Gündem

Diyarbakır İYİ Parti’den toplu istifa

Şeyh Said’in isminin Diyarbakır’da bir bulvara verilmesinin ardından gelişen ve İYİ Parti içinde çalkantılara neden olan paylaşımlar toplu istifa getirdi.

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Salim Ensarioğlu’nun partisinden istifasının ardından Diyarbakır İl Başkanı, il, ilçe yöneticileri ve 12 750 parti üyesi de topluca istifa etti.

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Salim Ensarioğlu’nun istifası Diyarbakır il örgütünde de deprem etkisi yarattı. Diyarbakır İl Başkanı Vejdin Ensarioğlu, il ve ilçe yönetimleri ve 12 bin 750 üye İYİ Parti’den topluca istifa etti.

İYİ Parti Diyarbakır İl binasında açıklama yapan Ensarioğlu, şu ifadeleri kullandı: “1994 yılında DYP gençlik kolları başkanı olarak aktif siyasette başladığım tarihten bu güne kadar, babam ve siyasette ekol olan M. Salim Ensarioğlu’nun temiz siyaset anlayışını örnek alarak bu güne kadar merkez sağ konumlu siyasi hayatımı devam ettirdim. 2018 yılından itibaren üstlenmiş olduğum iyi parti Diyarbakır il başkanlığı görevimi, birçok partili yönetici arkadaşlarım gibi elbette büyük badireler atlatarak bugünlere kadar geldik. Devletini, bayrağını, milletini seven demokrat duruşumuz aşikârdır. Hak, hukuk, adalet ve devletimizin bekası için emek sarf eden siyasi geçmişimin, kişisel menfaatlerimin önüne geçtiği gibi elbette parti içerisinde benim gibi düşünmeyip koltuk ve ihtiras sahibi, kimselerinde yanında durmamız söz konusu olamaz.

Birkaç gündür sosyal medyada sayın bakanımız ve İstanbul milletvekilimiz M. Salim Ensarioğlu’na yapılan haksız ve mesnetsiz ithamları esefle kınıyoruz. Kayyım tarafından yönetilen Diyarbakır büyükşehir belediyesi tarafından, Diyarbakırımızda bir bulvara Şeyh Said isminin verilmesi toplumun büyük bir kesimi tarafından doğal karşılanmışken, sayın bakanımızın sosyal medyada Şeyh Said ile ilgili medyada yapılan galiz hakaretleri red eden açıklamasında cumhuriyet değerlerini rencide eden veya vatan hainliğini çağrıştıracak herhangi bir ifade bulunmamaktadır.

21. yüzyılda yeni bir hikaye yazmak ve milletimize üçüncü bir yol göstermek üzere hür ve müstakil olarak yoluna devam etmek isteyen, ne yazıkki gönül verdiğimiz iyi parti, hür ve müstakil görüşlere tahammül edememiştir.

Sayın Bakan’mızın talebine dönük başlayan linç kampanyasının karşısında olduğumuzu tüm kamuoyunun bilmesini istiyoruz. Bununla birlikte naaşlara bile saygısı ve tahammülü olmayanlara hatırlatmak isteriz; 21. yüzyıldayız.

Siyaset ve bölge büyüğümüz, kıymetlimiz Sayın Salim Ensarioğlu’nun olmadığı bir yerde bizim varlığımız söz konusu olamaz. Bu vesileyle Diyarbakır il ve ilçe teşkilatlarımızla birlikte ve ayrıca 12,750 üyeyle iyi partiden istifa ettiğimizi kamuoyuna saygıyla bildiriyoruz.”

Ne olmuştu?

İYİ Parti İstanbul Milletvekili Salim Ensarioğlu, Şeyh Said paylaşımları nedeniyle partisinde disiplin kuruluna sevk edilmişti. Ardından Ensarioğlu, sosyal medyadan yaptığı paylaşımla İYİ Parti’den istifa ettiğini duyurdu. Ensarioğlu’nun istifasının ardından İYİ Parti Diyarbakır İl Başkanı Vejdin Ensarioğlu da il, ilçe yöneticileri ve 12 bin 750 üye ile partiden topluca istifa edeceklerini duyurmuştu.

Ensarioğlu’nun sosyal medya hesabından paylaştığı istifa açıklamasında şu ifadeleri kullanmıştı:

“Sayın genel başkan Meral Akşener’in davetiyle 2018 yılında, Ülkede ciddi bir merkez sağ boşluğu olduğu gerçeğinden hareketle İYİ parti ailesine katıldım.

DYP iktidarlarında üç dönem bakanlık yaptığım süre zarfında; ülke tarihimizin kara lekelerinden biri olan 28 Şubat sürecinde ‘Baş örtüsü Allah’ın emridir.’ İfadem dönemin gazetelerinde manşetlere taşınmış ve Çevik Bir’lerin hazırladığı meşhur Andıç belgesinde birinci sıraya konarak hedef haline getirilmiştim. Ancak askerin siyaseti dizayn ettiği ve birçok siyasinin ve bürokratın onlara el pençe durduğu süreçte asla geri adım atmadım. Bölgenin saygın ailelerinden birinin lideri ve bölgenin bir evladı olarak bölgeye dair sorunlarda ve yönelimlerde sorumluluk almaktan asla kaçınmadım. BÖLÜCÜLÜĞÜN ve ŞİDDETTİN her daim karşısında durdum.

Merkez sağ amacı doğrultusunda geçen 6 yıllık süre zarfında merkez sağ iddiamız için partide mücadele verdiğimiz süre içerisinde demokratik olmayan birçok aşırı söylemler, başta kendim olmak üzere, beni sevenler tarafından sineye çekildi. Ancak seçim sonrasında partinin 3. Olağan Kongresindeki omurga değişimi ve dönüşümü ile bir kan tazeleme değil merkez sağ iddiasından ve demokratik kimliğinden vazgeçtiğinin açık bir göstergesiydi. Oluşan yeni yönetim ile ufukta görünen görüş ayrılıklarımız çok geçmeden, Siyonist İsrail’in Gazze’de işlediği savaş suçuna karşı net bir tavır göstermemekle ortaya çıktı. İyi bilinmelidir ki Filistin, biz müslümanlar için bir onur meseledir. Ancak görüş ayrılıklarımız bununla kalmamış olup, bölgenin önemli şahsiyetlerinden Şeyh Said’e dönük hadsiz çevrelerin hakaretlerine karşı verdiğim cevapta, İskilipli Atıf Hoca da olduğu gibi Naaşlarının ailelerine teslim edilmesini belirttiğim makul ve insani taleplerden sonra kendi partidaşlarım başta olmak faşizan odaklar tarafından sosyal medyada lince uğradım. Bu çevrelerin linç kampanyasına karşı partinin yetkilileri; şahsıma bırakın destek vermeyi, linç odaklarından daha fevri bir şekilde beni disiplin kuruluna sevk etmişlerdir. Bu konuda da İyi bilinmelidir ki Şeyh Said, Bediüzzaman Said Nursi ve Seyid Rıza bölgemin önemli değerlerindendir

Benim açıklamalarımı disipline sevk kararı İYİ partinin merkez sağ iddiasını artık taşımadığının da vesikasıdır. Bu tutum partinin kuruluş felsefesi olan Milliyetçi, Kalkınmacı ve Demokratik kimliğinden saptığı ve farklı görüşlere ve demokratik kimliğine tahammülü kalmadığını göstermektedir. Bu nedenle İYİ parti ile beni bir araya getiren siyasal gerekçeler ortadan kalkmıştır. Ben inandığım doğruları savunmaktan bedeli ne olursa olsun asla geri durmayacağım. Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin de ifade ettiği üzere: ‘Haksızlığa karşı sükut etmek, hakka karşı bir hürmetsizliktir.’

Hakka olan hürmetimden dolayı bugün itibarıyla İYİ partiden İSTİFA ettiğimi kamuoyunun bilgisine sunarım. Saygılarımla.”

‘Şeyh Said’e yönelik ithamları şiddetle reddediyorum’

Ensarioğlu, Şeyh Said’in isminin kentte bir bulvara verilmesi üzerine sosyal medyadan yapılan eleştirilere yanıt olarak şu paylaşımı yapmıştı: “Son günlerde Diyarbakır’da bir bulvara bölgemizin en önemli değerlerinden Şeyh Said efendinin isminin verilmesi üzerinden başlayan tartışmalarda bölgenin toplumsal ve dini değerlerinden birine dönüşen Şeyh Said’e yönelik ithamları şiddetle reddediyorum. Bu tür ithamları ifade edenler toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmek dışında herhangi bir amaca hizmet etmeyenlerdir. Biz toplumun tüm değerlerine saygı ve hürmeti bir hafıza barışı olarak görüyoruz. Bu minvalde daha önce de defalarca dile getirdiğim üzere Şeyh Said gibi büyük değerlere dönüşen Beddiüzzaman Said Nursi ve Seyid Rıza’nın da mezar yerlerinin açıklanması hafıza barışına hizmet edecektir. Anılan değerlerin mezar yerleri aleni bir değer iken devlet sırrı diye ifadelendirilmesi akla ziyan olmakla beraber hafıza barışına hizmet etmemektedir. Ülkemizde öncelikli olarak bir hafıza barışından başlanıp huzur ikliminin kalıcı olarak sağlanmasının tüm kesimlerin dahli ile mümkün olabileceği inancının kırılmasına müsade etmeyeceğimizi ilgili taraflar bilmelidir. Ayrıca bu inancı taşıyan ilgili kamuoyunun taşıdığı bu inancını daha yüksek bir sesle dile getirmesini temenni ediyorum.”

'Said Nursi'nin mezar yerinin açıklanmasına dahi tahammül etmeyerek deşifre olmuşlardır'

Şeyh Said paylaşımının ardından partisince disiplin kuruluna sevk edilen Ensarioğlu, şu paylaşımda bulunmuştu:

“Dün ülkemizin hafıza barışı için yaptığım çağrıyı art niyetli odaklar manipüle ederek kutuplaşma için sabotaja girişmişlerdir. Ancak iyi bilinmelidir ki hafıza barışı, bir toplumun bütünleşmesi için kaldıraçlardan biridir. Bunlardan en önemlilerinden biri de İstiklal mahkemeleri tarafından idam edilen İskilipli Atıf Hocamızın iade-i itibarı için atılan adımlar olmuştur. 82 yıl boyunca mezarı gizlenen hocamızın naaşı tespit edilip adına 2008 yılında anıt mezar devletimizce yapılmıştır. Sonrasında Bakanlık ve Valilik düzeyinde katılımlar ile hocamızın ölüm yıldönümünde kabri başında anma törenleri olmuştur. Ve saygı duyduğum bir şahsiyettir. Hafıza barışımıza hizmet eden bu adımların devamını istemek bütünleşmeyi talep etmektir. Bu talebi yerine getirmekten öte, değerlere hakaret etmekten imtina etmeyen bazı çevreler asıl bölücülük faaliyeti yürütenlerdir. Hal böyleyken toplumsal hafızada kamplaşma yaratan bu bölücü çevreler, vatanperverlik maskesi ile hakkında idam kararı bile bulunmayan Beddiüzzaman Said Nursi Hazretleri ile birlikte diğer değerlerin de mezar yerinin açıklanmasına dahi tahammül etmeyerek deşifre olmuşlardır. Bu bölücü çevreleri en çok korkutan şey ise hafıza barışı sağlanınca siyasal herhangi bir nüfuz alanına sahip olamayacakları korkusudur.”