Diyarbakır Barosu ve Tahir Elçi Vakfı,  Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin katledilişinin 8’inci yıl dönümü dolayısıyla Bajarê Nû (Yenişehir) İlçesi’nde bulunan bir otelde, “Cezasızlık ve İnsan Hakları” başlığıyla panel düzenledi. Panelde Elçi’nin fotoğrafının yer aldığı Kürtçe ve Türkçe, “Seni unutmayacağız” yazılı pankart açıldı. Panele çok sayıda baro başkanı ve hukukçunun yanı sıra Elçi’nin eşi Türkan Elçi, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Milletvekilleri Newroz Uysal, Serhat Eren, Sevilay Çelenk Özen, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile çok sayıda insan hakları savunucusu katıldı.

Tahir Elçi Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Orhan Cengiz Kemal’in moderatörlüğünde gerçekleşen panele, Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Ramiz Erinç Sağkan, Diyarbakır Barosu Başkanı Nahit Eren, Middlessex Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku’ndan Philip Leach ve Lawyers for Lawyers Yönetim Kurulu Başkanı Irma Van Den Berg konuşmacı olarak katıldı.

Polislerin toplayamadığı deliller…

Panelin açılış konuşmasını Tahir Elçi Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Mahsun Batı yaptı. Paneli düzenleme nedenlerinin yarın görülecek olan dava olduğunu belirten Batı, adaletin sağlanması ve faillerin bulunup cezalandırılması için mücadele ettiklerini vurguladı. Elçi’nin vurulduğu gün yaşananları aktaran Batı, Elçi’yi katleden 2 kişinin bir yıl boyunca izlendiğini fakat açıklama yapmaya çalıştığı sırada “engellenmeye” çalıştıklarını belirtti. O gün Dört Ayaklı Minare’de bulunan polislerin çektiği görüntülerin kesintili olduğuna, bölgede bulunan kameralardan sadece Elçi’nin vurulduğu yere bakan görüntülerin olmadığına dikkat çeken Batı, silahın çok yakından sıkıldığı gerekçesiyle delil toplanamadığını hatırlattı. Polisin toplayamadığı delilleri sokak sakinlerinin topladığını kaydeden Batı, “El arabalarına doldurulup çöpe atıldı. Bunları hayret içinde izledik” dedi.

Olaydan yaklaşık 5 ay sonra yeni keşif yapıldığı ve “silah atışının tıbben ve fiziken nereden geldiği bilinemeyeceği” şeklinde 11 sayfalık bir rapor hazırlandığını anımsatan Batı, “Rapor aslında savcılığın ne yapmak istediğinin özetiydi. Dosya cezasızlıkla kapatılmak isteniyordu. Olay yerinde 20-25 polisin olduğu, polisin çektiği görüntülerde kesinti olduğunu avukat arkadaşlarımız tespit etti” diyerek, olayın aydınlatılması için mahkemeye sundukları taleplerinin tümünün reddedildiğini belirtti. Batı, son olarak Elçi cinayetinin aydınlatılması için mücadeleye devam edeceklerini söyledi.

‘Hayatının bitmesine neden oldu’

Middlessex Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku’ndan Philip Leach, sözlerine “Tahir Elçi’nin ölümün üzerinden 8 yıl geçtiğine inanamıyorum” diyerek, başladı. Tahir Elçi’yle daha önce tanıştığını aktaran Leach, zorla kaybetmeler, köy yakmalar gibi birçok davayı takip ettiğini belirterek, “Bunlar eşi benzeri olmayan davalardı. Tahir Elçi’nin bu çalışmalarda yer alması hayatının çok kısa bir şekilde bitmesine neden oldu maalesef” diye kaydetti.

‘Mahkemeler susturmak için harekete geçiyor’

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşınan davalardan bahseden Leach, Türkiye’de mahkemelerin insan hakları savunucularını susturmak için harekete geçmesinin çarpıcı olduğunu vurguladı. Elçi davasında gizli karartılmış parçaların olduğunu ve bu parçaların açıklanmadığını belirten Leach, polisler hakkında da yeterince soruşturma açılmamasının endişelere neden olduğunu dile getirdi. “Deliller toplanmıyor, tanıkların dinlenmesinde problemler var” diyen Leach, “Savcıların tanıklara baskı uyguladığına dair ciddi iddialar var” dedi.

‘Adaleti savunmaya devam edeceğiz’

Lawyers for Lawyers (Avukatlar İçin Avukatlar)Yönetim Kurulu Başkanı Irma Van Den Berg ise Elçi’nin insan hakları adına yaptığı çalışmaların çok önemli olduğunu vurguladı. Türkiye’deki çalışmalarının 2012’de Öcalan’ı temsil eden 46 avukatın tutuklanmasıyla başladığını belirten Berg, Türkiye’de takip ettikleri birçok davadan bahsetti. Elçi davası gibi birçok davanın cezasızlıkla sonuçlandığına dikkat çeken Berg,  “Avukatların güvenlikleri tehdit altındayken yetkililerin kendisini korumayacağına inanmayacakları Tahir Elçi davasında karşımıza çıkıyor. Buna baktığımızda davanın yetkililer tarafından yok sayılması, faillerin doğru bir şekilde yakalanmaması ve hâkimin bunları doğru şekilde tespit etmesi önemli. Yargılamanın doğru yapılmadığını görmüştük. Cezasızlık Elçi davasında hem ailesine hem de kendisine zarar vermiştir. Türkiye’de ve her yerde, sesimizi yükselterek bütün bu davalarda destek olmaya ve adaleti savunmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Diyarbakır’daki uyuşturucunun ulaştığı boyut, Eren’in önergesiyle ortaya çıktı Diyarbakır’daki uyuşturucunun ulaştığı boyut, Eren’in önergesiyle ortaya çıktı

Cezasızlık politikaları

TBB Başkanı Erinç Sağkan ise “Tahir elçinin ailesinin ve sevenlerinin kalplerinde senelerdir kanayan yaraya bizzat adalet pansuman yapmalıydı, katil adaylarına da gözdağı verilmeliydi” diyerek, cezasızlık politikalarına dikkat çekti. Depremler sonrası yapılan yargılamalarda, kameralar önünde katledilen insanların faillerinin cezalandırılmasına dönük yargılamalardan ve işçi cinayetlerine dönük yargılamalardan, 1990’lı yıllardaki faili meçhul cinayetlerden örnekler veren Sağkan, davaların tümünde faillerin cezasızlıkla ödüllendirildiğine dikkat çekti.

‘Adalet sağlanıncaya kadar…’

“Tahir Elçi’nin katilleri kameraların önünde cinayeti işleyecek kadar cüretkâr ama bir o kadar da korkaklar” diyen Sağkan, Elçi’nin insan hakları mücadelesini sürdüreceklerini ve davaların “öğrenilmiş bir cezasızlık politikası”na dönüşmemesi için mücadeleye devam edeceklerini vurguladı. Sağkan, sözlerini şöyle noktaladı: “Cezasızlık politikası katillere ve potansiyel katillere hizmet ediyor. Katiller devletten nefes alma imkanı buluyor. Tahir Elçi gibi susmayanlar, karşı çıkanlar, hafızaları tazeleyenler var. Kötüler, zorbalar ve katiller kazanamasın diye mücadele edenler, yeri geldiğinde canını ortaya koyanlar var. Adalet kazansın çocuklarımız kazansın dediği için alçakça katledilen Tahir elçi var. Gün geçtikçe büyüyen dayanışmamız ve sorumluluğum var. Tahir Elçi davasında adalet sağlanıncaya kadar hoşça kalmayacağız.”

Kürtlerin mağduru olduğu davalar

Son olarak konuşan Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, Türkiye’de “bağımlı” yargı sorunu olduğuna dikkat çekerek, şunları söyledi: “Evet bu ülkede tarafsızlık sorunu var. Ama her zaman ülkenin doğusunda farklı bir yargı pratiği var. Kürtlerin yargılandığı davada hakim yok. Kürtlerin yargılandığı özel bir yargı sistemi var. Doğal yargıçlarımız yok. Çünkü bu bağımlı yargının korumak zorunda olduğu bir sistem var.”

Mücadele vurgusu

“Bu yargı pratiklerine kişiye, zamana göre tepki ya da tepkisizlik pratiği sergilediğimiz zaman yargının bir gün bize zarar vereceğini gördük” diyen Eren, Elçi’nin cezasızlık politikalarıyla nasıl mücadele ettiğini bildiklerini ve kendilerinin de o şekilde mücadeleye devam edeceklerini vurguladı.

Editör: Ali Abbas Yılmaz