Bu bir unutma-alışma ilişkisiyle başınızı döndürecek bir olaya da dönüşebilir. O yokken gezebilir, müzik dinleyebilir, hayattan zevk almaya başlayabilirsiniz. Bireysel olarak günlük hayatınızı ve duygusal gel-git’ lerinizi etkileyen tüm alışma biçimleri sizin hayatınızı dizayn etme şeklinizle ilgilidir. Ancak toplumsal olarak tüm organların acı çekmesine neden olabilecek alışma biçimlerinin bir açıklaması olmalı.
Ölümlere alışmamalı mesela. Ölen her insan için nefesimiz eksilmeli. Haksızlığa alışmamalı, karıncanın taşıdığı suya el vermeli. Alışırsak göremeyiz artık. Körleşiriz hem de kalp körlüğü derler buna. Yüreğimiz kıyılır. Yaşamın kaynağındaki tutkuyu yakalamak gerekiyor. Bir çocuğu korkutan tüm nedenleri ortadan kaldırarak. Çiçeklerden bir bahçe sunmak gerekiyor. Herkesin gölgesinde serinleyebileceği bir ülke.
Derin bir tutkusu var hayatın. Açlığa, ölüme, şiddete alışmaya kurban edilemeyecek kadar derin.
Alışırsanız yüreğiniz üşür