Dedeoğulları ailesine yönelik saldırıda Çalık ve Keleş ailesinin yargılandığı davada, avukatların talepleri bir kez daha reddedildi. Dosyaya yeni giren 112 kayıtlarına rağmen duruşma ileri bir tarihe ertelendi.
Konya’nın Meram ilçesinde 12 Mayıs’ta Çalık ve Keleş ailesinin Dedeoğulları ailesine yönelik ırkçı saldırıda 9 kişinin tutuksuz yargılandığı davanın 5’nci duruşması, Konya 4’ncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşmaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Serhat Eren, Diyarbakır Barosu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar, Dedeoğulları ailesinden tek kalan Çetin Dedeoğulları ve yakınları katıldı.
Duruşma kimlik tespitiyle başladı. Duruşmaya katil Mehmet Altun ile sanıklar Lütfü Keleş ve Veli Keleş, Ses Görüntü ve Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı.
‘Kamu gücünün istismarı, birtakım kişilerin olaya müdahale ettiğine dair bulgular söz konusu’
Duruşmada ilk olarak müşteki avukatı Atilla Kart söz aldı. Kart, davanın soykırım davası olarak kayıtlara geçmesini talep ederek, ayrı ayrı cezalandırmaya gidilmesi gerektiğini söyledi. Katilin kullanılmaya ve yönlendirilmeye yatkın birisi olduğunu vurgulayan Kart, "Biri tetikçiyi kampa almış. Profesyonel bir kurgu ortaya koymuş, yeterli teknik bilgiye sahip olmayan kişinin yapacağı iş ve işlemler yaptırılmış. Burada kamu gücünün istismarı, birtakım kişilerin olaya müdahale ettiğine dair bulgular söz konusu" dedi.
'Şekli yargılama'
Katil Mehmet Altun'un eşi Zehra Altun'un 31 Temmuz tarihli ifadesini okuyan Kart, şunları söyledi: "Zehra Altun, 'Eşim çalışmaz ama evin ihtiyaçlarını devamlı karşılar. Paranın nereden geldiğini bilmiyorum. Eşim (katliamın işlendiği gün) evden çıktığında elinde bir şey yoktu. Eşimin poşetle birileri tarafından gönderildiğini düşünüyorum. Eşimin Dedeoğulları ile bir problemi yoktu. Neden yaptığını bilmiyorum' demiş. Zehra Altun o kadar bilinçli ki kendisini o sürecin dışına çıkarmak için çaba harcıyor ama katliama ilişkin temel noktaları biliyor. Bu ifadelere rağmen maddi gerçeklik ortaya çıkarılmıyor, şekli bir yargılama yapılıyor."
‘Himaye ve yönlendirme var’
Kart, Konya Emniyet Müdürlüğü tarafından alınan katile ait ifade tutanağında yer alan polis memuruna ait ifadelere değindi. Polisin katil Mehmet Altun’u, “Sen oraya efendice gittin sana saldırdılar ve sen de öldürdün. Olay böyle meydana geldi değil mi?” sözleriyle tembihlemesi, Altun’un “Evet evet, Allah'tan tedbirli gitmişim” şeklindeki ifadesini anımsatan Kart, “Yani görevlinin bir yiğidim, aslanım demediği kalmış. Burada himaye ve yönlendirme var. Bu tutanak tahrif edilmiş bir tutanak. Ham halinin bize verilmesi gerekiyor” diye belirtti.
122 kayıtlarının ham hali talep edildi
Dosya avukatlarından avukat Abdurrahman Karabulut, katil Altun'un telefonunun katliam tarihinde Bozan ilçesinde sinyal verdiğini belirterek, adli emanette bulunan telefonun parmak izi incelemesinin yapılmasını talep etti. Dosyaya dün eklenen tutanağa değinen Karabulut, "45 dakikalık görüşmenin çözümü 15 sayfaya sığdırılmış. Böyle bir çözüm tutanağı aklımızla dalga geçmektir. Biz bunu bu haliyle kabul etmiyoruz. Kabul edilemez diyaloglar var. Tetikçi 3-5 kişiyi daha öldüreceğini söylüyor. Görevli 'ben de Konyalıyım. Senin düştüğün durum benim kanıma dokunuyor', 'Allah'tan tedbirli gittin, yoksa seni öldüreceklerdi' diyor. Ses kayıtlarının bir kısmı silinmesine rağmen rezalet. Bu kabul edilemez. Ham halini bize iletilmesini talep ediyoruz” diye konuştu.
‘Türkiye’nin utanç kaynağı bir dosya’
Avukat Ebru Akkal, dosyanın 12 Mayıs’ta Dedeoğulları ailesine yapılan katliam davası ile birleştirilmesini istedi. Dosyaya dün itibariyle eklenen tutanağın pek çok meseleyi ortaya koyduğuna dikkat çeken Akel, “Görevli 2, Cumhurbaşkanından Valiye kadar birçok kişinin sosyal medyada katliam sürecinin yatıştırıldığını söylüyor. Hangi delille bu konunun ırkçı bir saldırı olmadığı söyleniyor. Bu dosya bu hali ile Türkiye’nin utanç kaynağı olabilecek bir dosya. Bu utançla yüzleşilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.
‘İnsanlığa karşı suç olarak ele alınmalı’
Avukat Mehmet Emin Gökdemir, söz konusu dosyanın TCK 76 “Soykırım Suçu” ve 77 “İnsanlığa Karşı İşlenmiş Suçlar” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. Tetikçi ve suça itenlerin milli bir grubu yok etme amacı taşıdığını ifade eden Gökdemir, “Sanık kişilerden sürekli ‘Kürt’ olarak söz ediyor. Tetikçi başından beri bu kişileri Kürt olduğu için öldürdüğünü söylüyor. Öldürülen Dedeoğulları ailesi önceki ifadelerinde saldırganların ülkücü olduklarını belirttiklerini ifade ediyor. Savcılık Dedeoğulları’nın ifadelerinde yer alan Kürt ve ülkücü ifadelerinin çıkartılarak yazıyor. Yargılamada bu kadar delile rağmen TCK 76, 77 kapsamında ele alınmıyor” ifadelerine yer verdi.
Son olarak söz alan avukat Hişyar Özalp da iddianamenin kurgulandığına dikkat çekerek, “Savcılık makamı maddi gerçekliği ortaya çıkarmak için hiçbir çaba harcamıyor. Bu insanların Kürt oldukları için öldürüldükleri çok net ortada. Önemli olan sanığın hangi şekilde hareket ettiği” dedi.
Mahkeme heyeti, verilen 5 dakika aranın ardından kararı açıkladı. Heyet, avukatların tüm taleplerini reddederek, karar duruşmasını 17 Kasım’a erteledi.
‘Başlangıçta olan kurgunun yargılama aşamasında da devam ettiği anlamına gelir’
Duruşmanın ardından Konya Adliyesi önünde yapılan açıklamada konuşan avukat Atilla Kart, şunları söyledi: “Ortaya çıkan bulgulara göre burada bırakın insanlığa karşı suç olayını, ötesi var. Adalet Divanı uygulamalarından söz ettik, bu tablo daha fazla netlik kazandı. Daha öncede katliamın insanlığa karşı suç olduğunu ifade ettik ama bu durumun insanlığa karşı suçtan da öte soykırım saikliği ile işlendiğini gösteren bulgular ortaya çıkmıştır. Biz bu anlayışla yargılamayı kararlı bir şekilde devam ediyoruz. Savcı azmettirmeden mütalaa veriyor. Böyle bir mütalaadan sonra ne yaparsınız; onlar hakkında tutuklama kararı verirsiniz. Ama bunu dahi yapmıyor, başlangıçta olan kurgunun yargılama aşamasında da devam ettiği anlamına gelir.” (Kaynak: MA)