SUR AJANS- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Yerel Yönetimler Kurulu’nun Wan’da düzenlediği ve tüm belediye eşbaşkanlarının katılımıyla iki gün süren “Demokratik Yerel Yönetimler Çalıştayı”nın sonuç bildirgesi açıklandı. Çalıştayın; toplumcu belediyecilik mirasını 1979’da yapılan seçimlerde kendilerine emanet bırakan Edip Solmaz, Nadir Temel, Terzi Fikri, Saadet Yavuz, Emine Hacıyusufoğlu ve Durre Kaya’ya atfedildiği belirtildi.
Tutsaklar selamlandı
Tüm tutsakların selamlandığı bildirgede “İki gün boyunca devam eden çalıştayda sahip olduğumuz fikriyat, demokratik yerel yönetimler uygulamaları, eşbaşkanlık modelimiz ve gelecek döneme dair sunumlar ve tartışmalar gerçekleştirilmiştir. 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleşen Mahalli İdareler Seçimlerinde DEM Parti olarak; 3 büyükşehir, 7 il, 58 ilçe ve 10 belde olmak üzere toplam 78 belediye başkanlığını eşbaşkanlık sistemi temelinde kazandık. Ayrıca partimiz 468’i kadın olmak üzere bin 424 belediye meclis üyeliğini de kazanmıştır. 6’sı büyükşehir, 11’i il, 94’ü ilçe ve 33’ü belde belediye meclisi olmak üzere toplamda 144 belediye meclisinde partimizin temsiliyeti bulunmaktadır. Belediye başkanlığı ve belediye meclis üyeliği seçiminin yanı sıra yapılan il genel meclis üyeliği seçiminde de 52 farklı ilçeden olmak üzere toplamda 12 ilde, il genel meclisinde partimiz temsil edilmektedir. Toplamda 132 il genel meclis üyeliğini ve 7 ilin il genel meclis başkanlığını da eş başkanlık temelinde partimiz kazanmıştır” hatırlatması yapıldı.
Üçüncü yol siyaseti
Üçüncü yol siyasetlerini yerel yönetimlerle büyütecekleri mesajının verildiği bildirgede, “2024 Mahalli İdareler Seçimlerinin Türkiye halkları açısından ‘yeni bir yol mümkün’ düşüncesini geliştirmesi önemlidir. Kürdistan’da DEM Parti’nin kazandığı 78 belediyenin yanı sıra Türkiye’nin batısında uygulanan ‘Kent Uzlaşısı’ stratejisi ile birçok kazanım elde edilmiştir. AKP-MHP iktidarının talana ve ranta dayalı yönetim anlayışı Türkiye’nin büyük bir kesiminde kabul görmemiş ve halklar AKP-MHP iktidarına yerel seçimlerde geçit vermemiştir. Tekçi ve merkeziyetçi yönetim anlayışını Türkiye’ye dayatan bu zihniyete karşı yerel seçimlerde bizlerin ve muhalefetin kazanımlarını, yerel demokrasinin gelişmesi adına önemli buluyoruz. Demokrasinin eksik, aksak ve eşitsiz uygulandığı bu anlayışa karşı Türkiye’nin tüm kesimlerini kapsayıcı bir demokrasi kültürünün yerelden mümkün olduğunu bir kez daha gördük. Bu seçimler bizlerin Üçüncü Yol siyasetinin önemini ve kıymetini bir kez daha göstermiştir. Üçüncü Yol siyasetimizi yerel yönetimlerden başlayarak büyütmenin ve toplumsallaştırmanın uğraşı ve çabası içerisinde olacağız” denildi.
Halkın kendini yönetme talebi
Kürt halkının diline, kültürüne, kimliğine yönelen her türlü inkarcı zihniyete karşı halkların dillerini, kültürlerini ve kimliklerini özgürce yaşayabilecekleri kentler inşa edileceği mesajının verildiği bildirgede, “Toplumu ve kentleri esir almak isteyen bu tek adam rejimine karşı ‘Özgür Yurttaşla Özgür Kentlere’ ulaşacağız. 31 Mart seçimlerinde partimizin elde ettiği kazanımlar bir kez daha iktidar ortakları tarafından hedef haline getirilmiştir. Van Büyükşehir Belediyesinin mazbatasının gasp edilmesi girişimi bu çabanın ilk denemesi olmuş ve devamında halkın direnişi, iktidarı geri adım atmak zorunda bırakmıştır. İrade gaspında kararlı olan iktidar ortakları, bu defa Hakkari Belediyemizi hedef almış ve Belediye Eş Başkanımız Mehmet Sıddık Akış’ı tutuklayarak belediyeye kayyım atamıştır. Hakkari halkının irade olarak tayin ettiği seçilmişler 3 dönemdir iktidar tarafından tanınmamaktadır. Kürt halkının uzun yıllardır saldırı altında olan kendini yönetme talebine sahip çıkacak, kazanımları koruyarak büyütmenin çabası içerisinde olacağız. Kentlerimizi talan eden, tahrip eden bu zihniyete karşı yeniden inşanın öncüsü olacağız” denildi.
Kürt halkının dilini, kültürünü, kimliğini özgürce yaşayabileceği kentlerin belediyeler aracılığıyla yeniden var edecekleri mesajının verildiği bildirgede, “Kayyım siyasetini ve temsilcilerini bu topraklardan gönderene kadar mücadelemize devam edeceğimizin sözünü bir kez daha yineliyoruz. Bu gaspçı zihniyete karşı ‘Kentimizi de Kendimizi de Bizler Yöneteceğiz’ şiarımızla her alanda var olacağız” denildi.
‘Eşbaşkanlık modelinden vazgeçmeyeceğiz’
Eşbaşkanlık modeli ve eşit temsiliyetten asla vazgeçilmeyeceğinin vurgulandığı bildirgede, “Eşit temsiliyete dayalı eşbaşkanlık modelimiz ilk günden bugüne kadar tek adam yönetimine dayalı akıl tarafından hedef alınmaktadır. Tekçi ve erkek egemen zihniyete karşı demokratik siyasette geliştirdiğimiz eş başkanlık modeli yerel yönetimler alanında da uygulanan örnek bir modeldir. Kendisini tekçilik üzerinden var eden ve yaşamı teklik üzerinden ele alan her türlü anlayışa karşı durduk ve bundan sonra da durmaya devam edeceğiz. Demokratik yerel yönetimler alanında eş başkanlık sistemine karşı gelişen her türlü yönelimi özel savaş konsepti içerisinde değerlendiriyoruz. Bu saldırılara bilinçli veya bilinçsiz hizmet eden her türlü yaklaşımı da bu çerçevede ele alıyoruz. Tüm bu saldırılara karşı ne eş başkanlık modelimizden ne de kadın özgürlükçü belediyecilik anlayışımızdan taviz vermeyeceğiz. Yönetim kademelerinde tekliği dayatan bu erkek egemen anlayışa karşı kadının ve erkeğin yönetime eşit katılımına olanak tanıyan eş başkanlık modelimizi büyütmenin ve yasallaştırmanın çabası içerisinde olacağız. Eşbaşkanlık modeli ve demokratik yerel yönetimlerde eşit temsiliyet bizler için vazgeçilmezdir. Yaşamın her alanında özgür eş yaşamı oluşturma kararlılığındayız. Eşbaşkanlık modelimizi hedef alan her türlü yönelime karşı “Eşbaşkanlık Mor Çizgimizdir” kararlılığıyla mücadele edeceğiz” ifadeleri yer aldı.
‘Tecritle demokratikleşme askıya alındı’
Öcalan üzerindeki tecride dikkat çekilen bildirgede şu ifadeler yer aldı: “Türkiye’nin bütününe yayılmak istenen anti-demokratik uygulamalar bugün kendisini yerel yönetimlerde daha yoğun hissettirmektedir. Sayın Öcalan üzerinde sürdürülen mutlak tecrit ile hem Türkiye’nin demokratikleşmesi askıya alınırken hem de Türkiye toplumuna çoklu krizler yaşatılmaktadır. Sayın Öcalan’ın Demokratik Cumhuriyet fikri güçlendirilmiş yerel yönetimlerin inşası açısından da kıymetlidir. İktidar ortakları seçimlerde kaybettikleri belediyelere, merkezi iktidar gücü aracılığıyla intikamvari bir biçimde yaklaşmaktadır. Belediyeleri işlevsiz kılan, yetkilerini daraltan, alanlarını kısıtlayan, ekonomik imkanlarını engelleyen bir yaklaşım söz konusudur. Bir yandan belediyeleri iş yaptıramaz hale getirme uğraşı var iken diğer yandan özel savaş uygulamalarıyla yerel yönetimler alanına ağır yönelimler gerçekleştirilmektedir. Özel savaşın bireyi ve alanı ele geçirme girişimlerine karşı kendimizi ve toplumu örgütleyecek, kentlerimizi koruyacağız.”
Örgütlü toplum, demokratik yerel yönetim
Belediyelerin halkın evi olduğuna dikkat çekilen bildirgenin sonunda ise şu ifadelere yer verildi: “Yerel yönetimler alanı halkın kendini yönetme alanıdır. Bu bağlamda belediyeler de halkın evidir. Halkın evleri olan belediyelerimizi demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü anlayışımızla yönetmeye devam edeceğiz. Yerel demokrasinin geliştiği ve siyasetin toplumsallaştığı kentler yaratacağız. Bu bilinç ve kararlılıkla ‘Örgütlü Toplumla Demokratik Yerel Yönetimlere’ ulaşacağız.”