2018-2020 dönemi Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın ve Yönetim Kurulu üyeleri Muhlis Oğurgül, Ahmet Dağ, Erhan Aytekin, Fırat Üger, Gazal Bayram Koluman, Mehmet Akbaş, Serdar Çelebi, Tevfik Karahan, Ömer Şeran ve Özgür Yılmaz Biçen’in “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ve devletin yargı organlarını alenen aşağılamak” suçlamasıyla yargılandıkları davanın ilk duruşması Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü. Erhan Aytekin ve Özgür Yılmaz Biçen’in mazeret bildirerek katılmadığı duruşmayı Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, baro yöneticileri ve çok sayıda avukat da izledi.
Av. Cihan Aydın haklarında açılan davaları Sisifos hikayesine benzetti
MLSA'dan Deniz Tekin'in haberine göre kimlik tespiti ve iddianame özetinin okunmasıyla başlayan duruşmada ilk olarak avukat Cihan Aydın söz aldı.
Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Tevgera Jinên Azad (Özgür Kadın Hareketi-TJA) Sözcüsü Ayşe Gökkan’ı yargıladığı davada açıkladığı gerekçeli kararında Gökkan’ın eylemlerini Yunan mitolojisindeki Sisifos’a benzettiğini hatırlatan Aydın, yargılandıkları davayı Sisifos örneği üzerinden anlatacağını söyledi.
Gökkan’ın eylemlerini “Lüzumsuz işi gönüllü olarak sürekli tekrar etmek” olarak tanımlayan mahkemenin Sisifos’un eylemlerini yanlış tanımladığını ifade eden Aydın, Sisifos’u kahraman yapan şeyin fikirleri ve iktidarın gücüne meydan okuması olduğunu vurguladı. Diyarbakır Barosu yöneticilerinin 24 Nisan açıklamaları gerekçe gösterilerek defalarca yargılanmalarının da bir Sisifos hikayesi olduğunu belirten Aydın, “Bu dava, bir Sisifos/Tanrı örneği ile çok uyumludur. Biz açıklama yapıyoruz, devlet dava açıyor. Beraat ediyoruz, bir daha açıklama yapıyoruz, yine dava açılıyor. Biz taşı dağın tepesine koyuyoruz, devlet gelip tekrar taşı yuvarlıyor. Sonsuza kadar sürer mi bilmiyorum ama 2016 yılında beri Diyarbakır Barosu yöneticilerini susturmak için sistematik davalar açılıyor. Bu hikayede Sisifos mu yok, yoksa tanrı mi biziz anlayamadım” dedi.
‘Bir fikir karşısında başka bir fikir yoksa hakikate ulaşamazsınız’
Diyarbakır Barosu’nun 1915’te Ermenilere karşı yapılanların soykırım olduğu konusunda bir görüşü ve tespiti olduğunu vurgulayan Aydın, “Biz, 1915 yılında soykırım yapıldığını düşünüyoruz. Bizim tarihsel hafızamız ve birikimimiz, vicdani ve ahlaki sorumluluğumuz, ninelerimizin ve dedelerimizden süzülüp gelen sözlü tarih hafızamız, coğrafyamıza serpilmiş ve harabeye dönüşmüş mabetler 1915 yılında Ermenilerin soykırıma uğradığını göstermektedir. Devlet, kendi bekası için soykırımı tümden reddedebilir. Bu konuda devletin bir tezi var, biz de kendi tezimizi, fikrimizi söylüyoruz. Baro olarak buna meydan okuyoruz. Bir fikir karşısında başka bir fikir yoksa hakikate ulaşamazsınız. Biz de hakikati arıyoruz ve hakikatin peşindeyiz. Derdimiz, görülmeyen görülmek istenmeyen kurbanları göstermek, geçmişle yüzleşme olmasını sağlamaktır. Bizim soykırım konusundaki düşüncelerimize katılmak zorunda değilsiniz. Ama şiddet çağrısı ve nefret söylemi içermeyen fikirlerimizi ileri sürme hakkımıza saygı duymak ve korumak zorundasınız” dedi.
‘Hakkımızda açılan soruşturma ve davalarla gerçekleri anlatmamız engellenmek isteniyor’
Aydın’ın ardından söz alan eski yönetim kurulu üyeleri, Aydın’ın beyanlarına katıldıklarını belirterek, açıklamanın ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesini gerektiğini söyledi ve haklarında beraat kararı verilmesini istedi.
Eski Baro Başkan Yardımcısı Gazal Bayram, yaptıkları açıklamanın arkasında olduklarını söyledi. Mehmet Akbaş, mahkemenin ifade özgürlüğü önündeki engelleri kaldırması gerektiğini ifade ederek, hukuki öngörüsü olmayan TCK 301 maddesi nedeniyle çok sayıda kişinin yargılandığını, bu maddenin ifade özgürlüğü önünde bir engel olduğunu söyledi.
Eski Yönetim Kurulu üyesi Muhlis Oğurgül ise bu davalarla yargısal baskı ve tehdite maruz kaldıklarını belirterek, Diyarbakır Barosu dışında sistematik olarak yargı baskısına maruz kalan başka bir baro olmadığına dikkat çekti. Oğurgül, görev yaptıkları 2018-2020 yılları arasında haklarında 11 tane soruşturma açıldığı bilgisini paylaşarak bu soruşturmalarla gerçekleri ve hakikati anlatmalarının engellenmeye çalışıldığını buna rağmen hakikati anlatmaya devam edeceklerini vurguladı.
‘TCK 301’den dolayı kurumsal olarak yargılanan tek baroyuz’
Avukatların savunması için söz alan Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, ifadeleri alınmayan diğer iki avukat beklenmeden mahkemenin beraat kararı vermesini istedi. Mahkeme heyeti, sanıkların savunması soruşturma aşamasında da alınmadığı gerekçesiyle bu talebi reddetti.
Diyarbakır Barosu’nun farklı bir ses olduğunu vurgulayan Eren, bu davanın ifade özgürlüğü davası olduğunu, TCK 301’den dolayı kurumsal olarak yargılanan tek baro olduklarına dikkat çekti. Eren, görev yaptığı üç yıllık sürede kendisi hakkında bu güne kadar 6 TCK 301 soruşturması açıldığının bilgisini vererek, meslektaşlarının beraatını istedi.
Av. Emin Aktar ise Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan önce Ermeni soykırımı yaşandığına dikkat çekti ve bu konuda açıklama yapanların TCK 301 maddesinde yer alan “Türkiye Cumhuriyeti ve Devletini aşağılamak” suçlamasıyla yargılanmasının yanlış olduğunu söyledi.
Yönetim Kurulu üyeleri Özgür Yılmaz Biçen ve Erhan Aytekin’in mazeretlerini kabul eden mahkeme, avukatların beyanlarının alınması için davayı 23 Ekim’e erteledi.