Urfa'da temel geçim kaynaklarından olan ve "yeşil altın" olarak adlandırılan fıstık hasadı başladı. 45 milyon fıstık ağacıyla Türkiye'deki üretimin yüzde 45'ini karşılayan Urfa'da bu yıl 180 bin ton rekolte bekleniyor. Fiyatı serbest piyasadaki tüccarlar tarafından belirlenen fıstık, biçilen düşük fiyat nedeniyle üreticisini memnun etmedi. Geçen yıl 120 TL'den işlem gören su altı fıstığın kilogramı, bu yıl 102 TL; geçen yıl 350 TL olan kavlak fıstık ise 295 TL'den alıcı buluyor. Her gün fiyatları değişen fıstıkta girdi maliyetleri ise geçen seneye oranla yüzde 200 arttı. Yaklaşık bir ay önce serbest piyasada 520 TL olan kavlak fıstığın fiyatı 295 TL'ye inmesi fıstıkta taban fiyat belirlenmesi talebini öne çıkardı.
Türkiye’de ilk fıstık ağacının ekildiği yer olarak kabul edilen Urfa’nın merkez Karaköprü ilçesine bağlı Semkûli kırsal mahallesinde fıstık üreticiliği yapan çiftçiler, fıstıkta taban fiyat olmaması, üretim esnasında yaşadıkları olumsuzluk ve taleplerini anlattı. Çocukluk yıllarından buyana fıstık ile uğraşan, tek geçim kaynağı fıstık olan Ahmet Akın (50) hasattın başladığını ancak çiftçilerin yüzünü güldürmediğini söyledi. Fıstığın hak ettiği değere piyasada işlem görmediğini belirten Akın, "Geçen sene 120 TL’ye sattığımız su altı fıstık şuan 100 TL'ye kadar düştü. Ancak geçen sene ile oranla bu yıl girdilerde yüzde 200'e varan fiyat yükselmeleri söz konusu. Ağaçlarımız 45-50 yaşında, bu her ağaçtan 20 kilo fıstık ürün almamız gerekirken 5 kilo dahi alamıyoruz. Köyümüzde 500-600 yaşında ağaçlar var" diye konuştu.
‘20 yıldır serbest piyasa’
Fıstık fiyatının her gün serbest piyasada değiştiğini dile getiren Akın, "Şu an topluyoruz, ancak yarın ne kadara satacağımızı bilmiyoruz. Eskiden Güneydoğu Birlik vardı, orada taban fiyat belirlenirdi, ancak 20 yıldır serbest piyasa. Fıstık eken herkesin ihtiyaçları var, mecbur tüccarların belirlediği fiyatlara satmak zorunda kalıyorlar. Verdiğimiz emeğin karşılığını alamıyoruz. Bizim köyde herkes fıstık ile geçimini sağlar, kimse de başka iş bilmez. Hayvancılık vardı, o da öldü, sadece elimizde fıstık kaldı" ifadelerini kullandı.
Yaklaşık 50 dereceyi bulan hava sıcaklarının fıstığa zarar verdiğine dikkati çeken Akın, "Havalar çok sıcak olduğu için fıstık ağaçlarını sulamamız lazım ancak su yok. Kendi imkanlarımız ile açtığımız sondaj 4 tane fıskiyeyi çalıştırmıyor. Su verilmezse ağaçlar verim vermez. Bizim Atatürk Barajı ile aramızda 5 kilometre var, ancak suyumuz yok. Buradaki su kanallar aracılığı ile Mardin’e kadar gidiyor, ancak bizim suyumuz yok. Diğer ürünlerde olduğu gibi fıstıkta da taban fiyat belirlenmeli" şeklinde konuştu.
‘Urfa’da üretiliyor Antep olarak biliniyor’
Bir diğer fıstık üreticisi Abdullah Çiftçi (22), taban fiyatının belirlenmemesinden kaynaklı üreticilerin mağdur olduğunu belirterek, rekoltenin geçen yıla oranla azaldığını söyledi. Çiftçilerin sulama yaparken yaşadığı sorunlara değinen Çiftçi, şunları söyledi: "Fiyatlar belli değil, tüccarların vicdanına kaldık. En azından bir fiyat belirlense bizde emeklerimizin karşılığı ne olacak onu bilelim. Her şey artıyor, ancak fıstık fiyatı yerinden sayıyor. 50 derece sıcakta çalışıyoruz, fıstık ile birlikte biz de yanıyoruz. Bizim başka bir geçim kaynağımız yok. Fıstık burada üretiliyor, ancak herkes Antep fıstığı olarak biliyor. Fiyatın buradan belirlenmesi gerek. Burada fabrikaların kurulması gerek. Üretimin yüzde 50’ye yakını Urfa'da yapılıyor, ancak paketleyen ve fiyatını belirleyen Antep. Herkesin Urfa fıstığına sahip çıkması gerek."
‘Emeğimizin karşılığını alamıyoruz’
"Yıllarca emek veriyoruz, çabalıyoruz ama karşılığını alamıyoruz" diyen Murat Akdemir (43) ise üreticilerin üretim yaparken karşı karşıya kaldıkları zorluklara dikkati çekti. Emek verenin çiftçiler olmasına karşı fiyatın tüccarlar tarafından belirlendiğine değinen Akdemir, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sabah 5’ten akşam 8’e kadar tarladayız. Her ağaç ile ayrı ayrı ilgileniyoruz. Daha fazla verim almak için birçok giderimiz oluyor. Ancak emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Fındıkta taban fiyat var, ancak fıstıkta ne taban fiyat ne de destekleme var. Yetkililerin buna bir 'Dur' demesi gerek. Çiftçiler mağdur. Daha fazla mağdur etmesinler. Üreticiler mağdur edilince buradan ekmek yiyen binlerce işçide mağdur oluyor. Mahsul girdi fiyatlarını dahi karşılamayınca işçilere daha az yevmiye veriliyor. Üretici kazanırsa bu işçiye de yansır. Zarar edince işçilerde mağdur oluyor. Sıcak havalardan etkilenen ürünler, suyun olmamasından kaynaklı her geçen gün daha kötü duruma giriyor. Bu olumsuzluklara bir 'Dur' diyerek, hep birlikte fıstığa sahip çıkmamız gerek."