Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde öğretmenler arasında yaşanan şiddet olayı sonrasında gelişen durumlara ilişkin Diyarbakır Eğitim Sen Şubeleri açıklama yaptı.

Diyarbakir Egitim Sen

DİERG’den okullarda Newroz kutlama önerisi DİERG’den okullarda Newroz kutlama önerisi

Sendikadan yapılan açıklamada, “Hedef gösterme neticesinde yaşanan şiddet olayına bağlı olarak üyemiz açığa alınmıştır. Şiddetin diğer tarafı olan kişi de üyemizi darp ettiği raporla kanıtlanmış olmasına rağmen kişi korunmuştur” denildi.

Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde yaşanan şiddet olayı sonrası bir üyelerinin açığa alınması ve sendikaya karşı kullanılan nefret dilini kınamak amacıyla İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde Diyarbakır Eğitim Sen Şubeleri basın açıklaması yaptı.

İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde yapılan açıklamayı Diyarbakır Eğitim Sen 1 No’lu şube sekreteri Sinan Gündüz okudu.

Süreçte yaşanan hukuksuzluk

Açıklamada yaşanan olaya ilişkin şu ifadelere yer verildi:

“Yaklaşık olarak iki hafta önce Kulp ilçemizde iki öğretmenin karıştığı ve birbirlerini darp ettikleri bir olay yaşandı. Tekrar belirtmek isteriz ki sorunların çözümünün ancak diyalogla sağlanabileceğini ve bu açıdan şiddet olayını hiçbir şekilde tasvip etmeyeceğimizdir. Fakat, söz konusu olay sonrasında hepimizin medyadan öğrendiği üzere sözde bir sendikanın başkanı olan şahıs olaya taraf olmuş, durumu çarpıtırcasına kirli bir dil kullanmış, sarf ettiği sözlerle ağır ithamda ve hakaretlerde bulunmuş böylece hem olayı ört pas etmek istemiş hem de üyemizi hedef göstererek açığa alınmasına neden olmuştur. Bu açıklamamızın amacı hem bu kirli dilin sahibi kişiyi hem temsil ettiği sözde sendikal anlayışın ne anlama geldiğini, hem de üyemize yönelik geliştirilen bu hukuksuz süreci teşhir etmektir.”

‘Sarı sendikacılık misyonu hepimizin malumu’

Türkiye toplumunun çok ağır ve zor günlerden geçtiğini belirten Gündüz, sözlerini şöyle sürdürdü:  “Emekçiler her gün çarpık ekonomi politikaların yarattığı krizin bedelini açlık sınırında yaşamaya mahkum edilerek ödüyor. Anayasal hak ve özgürlüklerin bir gereği olan demokratik örgütlenme hakkı daha önce hiç olmadığı kadar baskı ve zorlamalara maruz bırakılarak bu hak ortadan kaldırılmak isteniyor. Toplumun büyük bir kesimi bu hakkı etkin bir şekilde kullanamaz duruma gelmiştir. Ekonomik krize yol açan bu yaklaşım, demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasıyla birleşince toplumda çoklu krizlerin oluşması kaçınılmaz olmuştur. Yaşanan bu durum biz emekçiler açısından düşünüldüğünde bu kadar hak gaspının yoksulluğun ve sömürünün oluşmasında siyasal iktidar kadar, onlardan aldığı güçle sendikacılık yaptığını iddia eden yapılar da neden olmuştur. Tarihe damgasını vuran emek mücadelelerde, patron, işveren ya da iktidar lehine çalışan bu yapılar için ‘sari sendika’ tabiri kullanmıştır. Bu yapıların asıl amacı emekçiler arasında sahte mücadele algıları yaratarak onlar adına mücadele ediyor gibi görüntü vererek sömürüyü manipüle etmek ve mücadele potansiyelini sönümlemek olmuştur. Günümüz özelinde değerlendirmek gerekirse bu durum kendisini en fazla memur sendikalarında gösterir. Sarı sendikacılık misyonu hepimizin malumu sözde yetkili konfederasyona ihale edilmiştir. Memur sen siyasal iktidarın desteğini arkasına alarak sarı sendikacılık işlevini yerine harfiyen getirme sorumluluğunun gereği olarak sadece adı TİS olan görüşmelerde bile bazen hükümetin teklif ettiği zam oranlarını daha alta çekerek bunu kabul etme, bazen de emekçilerle dalga geçercesine çok düşük zam oranlarına imza attığı hepimizin malumudur. Ayrıca hükümete sundukları öneride imzalanacak TİS’lerden sadece yetkili konfederasyon üyelerinin yararlanması gerektiği açıklamaları da emek dünyasında utançla karşılanmıştır.”

‘Her türlü kirli dezenformatik söylemlerin kullanıldığını çokça gördük’

Gündüz açıklamanın devamında ise şu ifadelere yer verdi:

“Konfederasyon bazında ortaya koydukları icraatlar böyleyken bu konfederasyona bağlı kolların iş yerlerinde üye toplama metotları da bu anlayışa denk düşen bir yol izlemiştir. İktidar gücünü arkasına alarak idari birimlerin büyük bir kısmını ellerinde tuttuklarını biliyoruz. Bu suretle idari güçlerini kullanarak ilk ataması yapılan bir personele üyelik işlemi atandığı kurumun idari birimi tarafından bu zorunluymuş gibi dayatılır. Üyelikleri alamadıkları hallerde ise kişinin en sıradan yasal hakkı bile bir baskı aracına dönüştürülür ve durum mobbinge evrilir. Birçok emekçinin üyeliği de kendilerinin haberi olmadan yapıldığı karşılaştığımız diğer bir durumdur. Öte yandan bu süreçte sendikamıza yapılacak olası üyeliklerin önünü almak için her türlü kirli dezenformatik söylemlerin kullanıldığını çokça gördük.

Yetkili malum sözde sendikanın önüne konduğu görev ve anlayışın bir kısmına bu şekilde açıklık getirdiğimizi düşünüyoruz.

Tam da bu noktadan ele almak gerekirse sözde sendikanın Diyarbakır şube başkanı Kulp ilçemizde iki öğretmenin karıştığı bir kavga olayında da edindiği tutum yukarıda bahsettiğimiz anlayışa denk düşen bir şekilde olmuştur. Bizce olayın kendisine zaten vakıf olan bu kişinin hakikati çarpıtmak maksadıyla kendine biçilen role uygun olarak düşmanca hislerle kirli bir dil kullanmış, olayı alakası olmayan bir mecraya çekmeye çalışmıştır. Olayın çekilmek istendiği noktanın ne olduğunu ve bu suretle üyemizi hedef olarak gösterdiği açık ve net olarak görülmüş, bunun yanı sıra sonraki cümlelerinde de yetkilileri göreve davet etmiştir.

Hedef gösterme neticesinde yaşanan şiddet olayına bağlı olarak üyemiz açığa alınmıştır. Şiddetin diğer tarafı olan kişi de üyemizi darp ettiği raporla kanıtlanmış olmasına rağmen kişi korunmuştur. Ayrıca bu olay sonucunda üyemize darp raporu veren hekim, verilen raporun sahte olduğu iddia edilerek aynı şahıslar tarafından hedef gösterilmiştir.

İlgili mercilerin vermiş olduğu bu kararın hukuksuz ve taraflı olduğu açıktır. Sözde sendikanın hedef göstermesiyle bu kararın verildiği açık ortadayken şu hususlar tarafımızca sorgulanan konular haline gelmiştir:

1) Öncelikle, sözde sendikanın başkanı hangi adli ve idari sıfatla mobese görüntülerine ulaşıp bunu basına servis edebiliyor.

2) Bu kararı veren ilgili disiplin kurulu hangi dayanakla sözü edilen bu sendika başkanının açıklamalarını bir direktif olarak alıyor ve harekete geçiyor?

3) İlçe milli eğitim müdürlüğü neden bu sendikanın nüfuzu karşısında kıskaca alınarak onların doğrultusunda hareket ediyor?

4) Neden malum sendikanın bazı üyelerinin almış olduğu disiplin cezaları düşürülmüş, bazılarının da yaptığı ciddi yolsuzluklar neticesinde aldıkları kademe durdurma cezası yine bu sendikanın güdümünde kalan ilgili disiplin kurulu tarafından aylıktan kesme cezasına düşürüldü ve sonra da bu usulsüzlüğü yapabilmeyi bir güç olma algısına dönüştüren sözde sendika bunu üye kazandırmak için bir propaganda malzemesine dönüştürdü?

Öte yandan üyemize yönelik geliştirilen bu durumu protesto etmek için Kulp ilçesinde sendika olarak yapmış olduğumuz basın açıklamasına ilişkin bahsi geçen sözde sendikanın yayınladığı basın metninin içeriği olayı tamamen muğlaklaştırıp örtmeye yöneliktir. Ortada duran istismar fiilini inkar ederek olayı basit resmi prosedür hatalarına bağlamak suretiyle durumu gölgelememek cambazlığına giriştiklerini gördük. Söz konusu usul hataları diye lanse ettiklerinin tamamı da yalana dayalı olup, konuyla ilgili tutanak ve evraklar ilgili birim dosyalarında mevcuttur.

Ayrıca İHL ‘de çalışan iki kadın üyemiz de aynı anlayışın bir yansıması olarak din istismarı üzerinden söyledikleri şeyler çarpıtılarak yine hedef haline getirilmek istenmiştir. Üyelerimizim yalnız olmadığını, bu anlamda gelişecek her türlü çirkin yönelime karşı mücadelemizi sürdürmeye ve üyemizi sahiplenmeye, bu hukuksuzluğu ve kirli dilin sahiplerini hukuk önünde hesap vermeleri için mücadele edeceğimiz bilinmelidir.

Şu hususun çok iyi bilinmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bize karşı bu kirli dilin niye kullanıldığını gayet iyi biliyoruz. Kadına, çocuğa, emeğe, demokrasiye bakış açılarını ve toplumu sürüklemek istedikleri yeri çok iyi biliyoruz. Üyeleri açlık sınırına yakın bir maaşla yaşamaya mahkum edilirken, aldıkları yetkiyle kendilerine nelerin sunulduğunu da çok iyi biliyoruz. Ayrıca bu açıklamamızdan sonra bize karşı kullanacakları kirli dile cevap vermeyeceğiz, emekçilerin gündemini bu konuyla meşgul etmeyeceğiz. Bu konuda hukuki süreç başlattığımız için kamuoyunu süreç hakkında bilgilendireceğiz.

Son olarak şunun da çok iyi bilinmesi gerekir ki bizler üyelerimizden aldığımız güçle toplumsal hakikatti esas alarak örgütlenen bir sendikayız. Bu esaslarla 116 yıldır mücadelemiz kesintisiz sürüyor. Bizler, sizlerin temsil ettiği antidemokratik düzene karşı emekten, barıştan ve demokrasiden yana olan mücadelemizi büyütüp yolumuza devam edeceğiz.”

Editör: Ali Abbas Yılmaz