SUR AJANS- Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği, sistematik hale gelen giderek derinleştirilen göç politikalarına ilişkin Sur İlçesi’ndeki Dört Ayaklı Minare önünde açıklama yaptı.
‘Kürt coğrafyası talana mahkum edildi’
Açıklamayı yapan Dernek Eşbaşkanı Medya Alkan, göçün başta bölge illeri olmak üzere Ortadoğu ve dünyada her zaman tarihsel ve stratejik niteliğini koruyan bir olgu olduğunu söyledi. Alkan, “Göç ve göçertme politikaları başta Kürt halkı olmak üzere tüm Ortadoğu halkları üzerinde sistematik bir şiddet aracı olarak kullanılmaktadır. Sadece geride bıraktığımız son yüzyıla baktığımızda Şark Islahat Planlarını, 80-90’lı yıllarda yakılan ve zorla boşaltılan köyleri, 2015-2016 yıllarında yakılan kent merkezlerini, hala yasaklı olan mera alanlarını, KHK’ları ve insanları açlığa mahkum eden ekonomi politikalarını açık bir şekilde görmekteyiz. Yüz yıldır sürekli hale gelen ve sadece form değiştiren bu göçertme politikaları nedeniyle yüzbinlerce kişi göç yollarına düşmüş, bir bütünen Kürt coğrafyası, ekonomik ve ekolojik talana mahkum edilmiştir. Egemenlerin kendilerine temel düstur haline getirdiği bu göç ve göçertme politikası Mezopotamya’da yaşayan tüm halklara ölüm ve talandan başka bir şey getirmemiştir” diye konuştu.
Deprem bölgesi politikaları
Türkiye’de iktidarlar değişse dahi göç politikalarında hiçbir değişimin olmadığının net bir şekilde görüldüğünü ifade eden Alkan, “Yaratılan veya oluşan her kaotik durumda egemenlerin ve sermayenin sarıldığı ilk politika göç ve göçertme politikasıdır. Yakın zamanda yaşadığımız büyük deprem felaketinde bunu net bir şekilde gördük ve halende yaşıyoruz. Depremden sonra izlenen politikalar ile insanlar göç etmeye maruz bırakıldı, depremin üzerinden 1.5 yıl geçmesine rağmen halen çoğu yerde insanlar konteynır ve çadırlarda yaşamaya mahkum bırakılmış durumda. İnsanlara asgari yaşam koşulları dahi sağlanmadığı gibi 1.5 yıldır devam eden çözümsüzlüğü ve kimsesizleştirmeyi esas alan politikalar nedeniyle depremin yaşandığı bölge ciddi bir göç vermektedir” şeklinde konuştu.
‘İnsanlar göçe mahkum edilmekte’
Diyarbakır ve Mardin’de 20 Haziran’da yaşanan ve 15 kişinin yaşamını yitirdiği yangına ilişkin Alkan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Özellikle 90’lardan günümüze dağlarımız, ormanlarımız, köylerimiz yani kısacası yaşam alanlarımız bilinçli ve sistematik bir şekilde yakılıp talan edilmektedir. Bilinçli bir şekilde çıkartılan bu yangınlar ile insanların yaşam alanları yok edilmekte, açlığa ve göçe mahkum edilmektedirler. Yani özcesi Kürt coğrafyasının insansızlaştırılma politikası acımasız bir şekilde devam etmektedir.”
Yurtdışı göçlerine karşı çağrı
Son yıllarda artan yurtdışı göçlerine de değinen Alkan, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Hepinizin bildiği üzere özellikle 2015’ten sonra başta Kürdistan olmak üzere Türkiye’den on binlerce yurttaş Avrupa ve Amerika’ya göç etmektedir. Yaşanan ve halen devam eden bu göç dalgası çok ciddi ve tehlikeli bir boyuta gelmiş durumdadır. 2015’ten bu yana izlenen güvenlikçi politikalar, yaşanan insan hakkı ihlalleri, toplumda yaratılan kutuplaşma, ekonomik kriz ve Kürt coğrafyasında artarak devam eden özel savaş politikaları ile beraber 8 yıldır uygulanan kayyım politikası bu göçlerin ana kaynağını oluşturmaktadır. Halen hızlı bir şekilde devam eden bu göçleri durdurmak göç eden veya etmek zorunda kalan kişilerin geri dönüşünü sağlamak için göçün ana kaynağı olarak saydığımız nedenleri ortadan kaldırmamız gerekmektedir. Buradan bir kez daha sizlerin vesilesi ile çağrı yapmak istiyoruz. Egemenlerin bir an önce bir yaşam ve insan hakkı ihlali olan göç ve göçertme politikalarından vazgeçmesi gerekmektedir. Tüm duyarlı çevreleri bu coğrafyada uygulanan ekonomik, ekolojik ve siyasi talanlar ile sistematik hale getirilmiş göç ve göçertme politikalarına karşı durmaya davet ediyoruz. Göç eden veya etmek zorunda kalan tüm yurttaşları bu kutsal topraklara dönmeye ve bu kirli politikaları boşa çıkartmak için mücadele etmeye davet ediyoruz.”
Açıklama alkışlarla son buldu.