Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, Silopi, Elazığ ve Van’da katledilen kadınlar için Dağkapı Meydanı’nda yaptığı açıklamada, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin cezasızlık politikasından kaynaklı artarak sürdüğünü dikkat çekti.

Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı, Silopi, Elazığ ve Van’da katledilen kadınlar için Dağkapı meydanında basın açıklaması yaptı.

Açıklamayı Rosa kadın derneği Yönetim Kurulu Üyesi Av. Berfin Polat okudu.

Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı

Diyarbakır Şiddetle Mücadele Ağı

Kadına yönelik şiddet aratarak sürüyor

Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “15 Mayıs’ta, Şırnak’ın Silopi ilçesi çöp toplama alanında Sakine Kültür’ün cesedine ulaşıldığı, maktulün işkence edilerek vahşice öldürüldüğü ve Silopi Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada, Özel Harekat Ocakları Başkanı İbrahim Barkın isimli şahsın tutuklandığı basına yansıdı. Failin ifadeleri ve yapılan incelemeler sonucunda, Sakine Kültür’ün, fail İbrahim Barkın tarafından 4 yıl boyunca sistematik işkenceye maruz kaldığı ve Sakine Kültür’ün, maruz bırakıldığı bu insanlık dışı durumdan kurtulmak istediği için yine işkence edilerek katledildiği açığa çıkmıştır. Yine Elazığ’da 6 aydır kayıp olan Remziye Apaydın’ın cesedinin toprağın 1,5 metre altında bulunduğu bilgisi basına yansımıştır. Daha sonra yetkililerce yapılan inceleme sonucunda benzer süreçler yaşayarak, birçok şiddet türüne maruz kaldıktan sonra katledildiği anlaşılmıştır. Bir gün sonra, Van’ın İpekyolu ilçesinde Suna Pek’in yıllardır sistematik şiddete maruz kaldığı, özel güvenlik görevlisi olarak çalışan eşi Yunus Pek tarafından katledildiği haberi basına yansımıştır. Ve dün Diyarbakır'ın Yenişehir ilçesinde E.T isimli erkek, boşanma aşamasında olduğu ve ayrı yaşadığı Şule A.T.'yi, sadece boşanmak istediği için katlettiği bilgisi yine basına yansımıştır.”

‘Etkin soruşturma yürütülmüyor’

Kadına karşı şiddet ve kadın cinayetlerinin her gün katlanarak arttığının belirtildiği açıklamada Polat, şunları dile getirdi: “Her gün işkence edilen, dövülen, öldürülen, tecavüz edilen, intihara ve fuhuşa zorlanan, kaybedilen kadınların haberlerini alıyoruz. Ve yine her gün idari ve yargısal süreçlerde ayrımcılığın, adaletsizliğin ve yeni şiddet biçimlerinin tekrar tekrar ortaya çıktığını okuyor, tanık oluyoruz. Soruşturmaların etkin yürütülmediğini, yasaların uygulanmadığını ve cezasızlık politikasının, bu sistemin en kuvvetli “kadın kırımı” mekanizması olarak erkek-devlet anlayışını palazlandırdığını biz kadınlar görüyoruz.”

‘Kürt kadınlara karşı her türlü şiddet uygulamakta’

Kürt kentlerinde kadına şiddetin daha pervasızca ve kontrolsüzce sürdüğü ve farklı bir boyut kazandığının ifade edildiği açıklamada Polat, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürt kadınları, sadece cinsiyet temelli değil, dili, ırkı, kimliğinden dolayı çoklu ayrımcılığa ve şiddete maruz bırakılmaktadır. Kadın ve Kürt düşmanı politikalar, toplumları kutuplaştırmakla kalmayıp, kentlerimizdeki resmi, gayr-ı resmi, paramiliter yapılar içerisindeki üniformalı, silahlı erkekler tarafından, devletten aldıkları cesaretle, düşmanca ve pervasızca, Kürt kadınlara karşı her türlü şiddeti uygulamakta ve bu anlayışlarını mahkeme salonlarında gerekçelendirerek savunmaktadırlar. Siyasal iktidarın cinsiyetçi, ırkçı, yerli, milli, söylem ve uygulamaları kadınları açık hedef haline getirmektedir. Yıllardır olagelen ve cezasızlıkla sonuçlanan tüm kadına karşı şiddet ve kadın cinayeti davalarından biliyoruz ki; savaş ve yıkımın gerçekleştiği coğrafyamızda, toplum kırımı gerçekleştirmek amacıyla, kadınlar, öncelikle hedef seçilmişlerdir. Yaşanan bu olayların münferit olmadığını ve tek bir failin tutuklanması ile son bulmayacağını, çeteci bir örgütlenme ile sistematik olarak üretildiğini biliyoruz. Bu kirli anlayışın bir devlet politikası olarak üretildiğini, faillerin göstere göstere idari ve yargısal tüm mekanizmalar tarafından korunduklarını, desteklendiklerini, sırtlarının sıvazlandığını biliyoruz.”

‘Korunan şiddet faillerini yakından tanıyoruz’

Kadına yönelik şiddette cezasızlık politikasına vurgu yapılan açıklamada Polat, “Çocuk istismarcılarına af isteyen, kadınları ve kız çocuklarını kendilerine tecavüz eden erkeklerle evlendirme niyetinde olanlarla, İstanbul Sözleşmesinden vazgeçilmesini isteyenler bu cinayetlerin suç ortağıdır. Vatan- bayrak güzellemesi ile militarizmi ve Kürt-kadın düşmanlığını tırmandıran, hiç bir yasal düzenlemeye ve denetime tabi olmayan paramiliter yapılanmaların oluşmasına ön ayak olanlar bu cinayetlerin suç ortağıdır. Musa Çitil’den, Musa Orhan’a isimleri değişen ama anlayışları aynı; kamu görevlisi olduğu için korunan şiddet faillerini yakından tanıyoruz. Her birine karşı hep beraber karakollarda, adliyelerde, meydanlarda ve sokaklarda gerçeği açığa çıkarma mücadelesi yürüttük. Militarist ve eril anlayışın özel savaş politikaları ile kentlerimizde kadınları hedef almasını kabul etmiyoruz!” ifadelerini kullandı.

Açıklamada son olarak kadınların güvenli ve şiddetsiz bir yaşam, en temel hakkına dikkat çekildi.

SUR AJANS

Editör: Haber Merkezi