Bir kitap bir yazar, Nun Masalları: Nazan Bekiroğlu   

Bir kitabın dünyasından bir yazarın dünyasına girebilir miyiz? Belki bu büyük bir iddia olur. Hele de soyut bir kurgu üzerinden bunu yapmak/ yapabilmek büyük cesaret ister.

Müzeyyen bir anlatımın içine, ateş böcekleri gibi; karanlıkta bir görünüp bir yok olan, konuların işlendiği, derin ve yoğun bir kitap. Bu kitabı anlamak, ‘…yağmur kuşları kanatları değecek kadar yakın suyun üzerinden uçuyorken.’ Cümlesindeki kuşlar kadar yazarın duygularına yakın olmayı icap ettirir.

Hattatrasıt’ın masalları; NUN MASALLARI… Malum; NUN; Arap alfabesinde bir harf, divit kalem kulanlar bilirle, mürekkep kabının da ismidir NUN.

Nazan, bu masalda yazarlığı, en azından kendi yazarlığını, Hattat tiplemesi ile karakterize etmiş. Yazarın girdiği her odanın, mahremiyeti ortadan kaldırmak adına atılan adımlar; gerçekleri veya duyumsamaları gün ışığına çıkarmak için atılmış olan adımlar olduğu hissini vermiştir. Her bir kurguda girilen namahrem odalar; gerçeğe ulaşmak isteyen her yazarın, fikren işlediği suçlar gibi… Belki de olması gerekenin tam da bu olması gerektiği için yazarın doğruları ve yanlışları; sevapları ve günahları olarak görmüş ve oluşturduğu her kahramandan sıyrılma istenciyle kendi yazarlığına da isyan etmiştir.

İri kara bir leke bölümünde; ihaneti, Ayineyi mücellada nihanız bölümünde; terk edilmeyi işlemiştir. Belki de terk etmeyi demek daha doğru olur.

Soyut bir anlatımla, işlenen bu küçük eser, hacminden fazla yer kaplamıştır, gönüllerde…

 "Ne çok sıkıntılar çektik ömrümüz ilerledikçe, üstelik ölümlüydük. Onca güzeldik, onca güzelliğin nereye gittiğini düşünüp acı çekiyorduk. Kuşkusuz bir daha dönmemek için gittiklerinden olacak, bunca güzellikler. Dahası bir zamanlar olduğumuz ‘’Ben’’ de onlarla beraber gittiği için. Baş döndürücü bir hızla sürüklenerek biteviye çirkinleşiyor, biteviye olmamız gerekenden başka bir şeye dönüşüyorduk… Nun Masalları, Nazan Bekiroğlu…

Orhan Aksoy