Dicle Hukuk Fakültesi öğrencileri binalarının taşınmasına karşı başlattıkları eylemin 9’uncu gününde yaptıkları yürüyüşün ardından yaptıkları açıklamada, Rektörlüğün taşınma kararının keyfiyetine vurgu yaptı. Öğrenciler mücadelelerinde kararlı olduklarını belirtti.
‘40 yıllık tarihi olan fakültemizden hiçbir makul gerekçe gösterilmeden kopartılmamızadır tepkimiz’
Fakülte binasının taşınmasının Rektörlüğün “keyfi kararı” olduğunu ve söz konusu tutuma karşı verdikleri mücadelenin 9’uncu gününde olduklarını vurgulayan Baymiş, şunları ifade etti: “Bu 9 günün 6’sında bu bahçede 40 yıldır burada hafızasıyla kültürüyle ve bunca yılın birikimiyle dimdik ayakta duran fakültemizin kapısında hep beraber bütün dünyaya örnek olabilecek tepkisel, politik bir duruş sergiledik. Burada hep birlikte yarattığımız forum ekolü sayesinde verdiğimiz mücadeleyi her geçen gün daha da büyüttük daha da anlamlı hale getirdik. Gösterdiğimiz bu duruş ve yarattığımız forum ekolü, hukukçu kimliğimizi en güzel şekilde ortaya koyarak bütün “engelleyici”, “baskılayıcı” ve muhakkak ki “yaptım oldu” zihniyetine sahip çevrelere adeta bir ders niteliğindedir. Hukuk Fakültesi öğrencileri olarak bizim tepkimiz; 40 yıllık tarihi olan fakültemizden hiçbir makul gerekçe gösterilmeden, hiçbir bileşene ve öğrencilere danışılmadan alınan kararla bunca yılın getirdiği birikimi, yarattığı kültürü ve yaşattığı hafızadan, şu an içinde olduğumuz sosyal çevreden kopartılmamızadır tepkimiz.”
Taşınma kararı planlı ise neden apar topar yapıldı
Rektörlükten öğrencilerin oturma eylemleri sonrası konuya yapılan yazılı açıklamaya değinen Baymiş, şöyle konuştu: “Üniversite yönetiminin yaptığı tek ve son açıklamada “ … 2021 yılında ilgili akademik personelimizin uygun görüşü alınarak Hukuk Fakültesi ile Adalet Meslek Yüksekokulu’nun ana kampüs içerisinde yapımı tamamlanan yeni hizmet binasına taşınmasına karar verilmiştir. Bu süreçte çeşitli toplantılarda ve ortamlarda yeni hizmet binasına taşınacağı hususu öğrencilerimize de duyurulmuştur.” demiştir ancak bahsedilen kararın hiçbir yerde yayımlanmadığını es geçmiştir. Yani böyle bir kararın resmiyette olup olmadığı da belirsizlik içindedir. Ayrıca yapılan duyuruların da hangi toplantı ve ortamlarda yapıldığı hiç kimse tarafından bilinmemektedir. Yapılan açıklamanın devamında “Bir yılı aşkın bir süredir belirlenmiş olan ve belli bir planlama dâhilinde gerçekleşen taşınma işlemi Hukuk Fakültesi akademisyenleri ve öğrencileri için daha elverişli koşullarda eğitimöğretim faaliyetinin gerçekleşmesine vesile olacaktır.” denilerek kendi tutarsızlıklarını gözler önüne sermişlerdir. O halde şöyle sorulmalıdır; bizim adımıza hangi koşulların daha elverişli olduğuna rektörlük neden tek başına karar verme cüretini göstermektedir? Ayrıca, madem ki bu denli planlı, programlı bir taşınma iddia edildiği gibi söz konusu ise ve sürecin yürütülmesinde taraflar bilgilendirildiyse fakültemiz neden dönemin tam ortasında apar topar bir şekilde henüz sınıflarda dersler işlenirken binaya kamyonlar yanaştırılarak taşıtıldı? Yine açıklamanın devamında “Son süreçteki taşınma konusunda fakülte yetkilileri hem akademisyenleri hem de öğrencilerimizi bilgilendirmişlerdir.” deniliyor, peki rektörlük neden bu bilgilendirmelerin net bir şekilde hangi iletişim kanallarıyla yapıldığını ortaya koymuyor da muğlak cümleler kullanıyor? Yine yapılan açıklamada “Basın yayın organlarında iddia edildiğinin aksine sadece son bir haftalık süreçte öğrencilerimizle iki defa görüşülmüş ve yeni hizmet binasına taşınma gerekçeleri onlara detaylı olarak aktarılmıştır.” deniyor. Son bir hafta deniliyor ancak rektörlükle iki yıldan beridir bizim yaptığımız sadece iki görüşme oldu ve bu görüşmeler şaşılacak şekilde eylemlerimizin başladığı birinci ve üçüncü gününde oldu. Burada yine bir çelişki söz konusu oluyor. Kaldı ki görüşmelerin ilki yapılırken öğrenciler tarafından ortaya henüz fiili bir tepki konulmamıştı. Bizler öğrenciler olarak rektörlüğe gidip görüşmek istediğimizi, bu kararın gözden geçirilmesini, sebeplerimizi ve taleplerimizi açıklayarak belirttik. Ancak rektörlük bu karardan asla dönülmeyeceğini peşinen söyleyerek öğrencilerin ne düşündüğünü umursamayacaklarını açıkça gösterdi. İkinci görüşme ise gösterilen tepkilerden sonra bizzat rektörlük talebiyle gerçekleşti ve görüşmenin birçok kısmında rektörün tasvip edilemeyecek şekilde; elinde tespihle, sert, keskin ve tehdit dili önplanda oldu.”
‘Mutlaka kazanacağız’
Demokratik eylemlerinin uzlaşmaya açık olduğunu ancak Rektörlüğün tutumundan kaynaklı sürecin çıkmaza girdiğine vurgu yapan Baymiş, şunları söyledi: “Hukuk Fakültesi öğrencileri olarak sürecin en başından beridir izlediğimiz yapıcı ve çözüm odaklı yolu rektörlük, tavırları ve söylemleriyle çıkmaza sürüklemiştir. Ayrıca açıklamada “ İhtiyaç halinde 50 metre mesafede bulunan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ndeki 250’şer kapasiteli 4 amfi de kullanılabilecektir.” ifadeleri geçiyor. Birincisi iki bina arası mesafe iddia edildiği gibi 50 metre değildir, daha fazladır ve bu açıklamayla zorla taşıtıldığımız binanın yetersizliği rektörlükçe kabullenilmiş olmuştur. Ayrıca şu anki koşullarda bile derslik yetersizliği çeken İİBF öğrencileri, rektörlüğün bulduğu sözümona çözümün bir sonucu olarak daha fazla sorunla karşı karşıya kalacağı da aşikardır. Tüm bunların yanında sadece rektörlüğün benimsediği ve bir bütün halinde temelsiz olan “sağlık adası” vurgusu tamamen içi boş bir kavramdır. Ehl-i hayal makamların böylesine lüzumsuz kararlarının kurbanı olarak da Hukuk Fakültemiz seçilmiştir. İçi boş ehl-i hayal makamların 40 yıllık hafızamıza ve kültürümüze demokratik toplumdan uzaklaştırıcı bu şekildeki müdahalesini hiçbirimizin birer hukukçu olarak asla kabul edemeyiz. Ayrıca son olarak üniversite arazilerinin mebsuten mütenasip çevrelere peşkeş çekilmek suretiyle imara açılmasının, özelde üniversitemiz genelde ise bütün bölgemizi etkileyebilecek ekolojik sorunların görmezden gelinerek defaatle altını çizdiğimiz yaşayan kültürün ve mirasın korunması hususunun önemini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Türkiye'de hukukun bu kadar yozlaştırıldığı bir dönemde rektörlüğün almış olduğu antidemokratik ve bilimdışı bu karar asla kabul edilemez. Fakültemizin 40 yıldır olduğu gibi yine burada kalmasını hep beraber, göstereceğimiz dayanışma ile vereceğimiz mücadele ile sağlayacağız. Ve son olarak; KAZANACAĞIZ, MUTLAKA KAZANACAĞIZ!”