Güvensizlik ve adaletsizlikte milli birlik

Geçenlerde basına şöyle bir haber yansıdı: Adam, dört yaşındaki çocuğuna göz kırpan kişiyi dövdü.

Bir arkadaşın çocuğunu yanıma çağırdım.

Yaklaştı ama mesafeli durdu.

Klasik soruları sordum. Hiçbirine cevap vermedi.

-Yoksa sen konuşamıyor musun daha?

Nihayet konuştu:

-Konuşabiliyorum ama annem, yabancılarla konuşma, diyor, kızıyor!

Artık bir çocuğun saçını okşamaya korkar olduk. Artık bir çocuğu sevmeye korkar olduk. Bir çocukla göz göze gelince göz kırpmaya, gülücük atmaya korkar olduk. Sorun nerde? Sorun kimde? Kim, hangi dış güç bunu yaptırıyor bize?

Her gün onlarca haber, tacize uğrayan çocuklar, tecavüze uğrayan, ortadan kaybolan, birkaç gün sonra cesedi bulunan çocuklar... En korunaklı olması gereken kurumlarda, aile içlerinde, komşuda olan olaylar...

Güvensizlik her alanda.

Kapı komşumuza kapıyı tedirginlikle açıyoruz. Komşuların kapıları en sonuna kadar kilitli. Kapıyı çalınca kaç kez anahtar dönüyor.

Bütün işyerleri sıkı koruma altında. Özel güvenlikleri var, kameraları var.

Sitelerin, binaların etrafı tel örgülerle, yüksek duvarlarla çevrili. Bir de silahlı güvenlikleri var.

Sıradan bir mal alıyoruz, birkaç yerden fiyat sormadan yapamıyoruz.

Bir zanaatkara bir iş yaptıracağız, önce üç-dört yerden fiyat alıyoruz

Kimseye güvenmiyoruz.

Düşüncesi, inancı, partisi… ne olursa olsun güvensizlik ve adaletsizlikte tam bir milli birliği sağlamış bulunmaktayız!