Anayasa Mahkemesi, Mersin’de yapılan birçok basın açıklamasında katılımcılara verilen idari para cezasını Anayasa 34’üncü maddesinin ihlali sayarak, “Kamu otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı bireyin korunması”na hükmetti.

Mersin’de demokratik kitle örgütleri tarafından 2019 ve 2020 tarihlerinde yapılan basın açıklamalarına katılanlar hakkında 2911 Sayılı Gösteri ve Yürüyüş Kanunu’na muhalefet gerekçesiyle uygulanan idari para cezalarına dair Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) yapılan başvuruda ihlal kararı verildi. Polis tarafından yurttaşlara kesilen idari cezalara yapılan itirazların Sulh Ceza Hakimlikleri tarafından reddedilmesiyle birlikte 1 Temmuz 2019 ile 14 Şubat 2020 tarihlerinde AYM’ye başvuruldu.

Söz konusu başvurulara dair birleştirme kararı veren AYM, 10, 12, 13, 21, 22, 23, 24 ve 25 Mayıs 2019 ile 15,16 Ekim 2019 tarihinde Özgür Çocuk Parkı’nda, 18 Mart 2019 ve 20 Ekim 2019 tarihlerinde Yenişehir ilçesinde bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) ilçe binası önünde; 16 Mart 2019, 24 Nisan 2019 ve 21 Mayıs 2019 tarihlerinde Akdeniz ilçesinde bulunan HDP ilçe binası önünde ve 12 Ekim 2019 tarihinde Forum Alışveriş Merkezi önünde gerçekleştirilen "Açlık Grevlerine Destek", "Halepçe Katliamının Yıldönümü", "Gündemdeki Olaylar Ve Kuzey Suriye Operasyonu", "Savaşa Hayır" ve "Kadın Cinayetlerini Önleme" eylemlerinde verilen para cezaların tamamına dair hüküm kurdu.

AYM kararında 2911 sayılı Gösteri ve Yürüyüş Kanunu’na atıfta bulundu. Mülki idari amirlerinin görev ve sorumluluklarına da uzun uzun yer verilen gerekçeli karar da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) daha önce verdiği kararlar içtihat olarak gösterildi. AYM, AİHM kararlarında yer alan yalnızca basın açıklamasının okunması gereken bir gösteriye katıldığı gerekçesiyle para cezası verilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 11. maddesi ile güvence altına alınan toplantı ve gösteri yapma hakkını kullanmaktan caydırabilecek nitelikte olduğuna dair tespitine atıfta bulundu.

Anayasa’da yer alan 34 ve 13’üncü maddeyi de hatırlatan AYM, “Toplanma özgürlüğünün kullanımından kaynaklanan kamu düzenine yönelik tehditlerin gerçeklik değeri taşıması hâlinde yetkili makamlar bu tehditleri bertaraf edecek tedbirleri alabilirler. Alınan bu tedbirlere aykırı toplantılar düzenlenmesi, bu tür toplantılara katılınması veya bu tür toplantılarda suçlar işlenmesi hâlinde de cezalar verilebilir. Bununla birlikte alınan tedbirlerin veya öngörülen cezaların barışçıl toplantı hakkına dolaylı olarak usulsüz sınırlamalara dönüşmesine müsaade edilemez. Güvence altına alınan toplanma hakkını kullanırken kamu otoritelerinin keyfî müdahalelerine karşı da bireyin korunması gerekir” diye belirtti.

AYM açılan soruşturmaların ya da cezalandırmaların caydırıcı etki doğurma potansiyeli taşıdığını vurgulayarak, “Gösteri sonrası yapılan müdahaleler de -barışçıl gösteriye katılanlar hakkında idari para cezaları verilmesi gibi- ileride kişilerin haklarını kullanmalarında caydırıcı etkiye neden olabilir” hatırlatmasında bulundu.

AYM, söz konusu basın açıklamaları ve eylemlerin kamu düzenini bozduğuna dair tespitler olmadığına dikkati çekerek, “Somut olayların bir kısmına ilişkin kolluk tutanaklarında basın açıklaması yapmak isteyen gruplara izin verilmemesi üzerine grupların peyder pey ve herhangi bir taşkınlık yapmadan HDP il binasına giriş yaptıkları belirtilmiştir. Ne idare ne de mahkemeler basın açıklaması yapmak isteyen grupların olaysız dağıldığını göz önüne almıştır. Yine somut olaylarda kolluk kuvvetleri veya idare tarafından bir müdahale yapılması gereği duyulmamış, başvurucular hakkındaki idari para cezaları olay sonrasında kolluk kuvvetleri tarafından düzenlenmiştir. Anayasa’nın 34. maddesinde güvence altına alınan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğine oy birliğiyle karar verildi” denildi. AYM, aynı zamanda başvurularda yapılan tazminat taleplerini de reddetti. (Kaynak: MA)

Editör: Haber Merkezi