Cumhuriyet Halk Partisinin 38.Olağan Kurultayı 4-5 Kasım 2023 tarihlerinde Ankara’da gerçekleşti. Cumhuriyet Halk Fırkası Mustafa Kemal tarafından 9 Eylül 1923 tarihinde kurulan ve Çok Partili Siyasi hayata geçmek için yapılacak denemeler için atılan ilk adımdı. Demokrasi ve Cumhuriyet rejiminin olmazsa olmaz şartlarından olan Siyasi Partiler ve onların faaliyetleri Mustafa Kemal açısından çok iyi bilinen ve Cumhuriyetin ilanı sonrasında yapılacak olan İnkılaplar ve toplumsal değişim ve dönüşümde öncü rol oynayacak ve lokomotif görevi görecekti. Cumhuriyet Halk Fırkası Mustafa Kemal Paşa’nın gözünde çok değerliydi. Mustafa Kemal 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’in ilan edilmesi sonrasında; kurulan Yeni Devletin ilk Reis-i Cumhuru oldu. Ama bir sorun vardı. Reis-i Cumhur olması CHF başkanlığı için kendisine bir engel teşkil ettiğinden; yazmış olduğu dilekçesinde bu vazifeyi Vekâleten İsmet Paşa’ya devir etmiştir.
Cumhuriyet Halk Fırkasının Kuruluşunu müteakip Cumhuriyetin ilk muhalefet Partisi olarak tarihe geçecek olan ve Atatürk’ün Milli Mücadele esnasında yakın silah ve dava arkadaşları tarafından Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurulmuştur. (Şeyh Said İsyanı gerekçe gösterilerek kapatılır.) Daha sonrasında Tarih kitaplarında yıllarca bizlere öğretilen basit bir tanım ve açıklamayla Mustafa Kemal Paşa’nın iktidardaki Cumhuriyet Halk Fırkasına, Laiklik ve Cumhuriyete sadık kalması şartıyla yakın arkadaşı Fethi OKYAR’ı bizzat Serbest Cumhuriyet Fırkasını kurması için görevlendirir. İzmir’de ilk kez bir muhalefet Partisi halka miting düzenleyecekti. Serbest Cumhuriyet Fırkası mitingi beklenenin aksine halk tarafından müthiş bir sempati topladı. CHF’nin getirdiği düzenden ve icraatlarından memnun olmayan halk çok öfkeliydi. CHF aleyhine şiddetli tazahürat ve sloganlar atan halk yeni muhalefet partisi SCF’yi bağrına basmıştı. Bunu sezen Mustafa Kemal Menemen’de çıkan veya rejim tarafından bilerek çıkartılan suni bir isyanla ( Fethi Bey’in de isteğiyle!) Serbest Cumhuriyet Fırkasını kapattı.
Böylece Demokrat Parti 1950 yılında Cumhuriyet Halk Partisi’nden iktidarı devralıncaya kadar sürecek olan CHF’nin tek parti iktidarı ve diktatoryası başlayacaktı. Cumhuriyet rejimi ve kurulan Yeni Devletin ve yapılacak olan tüm İnkılap, Islahat ve yeniliklerin bekçisi olarak kendisini gören CHP sonraki yıllarda kurulacak veya kurulmak istenen yeni partilerin talep ve teşebbüslerini; halkın demokrasi ve Cumhuriyet değerlerini anlamaktan ve özümsemekten uzak olduğunu uygun zemin ve şartların olmadığını ileri sürerek yeni partilerin kurulmasına izin vermeyecekti.
Esasında; Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti hem de Cumhuriyet rejiminin kendisi doğru temeller üzerine inşa edilmemişti. Dolayısıyla günümüze kadar sürecek bir sürü siyasi, sosyal, etnik ve dini sorunları çözmeksizin yoluna devam etmiştir. Yani Cumhuriyet Anadolu’da yaşayan etnik ve dini grupların sorunlarını çözmek yerine onları dışlamak, ötekileştirmek, hor ve hakir görmek, inkar ve asimilasyon gibi yöntemler ile sürekli ya ezerek ya da onları yok sayarak hep susturdu.
İşte bu Cumhuriyet ve onun kurucu partisinin aslında yıllarca Kongre ve Kurultaylarda sadece Genel Başkanları ve Genel Başkanlarının isimleri değişti. Yani Başkanlar değişti ama Baş’lar (Zihniyet-Kafa) hiç değişmedi. Düşünün bir kere Cumhuriyet Halk Partisi zaten İttihat ve Terakki gibi bir Partinin Cumhuriyet içindeki izdüşümü ve devamı oldu. İlk kurulduğu andan şimdiye kadar hem etnik anlamda Kürd’lere hem de dini-İnanç manasında da Mütedeyyin/muhafazakar/Müslüman halka çok uzak kaldı. Cumhuriyetin ve onun ilk Kurucu Partisi olan CHP’nin kurucu kadroları ve bu parti adına siyaset yapan şahısların diğer halklara veya unsurlara karşı tutumu şu netlik ve nefret düzleminde kendisine yer bulur.
Cumhuriyetin ilk Başbakanı ve ‘’Milli Şef’’ olarak bilinen İsmet Paşa "Vazifemiz Türk vatanı içerisinde bulunanları behemehâl Türk yapmaktır. Türklere ve Türkçülüğe muhalefet edecek anasırı kesip atacağız! Vatana hizmet edeceklerde arayacağımız nitelik her şeyden evvel o adamın Türk ve Türkçü olmasıdır." der. Yine aynı minvalde sözleriyle meşhur Atatürk’ün yakın çalışma arkadaşı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Adalet Bakanı Mahmut Esat BOZKURT ise; 1921 Anayasasının kabulünden hemen sonra TBMM’de şöyle der: "Türk, bu milletin yegâne efendisi ve sahibidir. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek hakları vardır; Türklere hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı! Dost ve düşman hatta dağlar bu hakikati böyle bilsinler!" M.E.BOZKURT Hazretleri bilememiş demek ki; asırlardır bu halklar ve insanlar kendilerini yönetenlere hep kul köle olmuş tebaa ve reaya olarak hizmetkârlık etmişlerdir. Ve bu hal günümüze kadar değişmedi. Sosyolojik Pusulamız gösteriyor ki; bu kölelik daha da Ayne’l Yakin devam edecek. Çünkü Halkın köleleşmesi konusunda çok sağlam ve sarsılmaz temeller atılmıştır. Dünden bugüne insan tipolojisinde ve davranışlarında bir değişme olmadı. Sen rahat uyu.
Bir de 1960 Askeri Darbesinin Cunta lideri olan ve darbe sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’nin 4.cü Cumhurbaşkanı olacak Cemal GÜRSEL ise; Diyarbakır’da yaptığı bir konuşmasında Cumhuriyetin ve onun resmi ideolojisinin fikirlerini şu şekilde ifade eder: “Bu memlekette Kürt yoktur, Kürdüm diyenin yüzüne tükürürüm!..” Neyse ki; Yüce Devletlimiz o meydanda kendisini dinleyenlere tükürmemiş. Yoksa; tüm dinleyiciler onun o mukaddes tükürüğü içinde boğulurmuş.
Ayrıca bu Cumhuriyetin ve onun Altı Oklu Halk Partisinin toplumun geri kalan Müslüman-muhafazakâr halka bakışı da sakat ve evlere şenlik. Aslında CHP ve onun ideolojik siyasetinin halka ve dine bakışını en güzel anlatan canlı bir olaydan örnek verirsek konuyu ve CHP’nin bu halk ve inancıyla niye uyuşamadığı ve onlardan oy toplayamadığını daha iyi anlarız. İsmet Paşa bir gün Konya’da düzenlenen CHP mitinginde halka seslenecektir. O zamanlar CHP Konya İl Başkanı da olan Fevzi Bey (Çelik) İsmet Paşa’ya hitaben; ‘’Paşam Konya halkı çok muhafazakârdır. Onlardan rey (Oy) almak istiyorsanız. Bol bol dinden ve Allah’tan konuşunuz.’’ der. Miting biter ve akşam Fevzi Bey’in evinde yemekte buluşulur. Fevzi Bey biraz sitem ederek İsmet İnönü’ye : ‘’Paşam hani mitingde halkın sempatisini kazanmak için ‘’Dinden ve Allah’tan bahsedecektiniz.’’ deyince, İsmet Paşa’da ona cevaben :’’Allah’a ısmarladık, dedim ya Fevzi Bey’’ der. Maalesef CHP’nin halkın inancına ve dini değerlerine olan bu soğukluğu ve mesafeli duruşu yıllar içinde dini siyasete alet edecek Sağ/Muhafazakâr Partilerin dini değerleri sömürerek sürekli ve ebedi İktidarının yolunu açmış oldu.
Çok klişe ve anlamsız olsa da mantık ve silsile olarak yerinde bir söz vardır. ’’Bu Halkın % 99’u Müslümandır.’’ Bazen düşünüyorum da Ateist olduğunu cesurca söyleyen bir Aziz NESİN vardı. O da yıllar evvel öldü. Artık bu ahalinin %100’nün Müslüman olması lazım gelmez miydi? Anadolu’da yaşayan halkın bir kısmı Siyasal İslam’ı talep edenlerden müteşekkil olmuş olabilir. Ama halkın kahir ekseriyeti Kültürel İslâm’ı yaşamaktadır. Ezcümle bu halk İslâm’ı ve bu dini yanlış anlamış olsa da; ‘’Dine karşı bir hassasiyet ve saygısı her daim mevcuttur.’’ Kısaca kendisini Müslüman ve muhafazakâr olarak niteleyen bu insanlar belki dini hakkıyla bilmezler, belki anne-babasından, cami avlusundan, cemaatlerden, köy odalarından öğrenmiş olabilir. Bilgisi eksik yetersiz olabilir. Cuma’dan Cuma’ya veya Bayram’dan Bayrama namaza gider ama sonra döner içkisini de içer; Ramazan’dan Ramazan’a oruç tutar sonrasında gider kumar oynar. Elbette ki; bu yapılanlar tamamen İslâm’ın özüne ve inancına aykırıdır. Maalesef birçok felsefi inanç ve ideolojinin takipçileri gibi Müslümanlarda çoğunlukla ‘’İnandıkları gibi değil; yaşadıkları gibi inanıyorlar.’’ İşte bu yanlış yaşam tarzına rağmen ‘’Müslüman mahallesinde salyangoz sattırmazlar.’’
Ve fakat bu muhafazakar/Müslüman halk yıllarca ve Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren kendisini bidon kafalı, yobaz, gerici, göbeğini kaşıyan, bilime ve insanlığa katkısı olmayan örümcek kafalılar, asalaklar diye ötekileştirildi. Kendisini yok sayan değerleriyle uyuşmayan ve inancına saldıran bu Partiden ve zihniyetinden hep kaçtılar ve onlara karşı derin bir öfke ve nefret duydular. Sonuçta Cumhuriyete ve onun Halk Partisine tavır alarak hep uzaklaşarak ona muhalefet eden sağ muhafazakâr partilere yöneldiler. Dolayısıyla sahillere ve kıyılara sıkışan bir CHP yıllar içinde meydana geldi. Etnik olarak Fırat Nehrinin doğusuna geçemeyen bir CHP; inanç/din eksenli olarak da Anadolu’nun içlerine girmeye cesaret edemeyerek iyice halktan koparak izole oldu.
İşte; o anlı şanlı Cumhuriyet’ten bile daha önce kurulan Cumhuriyet Halk Fırkası(Partisi) bu memlekette yüzüne tükürdüğü Kürd’ler ve Örümcek kafalı, gerici, yobaz olarak nitelendirdiği Müslüman/muhafazakar halk ile; oturup sorunlarını çözme konusunda cesur adımlar atmazsa, değerlerine uygun hareket etmez, onları sürekli dışlar, oy kaygısı güderek ‘’Acaba tabanım ne tepki gösterir?’’ Kısır döngüsünden kurtulmazsa; CHP hiç merak etmesin İlelebet Muhalefette kalan Parti olacaktır.
38.CHP Kongresinden sonra Kemal KILIÇDAROĞLU 2 (KK) gitti ve yerine Özgür ÖZEL 2 (ÖÖ) geldi. Pekiyi ne değişti? CHP’nin bana göre yeni Genel Başkanının eski Genel Başkanına göre sadece ismi ve yaş farkı dışında çok bir şeyi değişmedi. CHP bundan sonra Türkiye Siyasetini domine edebilecek mi? Halkın ve tabanın taleplerine cevap olabilecek mi? Genç, dinamik, dünyaya daha özgürlükçü ve sol pencereden bakabilen daha donanımlı bir ekiple yola çıkabilecek mi? Kürt sorununda daha geniş bir vizyon ve çerçeve çizebilecek mi? Muhafazakar halka ne kadar inebilecek ve onları dini siyasete alet edip; kendilerine yetmiş yıldan fazladır mahkum ve mecbur etmiş halka ulaşıp onlardan oy alabilecek mi? Sorular ve sorular…………..
Evet, yeni Genel Başkan Özgür ÖZEL eski Genel Başkan KILIÇDAROĞLU’na göre çok daha iyi bir hatip. Daha genç ve bazı konularda daha kararlı ve dik bir duruşu var. Anayasa Mahkemesinin TİP’in tutsak milletvekili hakkında aldığı karar sonrasında Yargıtay’ın yaptığı karşı hamleyi müteakip halkı sokağa inmeye çağırması çok militanca ve cesur bir çıkıştı. İlerleyen günlerde CHP’nin siyaset tarzı değişecek mi? Ne kadar değişecek? Gelişmeler ve ona karşı takınılan tutum her şeyi gösterecek. Ama Özgür ÖZEL bu mülayim ve emir eri gibi duran haliyle sanırım halka ve kendi sevenlerine çok bir şey veremez. Zaten Kongreyi Özgür ÖZEL değil, gelecekte CHP’nin başına geçecek olan Ekrem İMAMOĞLU kazandı. Anlaşılacağı gibi Özgür ÖZEL daha çok Ekrem İMAMOĞLU’nun Yerel Seçimler sonrasına kadar vekili ve gölgesi gibi duruyor. Özgür ÖZEL bana daha çok ilk zamanlarında Recep Tayyip ERDOĞAN’ın etkisindeki Abdullah GÜL’ü çağrıştırdı.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını CHP kazanamazsa, Ekrem İMAMOĞLU yapılacak yeni Kongrede CHP’nin başına geçecek. İşte o zaman CHP kendi kurucu değerleriyle tamamen tam zıt bir siyaset izleyerek daha çok sağa kayacak. Doğrusu bunun işaret fişekleri Ekrem İMAMOĞLU’nun 2019 yılında İBB Başkanı olduğu süreçte belirdi. Cami’de cemaatle namaz kılan, türbe de Yasin-i Şerif okuyan Lisans Diploması olan bir portreyle ‘’Beyaz Türk’’ olan bir Monşer’den ziyade halkın dini değerleriyle büyümüş muhafazakâr bir siyasetçi olarak iyi bir ivme yakaladı. Bugün hem İç Anadolu’da hem Karadeniz hem de Doğu Anadolu’nun bazı yörelerinde popüler olmasını biraz da böyle okumak lazım.