Medya ombudsmanı Faruk Bildirici, bu haftaki yazısında 3 Mayıs’tan bu yana tutuklu olan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Dicle Müftüoğlu ve MA Editörü Sedat Yılmaz’dan aldığı mektuba yer verdi. Bildirici, iki gazetecinin de medyanın ve meslektaşlarının kendilerine karşı ilgisizliğinden yakındıklarını ifade etti.
‘Sessiz kalındıkça basın örgürlüğü darbe yiyecek’
Bildirici, 7 Aralık’ta ilk duruşması görülecek Müftüoğlu’nun “Tüm meslektaşlarımızın bizim kimliğimize bakmadan bu mesleği savunmasını bekliyoruz” diyerek noktaladığı mektubundan kısa bir bölüm alıntıladı. Müftüoğlu mektubunda şu ifadeler yer aldı: “2016 yılında Şırnak’ta sokağa çıkma yasağı devam ederken çadırlarda kalan insanların haberlerini yaparken gözaltına alınmıştım. Beni gözaltına alan polis, ‘Siz burada devleti kötüleyen insanlarla görüşüyorsunuz. Size haber yaptırmayacağım’ demişti. Aslında hakkımda hazırlanan iddianame de o gün polis amirinin söylediklerinin kağıda dökülmesidir. Bu tutuklama hali Kürt gazeteciler olarak sık karşılaştığımız bir durum. Bu nedenle şaşırmıyoruz. Tabii buna karşı tepkinin ortaklaşmadığı, tekil kaldığı, tutuklanan Kürt olunca sessiz kalındığı bir ortamda basın özgürlüğü darbe almaya devam edecek. Yargılandığımız davalarda bizler gazeteciliği savunmaya çalışıyoruz.”
‘İddianamede tek kanıt yok’
Yazısında, Yılmaz’ın da ilk duruşmasının 14 Aralık’ta görüleceğini hatırlatan Bildirici, Yılmaz’ın yedi aydır tecrit altında tutulduğuna vurgu yaptı. Bildirici, Yılmaz’ın mektubuna “Kürt gazeteci olmam (nedeniyle) birçok meslektaşımın kafasında ‘vardır bir durum’ gibi düşünceler geçiyordur. Belki de bu benim mahpus alınganlığımdır” diye başladığını söyledi. Yılmaz, mektubunda şunları dile getirdi: “Tüm bunlar maalesef ne meslek örgütlerinin ne de basın ve ifade özgürlüğü konusunda duyarlı olan meslektaşlarımın ilgi alanına giriyor. Zaman zaman farklı kimlik ve mecralarda gözaltı, tutuklama olmasa tutuklu gazeteciler kimsenin aklına gelmeyecek. Bu belki bir sitem olarak görülür ama öyle değil. Bize olan önyargılı bakışın sonucu. Peki iddianamemde ne var? Temin ederim tek kanıt yok. Yoruma dayalı bir dünya hikaye. 23 yıllık gazeteciyim. Haberlerim ödül aldı, yüzlerce gencin eğitimine katılıp deneyimlerimi paylaştım. Medya ombudsmanı sevgili üstadım, deprem bölgelerinde yaptığım 15 haberi incelemeye davet ediyorum. Şayet bahsi geçen suçlamalardan birini tespit ederseniz kamuoyundan özür dileyeceğim. Ben ve arkadaşlarım tehlikeli birileri değiliz. Bize dokunmakla yanlış bir şey yapmış olmuyorsunuz. Suç işlemiyorsunuz.”
‘Çifte standart’
Bildirici ardından “Bu mektupları, onlarla empati kurabilmek için özetledim” dedi. Müftüoğlu ve Yılmaz’ın haksız sayılmayacağını söyleyen Bildirici “Uluslararası gazetecilik örgütleri ilgiyle izlese de ulusal ve yerel meslek örgütlerimiz, gözaltına alınan ve tutuklanan Kürt gazetecilere çifte standart içinde. Bırakın tepkiyi, yaygın medyada haberleri bile yayımlanmıyor" ifadelerini kullandı.
‘Hiçbir gazeteciyi yalnız bırakmamalıyız’
Örnek olarak da Diyarbakır merkezli medya operasyonunda gözaltına alınan 18 gazetecinin, 13 ay tutukluluktan sonra tahliye edilmelerinin ve 9 Kasım’daki ikinci duruşmalarının sadece birkaç yerde haber olmasını gösteren Bildirici, "Kürt gazetecilerin yargılanmalarına karşı ilgisizlik ve sahiplenmemek, onlara yöneltilen ‘örgüt üyeliği ve yöneticiliği’ suçlamalarını da peşinen kabullenmek olur. Oysa ülkenin batısında tutuklanan gazetecilere de çoğunlukla gazetecilik dışı suçlamalar yöneltiliyor. O nedenle nesnelliği elden bırakmadan yaklaşmalı, mesleki faaliyetleri nedeniyle yargılanan hiçbir gazeteciyi yalnız bırakmamalıyız. Elbette tüm eleştiri ve itiraz hakkımızı saklı tutarak…” dedi.