Diyarbekir ortasında vurulmuş yatarken Ramazan gibi ve uzanıyorken Apê Musa gibi ne sen anladın beni ne de Diyarbekir; oysa ne çok sevdim ikinizi de bir bilsen modunda pervaneyim sana, yine bu akşam...Yine sen yine sen şarkıları söylemeliyim bu akşam ve her akşam ; ama hep vurulan yine ben yine ben ....
Pervasız bir merdiven gibiyim
Sana yükseliyorum
Her gün vurulurken pencereden
Aklımda sen
Dilimin ucunda sen
Aklımdaki seni/özümü dara çekmeliyim
Dilimin ucundaki seni kalbime gömmeliyim artık
Ve bak;
Yağmur yeşil yağıyor
Rüzgar turuncu esiyor
Bizim payımıza yine kurşun düşüyor.....
Sen merak etme, sen üzülme nazlı Diyarbekir!
Biz Diyarbekir ortasında vurulmuş uzanırız ve bu kurşun sesini nereden olursa tanırız.. Ramazanı da kim vurdu çok iyi biliriz....Bıçak darbelerinin nerden geldiğine de aşinayız Hz Ali'den, Hz. Ömer'den bu yana.. Ahmet Kaya'yı da anar ve anlarız....
"Diyarbakır ortasında, vurulmuş uzanırım
Ben bu kurşun sesini nerde olsa tanırım
Bu dağlarda gençliğim, cayır cayır yanarken
Ay vurur gözyaşıma, ben gecede kalırım, ben gecede kalırım..."
Ramazan'a az kaldı ya ölüm orucumuz başladı ve bir Ramazan daha vuruldu topuklarından.. Diyarbakırlı Ramazan, Tahir Elçi Diyarbakırlı Hrant Dink, Musa Anter, Vedat Aydın ve Diyarbakırlı Ali Gaffar Okan...Ve daha vurulan ve dahi vurulacak niceleri.... Hep vurulan ben, hep öldürülen biz.. Vurulanların alnına bakın nasıl da temiz ve pak.. Sonra kalplerine iman edin.. Düşüncelerine kulak verin...Sonra ayakkabılarına bakın, ayakabılar delik hep.. Elbiseler eski, ya da üstünde elbise yok, içi insan dolu olmasına inat ...
Onlar vurulurken bir bir; erkekler yine mêr, kahve u fesadi ve bir bir yine düşüyorlar pavyonlara gönüllerine dilberler aramaya....
Herkesin acil sevmelere sevilmelere ihtiyacı vardı. Oysa her arama bir sonraki dizinin ardına erteleniyordu. Acil sevmelere ihtiyacı vardı her acilcinin ve herkesin...
Yılmaz Odabaşı "Herkesin bir feridesi vardır bilmez miyim?
Herkesin bir ayakkabısı gibi, bir de şarkısı...
Herkesin bir kimsesi vardır bilmez miyim?
Bir de kimsesizliği..." der ya
hepsinin de elbet bir Feridesi var, bir de delik ayakkabıları ....Ve hepsinin de bir sahibi, bir kimsesi, bir de kimsesizliği vardı...
Bunlara kıyanlar ümidin sevdanın ve dahi vicdanımızın düşmanlarıdır bunların tek derdi vicdanlarımızı öldürmek ve yok etmek.. Vicdanına sahip çıksın herkes bir de sevdasına....Güzel olan her şeye düşman bunlar. Hüseyin'i Kerbela’da sussuz bırakıp şehit edenler de bunların babaları. Bunlar ki bunlar Yezid'in soyu.
Şşşştttt!
Sessiz ol ve dinle az önce biri daha vurulurken Diyarbakır ortasında içimde, bozma huzurumu Ahmet Kaya dinle.....
Diyarbakır ortasında, vurulmuş uzanırım
Ben bu kurşun sesini nerde olsa tanırım
Bu dağlarda gençliğim, cayır cayır yanarken
Ay vurur gözyaşıma, ben gecede kalırım, ben gecede kalırım
Üzülme sen üzülme, başını öne eğme
Gün olur kavuşuruz, dert etme Diyarbakır
Ağlama sen ağlama, kanlı bezler bağlama
Bu yangın söner bir gün, ağlama Diyarbakır..."
Bu yangın ne zaman söner bilmiyorum Diyarbekir.. Ama sen başını kaldırdığın zaman elbet değişmeye başlayacak kaderimiz de kederimiz de....
......Ben burada ne diyeceğim diyorsun ve şaşırıyorsun sevginin dünyayı güzelleştirmesine inanıyorsun.. Ya da kim bilir belki korkuyorsun sevmekten, sevilmekten...
Kabullenmek ve alışmak diyorlar.. Kime.. Bir zalime, bir diktatöre...Alışırsam ölürüm, kabullenirsem çürürüm. Onlar diyor ki! Onlar ki umudumuzun, türkümüzün ve dahi birlikte bakıp sevinebileceğimiz göğün düşmanı. İnsan çürür mü hiç? Ne insanlar gördüm...Yiyip, içip, sevişip yürüyorlardı sadece ve hepsi de birer cesetten beter çürümüştü.. Bak yan komşundan, içindeki sokaktan kambur caddeden, ölü taklidi yapan şehirden ve dahi N. Serhat Odabaşı'nın Fermuarını açın yollarından gelen çürümüş insan kokularına. Su bile çürüyorken insan mı çürümeyecek...Bir cellat doğurdum ve büyüttüm ellerimle sonra da sevmekten başka çarem var diye şekva ederim...Bir şarkı çalar pencereden, aydan geceden; cellad sevdim cellat üstüne..."Kar yağar kar üstüne..."
Ve yine ben vurulurum Diyarbekir ortasında, ben üstüne ben...Ve ben uzanırım yine Diyarbekir ortasında ben uzanırım ceset üstüne ceset....
Seni seviyorum de mesela
...
Korkma...
Cimri olma
Mert ol sözcüklerde ve cümlelerde...
Hatta paragraflar yaz hikayeler destanlar yetmedi romanlar yaz seni seviyorum diye ...
Sevgi de israf olmaz...
Sevgi de kullanılan hiçbir sözcük hiçbir cümle israf değildir....
Sen seversen değişecek hakikat.
Seni seviyorum bu hakikat; ama herkes insan sevilmez diyorsun...
Sevilir sevilir hem de balk gibi sevilir her insan amasız fakatsız lakinsiz....
Bilmediğin ise şu seni sevmek zaten ayrıcalıklı olanı en güzeli ve en değerli olanı sevmektir.. Seni sevmek herkesten kaçmak ve sana sığınmaktır.....Limanında demir atmaktır....Sana yolculuk yeni başladı biliyor musun ve son durak ölüme kadar gidecek olan bir yolculuk....
Elbet herkes sevilmez Diyarbekir ....
Ben en değerli olan seni sevdim mesela .sen herkes mi oluyorsun şimdi....
Çokça öldürülüyoruz.. Her gün ama her gün biraz daha çokça üzülüyoruz.. Ama bizim birbirimizi sevmekten çaremiz yok... Hayat sevmekten başka yol bırakmıyor bize... Seni sevmekten başka çare yok ise yol yok ise seni sevmekten korkmuyorum ve Seni seviyorum, seni seviyorum Diyarbekir... Seni seviyorum, "Aganta Burina Burinata." Ve seni severken şaiin dediği gibi
"Ne Diyarbakır anladı beni ne de sen
Oysa ne çok sevdim ikinizi de bilsen?"