Gündem

Depremin eğitim sistemine etkileri çalıştayının sonuç bildirgesi yayınlandı

Eğitim Sen Amed Şubeleri’nin 2-3 Eylül tarihleri arasında depremin eğitim sistemine etkileri üzerine düzenlediği çalıştayın sonuç bildirgesi yayınlandı.

‘Arama-kurtarma ve rehabilite çalışmalarında yetersizlik’

Eğitim Sen Amed Şubeleri, “6 Şubat Depremlerinin Eğitim Sistemi Üzerindeki İzdüşümüne Bakmak: Yaşananlar, Sorunlar Ve Olanaklar” çalıştayı sonuç bildirgesi şöyle:

“6 Şubat 2023 tarihinde Maraş merkezli meydana gelen depremler, iktidarın ve diğer devlet kurumlarının deprem öncesi ve sonrasındaki yanlış politikaları ile birlikte ülkede benzeri görülmemiş bir afete dönüşmüştür. Yıllardır neredeyse her platformda dile getirilen Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeği; uygulanan popülist, yüzeysel, bilimden uzak ve çağdışı politikalar sebebiyle yine özellikle yoksullar, kadınlar, çocuklar ve engelliler için bir kabus olmuştur. Afetin yaşandığı bölgede yoğunluklu olarak yoksulların, sığınmacıların, Alevilerin ve Kürtlerin yaşadığı gerçeği, bu kırılgan gruplara karşı yıllardır yürütülen politikaları da acı bir şekilde bir kez daha ifşa etmiştir. Seçim endeksli yürütülen kampanyalar ve günü kurtarma kaygısıyla işletilen süreçler, asimetrik etkilenme halini daha da keskinleştirmiştir. Emekten, doğadan ve ezilen kimliklerden yana kamu müdahalelerine, katılımcı bütçe politikalarına ve yerelden katılımcı demokratik planlamaya dair önerileri yıllardır görmezden gelen iktidar, afetin sorumluluğunu üstlenmek konusunda da aynı kayıtsızlık halini sergilemektedir. Yerellik yerine katı merkeziyetçiliği, kamulaştırma yerine özelleştirmeleri ve sivil katılım yerine kayyum politikalarını dayatan iktidar, afet öncesi hazırlık ve planlama süreçlerinde, afet sonrası ise arama-kurtarma ve rehabilite çalışmalarında yetersiz kalmıştır.

Hijyen sorunu

Temiz suya, gıdaya, hijyen malzemelerine ve güvenli barınmaya erişim hala çok büyük sıkıntılar iken eğitim hakkının etkin kullanımı konusunda da hala gerekli adımlar atılmamıştır. 2-3 Eylül 2023 tarihinde Eğitim-Sen Amed Şubelerinin düzenlediği ‘6 Şubat Depreminin Eğitim Sistemi Üzerindeki İzdüşümüne Bakmak: Yaşananlar, Sorunlar Ve Olanaklar’ çalıştayında akademisyenler, STÖ temsilcileri ve afetten etkilenen illerden gelen katılımcıların da gözler önüne serdiği gibi ülke kaynakları militarist pratiklere, savaşa, ekonomik ve siyasal ranta değil de başta depreme karşı alınacak önlemler olmak üzere, insan, toplum ve doğayı korumaya dönük mal ve hizmetlerin üretiminde ve alt yapının geliştirilmesinde kullanılsaydı bugün bu fatura bu kadar ağır olmayacaktı.

Ağır hasarlı okulların durumu

Afetin yarattığı derin tahribat, bölgede yıllardır eğitime dair yaşanan sorunların katlanarak artmasına sebep olmuştur. Afet sonrasında uygulanan yanlış politikalar sonucunda okulla bağı zayıflayan çocukların, kısa vadede eğitim-öğretim faaliyetlerine dönme olasılıkları gitgide azalmaktadır. Yaşanan depremler sonrasında afetten derinden etkilenen 11 ilde okulların bir kısmı kademeli olarak açılırken çocukların okula devam etmesi bir ihtiyaç olarak görülmemiştir. Depremde yıkılan, acilen yıkılması gereken, ağır hasarlı veya orta hasarlı okul sayılarına dair resmi kaynakların yaptığı açıklamaların saha gerçekliğiyle örtüşmediği açıktır. Çadır veya konteyner kentlerde yaşayan ve nakil yoluyla başka okullara kayıt yapan çocukların sayıları ile ilgili bile çelişkili açıklamalar mevcut.

Eğitime ayrılan bütçe yetersiz

Alan uzmanlarının ve STÖ’lerin afet öncesi defalarca yaptığı uyarılara rağmen birçok okulun ya fay hattına yakın yerlerde ya da zemin sıvılaşmasının olduğu yerlerde kurulmuş olduğu görülmüştür. Performans analizi ve zemin etütünün gerektiği şekilde yapılmadığı bu okullar, afetten sonra sistemin enkazlarına dönüşmüşlerdir. Yeni eğitim-öğretim yılının başlamasına çok az bir zaman kalmasına rağmen eğitime ayrılan bütçenin çok düşük seviyede olması, okulların eğitim öğretime hazır olmaması, telafi edici somut bir politikanın olmaması, barınma ve beslenme sorunlarının devam etmesi, çocukların sağlıklı yaşam hakkına etkin erişiminin sağlanamaması aslında eğitim süreci açısından karanlık bir tabloyla yüz yüze olduğumuzu göstermektedir.

Afet yönetim planları, çocukların ihtiyaçlarının bütününe cevap vermede yetersiz

Türkiye’de uygulanan afet yönetim planları, çocukların ihtiyaçlarının bütününe cevap veremediği için kırılgan gruplardan biri olan çocukların afetlerden etkilenme oranı da artmaktadır. Bir tür kriz hali olan afet gibi durumlardan çocukların ne kadar etkileneceği krizin yaşandığı ülkede çocuk koruma mekanizmalarının var olup olmadığına, varsa da ne kadar etkili işlediğine bağlıdır. Çocuk koruma mekanizmaları yeteri kadar işlemeyen, sosyal devlet uygulamaları güçsüz olan, eşitsizliğin derin olduğu ülkelerdeki çocuklar kriz durumlardan çok daha fazla etkilenmektedirler.

Dezavantajlı grupların, afetler sonrasında kırılganlıklarının şiddetlendiği açık

Eğitim hakkına erişim konusunda zaten sıkıntılar yaşayan her yaştan farklı cinsel yönelim ve cinsiyet kimliklerine sahip, farklı etnik ve dini arka plandan gelen, sığınmacı, engelli çocuklar ile Alevi ve Kürt çocukları gibi dezavantajlı grupların, afetler sonrasında kırılganlıklarının şiddetlendiği açıktır. Bunun temel sebebi, çoğulculuğa karşı tekçiliği öne çıkaran siyasal iktidarın, eğitimi ideolojik bir aygıt olarak kendi ideolojisi ekseninde bir tipoloji yaratmak için kullanma konusundaki ısrarıdır. Deprem bölgelerinde çocuklara sunulması gereken uzun süreli psikolojik desteklerin sağlanmaması da hali hazırda bulunan eşitsizliklerin derinleşmesine yol açmıştır.

Afet sonrası yürütülen psikososyal destek çalışmaları göstermelik

Çocukların bakımından sorumlu olan veya eğitimini üstlenen bireylerin yaşadıkları sorunlar da doğrudan ve dolaylı olarak çocukların konumunu daha da riskli bir hale sokmaktadır. Afet sonrası yürütülen psikososyal destek çalışmalarının veya güçlendirici ve iyileştirici uygulamaların göstermelik ve yetersiz olduğu pek çok örnekte açıkça görülmüştür. Kendileri de afetten etkilenmiş olan eğitim emekçilerine ve bakım verenlere yüklenen ‘yaralı şifacı’ misyonu, bu bireyleri zorlayıcı koşullara maruz bırakabilmektedir. Çocuğa temas edenlerin ve çocuklarla çalışma yürütenlerin afet sonrası yaşadıkları travmaları görmezden gelmek, çocuklar için güvenli alanlar oluşturma gerekliliğine hizmet etmemektedir.

Neler yapılmalı?

Bildirgenin sonuç bölümünde ise yapılması gerekenler madde madde şöyle sıralandı:

Sonuç olarak; 2-3 Eylül 2023 tarihinde Eğitim-Sen Amed Şubelerinin düzenlediği ‘6 Şubat Depreminin Eğitim Sistemi Üzerindeki İzdüşümüne Bakmak: Yaşananlar, Sorunlar Ve Olanaklar’ çalıştayında ortaya konulan sorunlar ve talepler temelinde açıkça görülmüştür ki:

•Başta sağlık ve eğitim olmak üzere tüm kamu hizmetlerinin, hem çocuğa hem de çocuğa temas eden tüm bireylere anadilinde sunulması hayati önem taşımaktadır.

•Afet sonrası çalışmalarda sivil katılım önünde engel oluşturan merkezi ve tekçi dayatmanın kayyum atama gibi pratikleri terk edilmeli ve yerel ve yerinde müdahale ilkeleri doğrultusunda demokratik katılımı engelleyen unsurlar bertaraf edilmelidir.

•Çocukların afet dönemlerinde de hak ve özgürlükleri ve bu konularda devletlerin yükümlülüğü devam etmektedir. Ayrımcılık yapmadan 18 yaş altı her bir çocuğun, krizin doğrudan etkilerinden korunması ve kriz müdahale süreçlerine katılım sağlaması önemlidir.

•Çocukların afetlerden korunması ve olası afetleri de en az hasar ile atlatabilmesi için çocuk merkezli afet yönetim planlarının, çocukların üstün yararını önceleyen tüm paydaşlarla ortaklaşarak hazırlanması gerekmektedir.

•Yaşanan her kriz anında okulların ve dolayısıyla eğitim faaliyetlerinin gözden çıkarılması ‘normalleşme’ süreçlerini sekteye uğratmaktadır. Bu yüzden iktidarın, okulları sadece çocuklara dönük eğitim alanları olarak değil, koruyucu ve toplumsallaştırıcı özellikleri olan alanlar olarak görmesi lazımdır.

•Çocuğu ve çocuğun üstün yararını gözeten tüm oluşumları özne olarak görerek onları karar alma süreçlerine dahil etmek, özellikle yeniden inşa süreçlerinde ekolojik bilinci yükselterek çocuk dostu mekanların var edilmesi için gereklidir.

•Çocukla sürekli temas halinde olan bakım verenlerin ve eğitim emekçilerinin iyi olma hallerinin aynı zamanda çocuğun da iyi olma halini pekiştireceği gerçeğinden hareketle, afet veya kriz dönemlerinde tüm yurttaşları kapsayan iyileştirici ve güçlendirici planlamaların ve hazırlıkların tam ve eksiksiz yapılması büyük önem taşımaktadır.

Tüm bu sebeplerle; daha az devlet daha çok toplum şiarıyla tüm emek ve demokrasi güçlerini, sivil planlama ve örgütlenme çalışmalarının etkin bir öznesi olmaya ve tekçi devlet aygıtlarına karşı çoklu dayanışma ağları oluşturmaya davet ediyoruz.”