Bugün silahlı paramiliter yapıların "sivil toplum", kendilerinin ise “terörist” ilan edildiğini belirten Eren Keskin, "Bence bu ironiyi Kemalistler çözsün. Kendilerine bir şey olmaması için suskunlukları bugüne kadar olan her şeyi besledi" dedi.

Şırnak’ın Silopi ilçesinde Sakine Kültür’ün Özel Harekat Ocakları Başkanı İbrahim Barkın tarafından katledilmesi ve son günlerde tartışmaların odağındaki SADAT ile paramiliter yapılar bir kez daha ülke kamuoyunun gündeminde.

Türkiye’nin 1990’lı yıllarda paramiliter güçler tarafından yönetildiğini belirten Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Eren Keskin, o tarihlerden bugüne birçok kişinin bu karanlık odaklar tarafından katledildiğini vurgulayarak, “Bugün de paramiliter yapılar var. Devletin içinde değişik odaklara bağlı bir takım yapılanmalar var. Mesela bugün sadece İçişleri Bakanı’na bağlı yapılanmalar var ve bence İçişleri Bakanı bugün ‘gerçek derin devleti’ temsil ediyor. Bana göre devleti temsil eden Erdoğan’dan çok Süleyman Soylu’dur. Bugün bir SADAT var. Özel Harekat Ocakları’nı ilk defa duydum. AKP’ye bağlı Osmanlı Ocakları var, Osmanlı Ülkü Ocakları. Tüm bunları bölge illerindeki arkadaşlarımızdan duyduk. Biz bunların hiçbirini bilmiyoruz” ifadelerini kullandı.

“Erdoğan ilgisinin olmadığını söyledi ama kimse inanmadı”

SADAT başkanının faaliyetlerine ilişkin “İslam’ı ülkelerle işbirliği yapıyoruz. Onlara Özel Harp Teknikleri veriyoruz” açıklamasına değinen Keskin, bu açıklamaları korkunç olarak yorumladıklarını ancak iktidarın bu yapıyı desteklediğini sözlerine ekledi. Keskin, “SADAT bugün kamuoyunda çok tepki çekmesinden dolayı Erdoğan, hiçbir ilgisinin olmadığını söyledi ama kimse inanmadı. Bugün devlet tek bir odaktan oluşmuyor. Devletin Kemalist kanadı, Süleyman Soylu, Bahçeli, Berat Albayrak ve Erdoğan kanadı var. Eskiden bilirdik bu odakları ama şimdi çok fazla odak var. Bunların birçoğu da birbirine güvenmiyor” dedi.

“Silahlı güçler sivil toplum örgütü oluyor”

Gelinen noktada gerçek sivil toplum örgütlerinin devlet tarafından “terörist” ilan edildiğine dikkat çeken Keskin, “Eline silah almamış ben, Osman Kavala, Aysel Tuğluk, Figen Yüksekdağ yine Gültan Kışanak terörist ilan ediliyoruz ama silahlı güçler sivil toplum örgütü oluyor. Bence bu ironiyi Kemalistler çözsün. Her şeyin başında onların tarafgirliği, kendilerine bir şey olmaması için suskunlukları bugüne kadar her şeyi besledi. 90’larda karşı çıktıklarımıza karşı çıksalardı bugün Türkiye buralara gelmezdi. Mağdur seçicilik yapıyorlar. Yani İstanbul’da, İzmir’de bir kadına bir saldırı olduğunda haklı olarak herkes karşı çıkarken mesela; Ekim Wan olayı bilinen bir örnektir. Ekim Wan Tatvan’da öldürülüp çırılçıplak bedeni teşhir edilirken, sadece Kürt kadınları buna karşı çıktı. Bu çok belirgin bir durum” ifadelerini kullandı.

Mağdur Kürt ve muhalif olunduğunda kimsenin ses çıkarmadığını söyleyen Keskin, şöyle devam etti: “Şikayet ettiğim şey tam da buydu. 90’larda çok büyük bir bölümü Kürt olan birçok insan katledildi. O dönem doktorlar, eğitimciler, avukatlar gibi çok insan katledildiğinde çok büyük bir suskunluk vardı. Eğer o suskunluk o zaman olmasaydı şimdi bu saldırılar Kemalistlere yöneldiğinde böyle bir ortam içerisinde olmazdık. Artık kesinlikle birleşik cephe olması gerekir. Ancak bizim bu coğrafyada çok farklı birleşik cepheler kurmamız mümkün değil. Çünkü bugün ki muhalefet ve iktidar aynı kaynaktan besleniyor. Şuanda yapılabilecek tek şey mağduriyet noktasında bir araya gelip karşı çıkabilmek, demokratik taleplerde bulunmak. Ben bu coğrafyada gerçek muhalefetin yüzde 15 ile sınırlı olduğunu düşünüyorum.” (Kaynak: Mezopotamya Ajansı)

Editör: Haber Merkezi