Bir kürdün yaşam anatomisi

Banktan düşen NİETZSCHE apar topar bir arabaya bindiren MARKİ onu hastaneye Kürd ev arkadaşı olan DR. ABDULLAH CEVDET KARLIDAĞA götürür.

Bu üçü odadayken önce kapı çalınır içeri bir din kıyafetli papaz girer.

-afedersiniz, ben hastalara şifa dağıtmak için dua etmekle görevliyim.

-NİETZSSCHE- bak papaz efendi, biz dünyeviyiz.

insanların yarattığı tanrının hükümranlığını reddediyoruz.

Bu anlayış, Esareti ve kendine yabancılaşmayı yaratan bir hükümranlıktır.

Sizler 24 saat kilisede dua ederek kokuşmuşsunuz. Bu kokuşmuşluğunuzla insanları dini zincirlere bağlayarak ezme aracı olarak kullanıyorsunuz. Bu zincirleri herkesin can ve mal güvenliğini ellerinden almanın bir aracı olarak kullanmaktan artık vaz geçin.

Artık bilginin kaynağını, bilime dayandırmak zorundayız.

Hayali cennet yerine, yeryüzü ile ilgilenin,

tanrı emir ve kaynakları yerine, bir insanlık hukuku oluşturun,

bunları organize eden bir siyasi kadrolar olmalı,

mutluluk dolu bir ahiret değil, bu dünyada mutlu olmayı talep edin ve bu yolda ilerleğin.

Kanıtlanmamış ve kanıtlanması mümkün olmayan bir şeyi kitlelere dayatmak, kitleleri afyonlamaktır. Sahtekarlığı aşılamaktır.

Siz papazlar insanlara paha biçilmez hayal ve hoşnutluk verir, kalp huzuru sağlar, boyun eğmeği soyluluk olarak gösterirsiniz.

Sizler en düşük konumda olan insanları iman yolu ile en yüksekteymiş gibi konumlandırırsınız, çok zor durumda olmalarına rağmen bu durumdan hoşnut tutmak için bu sanatçı yeteneğinize pes yani.

Köle ve yoksulluğu bu denli memnun edici olmayı başarma sanatçılığınızdan vaz geçin.

Hem tanrının herkes için bir kader çizgisi yazdığını, bu kaderin değişmezliğini söyleyeceksiniz, hem dua ederek tanrının yazdığı kader çizgisini lehinize değiştirilmesi için tanrıdan talepte bulunacaksınız. Peki, bütün kader çizgilerinin birbirleri ile ilintili olduğu, birinin kader çizgisinin değişmesi halinde, bütün çizgilerin lehinize değişecek kader, başkalarının kederinin aleyhinde yansıma yapacağını bilmiyor kadar kör kuyulardasınız.

-ABDULLAH CEVDET KARLIDAĞ- (kahkaha ile gülerek) yahu MARKİ sen bu adamı nerden tanıyorsun.

-MARKİ- bugün tesadüfen tanıştık.

-A.C. KARLIDAĞ-  papaz efendi senin ses tonunda Türkçe tılsımını sezdim.

-PAPAZ- evet doğrudur. Ben Türkiyeli Hristiyanım, bizler sürgünlüğüz, ekmeğimizi böyle kazanıyoruz.

-A.C. KARLIDAĞ-  bak ben Malatya Arapgirli 1869 doğumluyum. Liseyi Elazığ’da okudum, sonra İstanbul kuleli askeri tıp fakültesinden mezun oldum. ilk atanma yerim Diyarbakır’dır.

-PAPAZ- a bende aslen Diyarbakırlıyım,

-A.C.KARLIDAĞ- siz Türkiyeli dediniz, orası Kürdistan.

-Diyarbakır’da İTTİHAT VE TERAKKİNİN şubesini ben kurdum. ZİYA GÖKALP intihara teşebbüs ederken ilk ben müdahale ettim ve onu kurtardım. Gökalp iyileştikten sonra cemiyete gelip kaydını yaptı.

Tayin isteyip İstanbul’a geldim, siyasi çalışmalarıma İstanbul’da da devam ettim.

Bu çalışmalarım tehlikeli görülüp 1895 yılında dört aylık hapis cezasından sonra TRAPLUSGARBA sürgün edildim. Oradan Tunus’a, oradan da Fransa’ya kaçtım.

 Fransa’daki jön Türklerle temasa geçip birlikte çalışmalar yaptım. Osmanlı gazetesini Türkçe ve Fransızca olarak yayınladım.

-MARKİ-doktor çok güzel menemen yapar, kalkın birlikte eve gidelim.

-A.C.KARLIDAĞ- kusura bakmayın, beni elçilik çağırdı, akşam elçilikte bir görüşmem var.

Akşam A.C. KARLIDAĞ eve döner.

-MARKİ- görüşme olumlu geçti mi?

-A.C.KARLIDAĞ-II Abdulhamit yazı ve şiir yazmamam ve gazete çıkarmamam karşılığında Viyana’da elçilikte görev vereceğini ve yüklü para ile yardım edeceğini belirtmiş.

-MARKİ-sen ne yapacaksın kararın ne?

-KARLIDAĞ- kabul ettim.

6 ay sonra

KARLIDAĞ valizlerini hazırlar.

-MARKİ- nere gidiyorsun

-KARLIDAĞ- İsviçre’nin Cenevre kentine, orada İTTİHAT VE İNKİLAP derneği kurup gazete yayınına devam edeceğim.

MARKİ- neden böyle bir karar aldın?

-KARLIDAĞ- konsolos benim için güvenilmez adam demiş. Abdulhamit’e rapor göndermiş. Bende okkalı bir tokat atarak kapıyı vurdum çıktım.

ABDULHAMİT in Cenevre hükümetine yaptığı baskı sonucu gazete ve dernek kapatılıyor.

Mısır kahire şehrine sürgün ediliyor.

Kahire’de, tesadüfen rastladığı -İslamcılığın tarihi üzerine denemeler- adlı kitabı 1908 tarihinde Türkçeye çeviriyor.

KARLIDAĞ’ın kızı, babasına yazdığı son mektupta- baba çok perişanız, lütfen İstanbul’a gel, bizlere sahip çık.

KARLIDAĞ bastığı kitaplarla İstanbul’a gelir. Kitapları büyük tepki toplar, yasaklanır ve toplatılarak galata köprüsünden denize dökülür.

Damat FERİT PAŞA,  KARLIDAĞI yanına çağırarak yazı ve şiir yazmamak şartı ile Sihhiye Genel Müdürlüğüne atanmasını yapar.

Bu dönemde fuhuş yapan kadınların istemleri üzerine,  onlara legal çalışma vesikası verilir. Bunu duyan Ferit Paşa çok kızar ve onun görevden alır.

Bu dönemde KÜRD TEALİ CEMİYETİ e üye olur. 1918 yılına kadar yürüttüğü faaliyetinden dolayı tehlikeli adam olarak ilan edilerek devletin bütün kurumlarından uzaklaştırılır.

1924 yılında Atatürk Fransız aydınlanma filozofu olan BARON HOLBACH’ın sakıncalı kitabı olan -SAĞDUYU- kitabının Türkçeye çevrilmesi için KARLIDAĞI yanına çağırır.

1928 yılında da Fransız filozof JEAN MESLİER in kitabı olan – AKLI SELİM- i Türkçeye tercüme ettirerek okullarda okutuyor. (1945 tarihinden sonra bu kitaplar yasaklanıyor)

A.C.KARLIDAĞ 1932 yılında İstanbul’da ölüyor. Cenazesi Ayasofya camisine götürülüyor, imamlar cenaze namazı kılmıyor, cenaze arabası verilmiyor.

 Kızının, PEYAMİ SEFA ya yaptığı rica üzerine, birkaç hamal tutarak merkez efendi mezarlığına defnediliyor.

Not: kişileri bir araya getirip kurgulamak benim marifetim.