Elaldı, “Yaşadığımız en büyük sorun eleman sorunu, taşeron sorunu, usta sorunu. O anlamda iş almaktan korkuyoruz, çünkü çalıştıracak adam bulamıyoruz” dedi.

Diyarbakır İnşaat Müteahhitleri Derneği (DİMDER) Yönetim Kurulu ve Amedspor Başkanı Aziz Elaldı, depremden ağır hasar alan binaların yıkım işlerinin ağır ilerlemesi ve inşaat sektörünün içinde bulunduğu sorunlara ilişkin Sur Ajans’a değerlendirmelerde bulundu.

Maraş'ın Pazarcık ile Elbistan merkezli depremlerden etkilenen ve aralarında Diyarbakır’ın da bulunduğu 11 ilde resmi verilere göre 50 bini aşkın kişi yaşamını yitirdi. Deprem nedeniyle Diyarbakır’da 6 bina yıkılırken, 411 kişi de yaşamını yitirdi. Maraş, Hatay, Antep, Malatya, Diyarbakır, Kilis, Urfa, Adıyaman, Osmaniye, Adana ve Elazığ’da depremde hasar alan yapıların yıkımı ağır aksak ilerlerken, yıkım ve yeniden inşa konusunda inşaat sektörü ise ciddi kriz içinde.

Ağır hasarlı binaların yıkımı ve yeniden inşası konusu piyasalardaki belirsizlik yüzünden aksamış duruma. Taahhüt firmaları yüksek enflasyon ve döviz kurundaki sürekli artış nedeniyle devlet ihalelerine yanaşmazken, inşaat sektörü ise yaşanan ekonomik krizden kaynaklı inşaat maliyetlerinin altında kalmaktan çekinerek ihale alamıyor ve inşaat sektörü durma noktasına doğru ilerliyor.

Diyarbakır’da depremden etkilenen binalarla ilgili veriler itirazlardan kaynaklı sürekli değişkenlik gösterirken, Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu’nun açıkladığına göre, kent genelinde 3 bin 428 yapının orta, 4 bin 612 yapının ise ağır hasarlı ve 64 binanın da acil yıkılması gerekiyor.

Diyarbakır’daki kamu kurumlarının yaptığı açıklamalara göre de depremin ardından yaklaşık 5 geçmişken DKKP’nin paylaştığı acil yıkılması belirtilen 64 binadan 57’sinde çalışmalarının tamamlandı.

Yine resmi verilere göre, Diyarbakır’ın merkez Kayapınar, Yenişehir, Bağlar ve Sur ilçelerindeki 1277 ağır hasarlı yapı bulunuyor ve bunların 877’sinde ise itiraz süreci devam ediyor.

Öte yandan depremden sonra paylaşılan 4 bin 612 ağrı hasarlı yapı sayısı ise itirazlar gerekçe gösterilerek orta hasarlıya dönüştürüldü ve bu durum da ağır hasarlı yapı sayısının azalmasına neden oldu. İtiraz sürecinde olmayan 400 binanın yıkımının ise Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı’na (YİKOB) devredildiği belirtiliyor.

Depremden ağır hasar gören yapıların yıkım ve yeniden inşası konusunda sürecin ağır ilerlemesinin nedenlerine ilişkin değerlendirmelerde bulunan DİMDER Başkanı Aziz Elaldı, enflasyon, döviz kuru ve piyasadaki belirsizlik bir yana inşaat sektöründe taşeronlardan kaynaklı yaşanan “fırsatçılık” tablosunun inşaat sektörünü durma noktasına getirdiğini ve müteahhittlerin devlet ihalelerini almaktan korktuğunu ifade etti.

‘Eleman sorunu, taşeron sorunu var’

Depremin ve seçimin ardından ülkedeki ekonomik kriz tablosunun ağırlaştığına vurgu yapan Elaldı, döviz kurundaki artıştan ve yüksek enflasyondan kaynaklı piyasadaki belirsizliğin inşaat sektörüne yansımalarına ilişkin şunları söyledi: “Dünyanın büyük depremlerinden, felaketlerinden birinden çıktık. Ülke daha sonra bir seçim süreci yaşadı. Ve dünyada olan büyük ekonomik değişimin etkisiyle ülkemizde de ciddi anlamda bir ekonomik kriz yaşanıyor ve bu devam da etmekte. Enflasyon vb. nedeniyle işleyiş yavaşlıyor. İhale yapılacak firma bulunamıyor. Çünkü firmalar enflasyon farkından dolayı bu işin içine çok girmek istemiyorlar. Giren arkadaşlar da devletin ağır işleyişinden, yer teslimi vb. dolayı yapamıyorlar, başlayamıyorlar. Bu yıkım işleri de hakeza aynı. Ayrıca çok ciddi anlamda ülkeyi yarın öbür gün zorlayacak bir elaman, işçi, taşeron ve usta problemi yaşıyoruz. Şuan yaşadığımız en büyük sorun eleman sorunu, taşeron sorunu, usta sorunu. O anlamda iş almaktan korkuyoruz, çünkü çalıştıracak adam bulamıyoruz. Tabii bununla ilgili emekçi arkadaşlar ve taşeron arkadaşlarla da ilgili çok ciddi eleştirilerim var. Bu işleri bir günlük, iki günlük olmadığını bilsinler. Yarın bu ortam, bu hava düzeldiği zaman bugün yaptıkları davranışları biz görüyor ve not ediyoruz. Bu davranışları biz onlara hatırlatacağız. Taşeron 3 günde bir aşağı iniyor, işi bırakıyor. 3 günde bir fark istiyor. İşçi yevmiyeleri bin 500 liraya çıkmış. Başka bir karlı iş bulup oradan oraya atlıyor. Diğeri daha karlı bir iş için oradan oraya atlıyor. Yani ticari ahlaktan yoksun davranışlar içinde devam ediyor. Müteahhittin işi zora düşüyor, yerde kalıyor, çalışamıyor. Çok üzücü şeyler oluyor ve bu yüzden taahhüt işleri de bu yüzden yürümüyor, cesaret edemiyor. Ben de taahhütçüyüm ve bana gelen birçok davetiyeli iş var ama giremiyorum, korkuyorum. Bunun en büyük sebebi olarak enflasyonu da işin para kısmını da geçtik, eleman sorunu, taşeron sorunu var. Boğaz boğaza gelecek duruma geldik ve bence yanlış yapıyorlar. Nasıl biz geçmişte üretici firmaların haksız bir rekabet yaptığını, haksız bir uygulama yaptığını bağıra bağıra anlatıyorsak, bugün aynı şeyi taşeron ve çalışan arkadaşlar için de söylüyorum. Yanlıştalar! Müteahhitti bu kadar köşeye sıkıştırma mantığıyla gitmek doğru değil ve bu da işleyişi etkiliyor, ağırlaştırıyor. Bu sorun ciddi bir sorundur. Buradan bütün emekçi, taşeron arkadaşlarımıza sesleniyorum; lütfen bu konuyu biraz daha ciddiye alsınlar, biraz daha kendilerini çekin etsinler.”

‘Fırsatçılık yapıyorlar’

Ülkedeki ekonomik kriz ve sürekli yükselen döviz kuru nedeniyle piyasadaki belirsizliğin tüm toplumsal kesimleri etkilediğini ifade eden Elaldı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tabii tüm bunların temelinde ekonomik kriz yatıyor ama geçmişte de belirttiğim gibi üretici firmalar nasıl fırsatçılık yapıp bire 3 bire 5 bire 10 zam yaptılarsa şuan taşeronların da yaptığı odur. Aynıdır, fırsatçılık yapıyorlar. Yoksa doğrudur, ekonomik kriz var, yetmiyor vs. bunların hepsine katılıyorum. Ancak bunu fırsatçılığa çevirip, işleri kilitleyip afaki noktalara getiriyorlar. Sorun o, yoksa gerçekten tabii ki de dolar, Euro vs. tüm bunlardaki durumu görebiliyoruz. Dolara yüzde 20-30 zam geliyor ama taşeron yüzde 50-70 fark istiyor. İşçi taşerondan yüzde 90 fark istiyor. Yani, geçmişteki üretici firmaların nasıl haksız işler yaptığını söylediysek bugün de bunlar için söylüyoruz.”

‘İşler durma noktasında: Çalışamıyoruz, çalıştıramıyoruz’

Tüm bu yaşanan sorunlardan dolayı kent ekonomisinin durma noktasına geldiğini ifade eden Elaldı, şöyle konuştu: “İşlerimiz durma noktasına geldi. İnşaatımızda 15 kalıpçıyla çalışmamız gerekirken bugün 3 tane kalıpçıyla çalışıyoruz. 3 tane sıvacı ile çalışıyoruz ve işler durma noktasına geldi. Çalışamıyoruz, çalıştıramıyoruz. İşçi bugün burada taşeronundan bin 300 lira alıyor, başka bir yerden bin 500 lira teklif geliyor ve hemen ertesi gün oraya gidiyor. Diğer gün başa yerde. Bu durum etik değil. Tabii ki bunun yasal bir yaptırımı yok ama bir maneviyatı var. Emekçi o emek saygınlığını kaybeder, kaybediyor. İşveren nezdinde bunu kaybeder.”

‘O gemi liman çekilse bile hasar alacak’

Elaldı, yeni kurulan hükümetin açıkladığı kabineye ilişkin görüşlerini ise şöyle ifade etti: “Yeni kabineyi son dönemlerin en önemli, ılımlı kabinesi olarak görüyorum. Bölge vekillerinin, bölge temsiliyetinin çok yüksek olduğu bir kabine. Cevdet Bey’in ve Mehmet Bey’in işin başına getirilmesi bence de çok olumludur. Fakat nihayetinde bu bir süreçtir. Bizim şuan için başarılı ya da başarısız deme lüksümüz yok. Bu süreci izlemek, görmek lazım. Bu sürecin sonunda atılabilecek doğru adımlar ki, doğru adımla başlandı gibi görünüyor. Bu doğru adımların devamında bir başarı gelebileceğini düşünüyorum. Ama uzun soluklu bir süreç olacak. Bu süreçte yıpranan, yıkılan ve çok zarar görecek olan firmalarımız olacak. Bu durum fırtınada gemiyi limana çekme gibidir. O gemi liman çekilse bile hasar alacak. Biz de şuan o süreci yaşıyoruz. Çok ciddi hasar alacak firmalarımız var.”

‘Satış yok, inşaat durma noktasına geldi’

Diyarbakır’da inşaat sektörünün durma noktasında olduğunu belirten Elaldı, son olarak şunları söyledi: “Zaten satışlar yok. Yeni yapı yapma durumu da bitmek üzere, durma noktasına geldi.”