Özel Haberler

HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Ceylan: İmamoğlu’na yapılan siyasi linçtir, hukuksuzluktur

SUR AJANS - İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında verilen hapis cezası ve siyasi yasak kararının hukukla bağdaşmadığına vurgu yapan HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Zeyyat Ceylan, iktidarın sıkıştıkça tüm toplumsal kesimlere yöneldiğini belirterek, “Bize yapılan nasıl haksızlıksa, zulümse, İmamoğlu’nun kendisine de yapılan bir siyasi linçtir, hukukla alakası olmayan, siyaseten verilmiş ama hukuksal kılıfa büründürülmüş bir süreç söz konusu” dedi. HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Zeyyat Ceylan, İmamoğlu’na verilen hapis cezası ve getirilen siyasi yasak kararının toplumsal muhalefete yüklediği görevlere ilişkin Sur Ajans’a değerlendirmelerde bulundu. HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Zeyyat Ceylan

Adaletsizliğe karşı ilkesel bir tutumla hukuku savunmak

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na verilen cezanın siyasi sonuçlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Zeyyat Ceylan, söz konusu kararın siyasi olduğunu hatırlatarak şunları söyledi: “Mevcut karar hukuki bir karar değil, siyasi bir karardır. AKP-MHP hükümeti şuanda toplumsal sorunlara çözüm üretme gibi bir gücü yitirdiklerinden dolayı bir tıkanlık yaşıyor. O güce ulaşamadıklarından dolayı ellerine geçirdikleri devlet kurumlarıyla toplu zapturapt altına alıp kendilerince tıkanma noktalarını aşmaya çalışıyorlar. Başarılı olurlar mı olmazlar mı? Elbette ki bu toplumsal dinamiklerin mücadelesiyle alakalı bir durumdur. Ama görünen o ki seçim sürecine giderken AKP-MHP engel gördükleri noktalarla ilgili hukuku devreye sokacaktır. Farklı güç dinamiklerini devreye sokacaktır ve sonuç almaya çalışacaktır. İmamoğlu’na verilen cezayı da böyle değerlendirmek gerekiyor. Biz şunu söylüyoruz: Bir önceki dönemde AKP MHP iktidarının saldırıları ile alakalı şunu söyledik. Bu saldırılar görülmezse, bu saldırılar sanki sadece HDP'ye yönelikmiş gibi algılanırsa herkes hata yapar. Bir yerde Eğer adaletsizlik varsa ister HDP'ye karşı olsun ister başka bir dinamiğe karşı olsun tepki gösterilmesi gerekiyor, direnç gösterilmesi gerekiyor. Ya da o noktaya sahip çıkılması gerekiyor. Elbetteki HDP olarak bugün de onu söylüyoruz. Ancak bu çok görülmediğinden dolayı şu anda dikkat ettiğiniz de artık AKP ve MHP'nin saldırıları sadece HDP ile Kürtlerle sınırlı değil, muhalif olarak görünen tüm kesimler, en sonunda CHP de bundan payını almaya başladı.”

‘Kimisine hukuk kılıcıyla kimisine siyaseten kimisine de kolluğu harekete geçirerek yöneldi’

İktidar yetkililerin İmamoğlu’nun Saraçhane toplantısını “tiyatroya” benzetmesine ilişkin olarak da Ceylan şu ifadeleri kullandı: “AKP'yi yöneticilerinin söyledikleriyle yaşananları değerlendirdiğimizde bir tutarsızlık söz konusu şimdi mahkemeler AKP'nin elindedir. Haliyle kararı veren de AKP güdümündeki mahkemeler olduğundan dolayı kalkıp sanki bu kararı başka başkaları için başkalarının neyine vermiş gibi bir değerlendirmeye tabii tutmak olayı da konuyu da saptırma anlamına geliyor. Biz siyaseti demokratik zeminde ve eşittir özgür bir zeminde değerlendiriyoruz diyen AKP yöneticilerine herkesi zapturapt altına almaya yöneldi. Kimisine hukuk kılıcıyla kimisine siyaseten kimisine de kolluğu harekete geçirerek yöneldi. Yani öyle AKP karşısında onu eleştiren değerlendiren gerçekten ciddi anlamda muhalefet muhalefetlik yapan hiçbirini istemedi, bugün de istemeyen bir noktadır. Onun için AKP yöneticilerini yapmış oldukları açıklamalarının bir tutarlı yönlü olduğunu düşünmüyorum.”

‘Faşizm sıkıştıkça toplumsal dinamiklerin tümüne saldırılarını sürdürmeye devam ediyor’

Bölgede atanan kayyumlara Batıdan yeterince ses yükseltilmediğini hatırlayan bölge insanında bugün yaşanan karar ilişkin olarak yükseltilen serzenişleri de Ceylan şöyle değerlendirdi: “Doğru tespitler söz konusu, doğru eleştiriler söz konusu. HDP'li yöneticiler de şunu söylüyor, HDP'li seçmenlerde şunu söylüyor, bir yerde adaletsizlik varsa adaletsizliğin kime yapıldığına bakmaksızın adaletsizliğe karşı çıkmayı biz ifade etmeye çalıştık. Bizim arkadaşlarımızın, HDP'li seçmenin aslında eleştirdiği nokta da odur. Şunu da söylüyoruz; zamanında bize, belediyelerimize kayyum atandığında eğer toplumsal direnç söz konusu olsaydı, toplumsal tepki söz konusu olmuş olsaydı sadece HDP'lilerin değil HDP'lilerin dışında oyunu HDP'ye vermeyenlerin de o sürece direnç gösterilmesi söz konusu söz konusu olmuş olsaydı, İstanbul seçimleri iptal edilmezdi, mevcut durum söz konusu olmazdı eleştirileri söz konusu oluyor. Bize göre şu boyutuyla haklı eleştirirler. Yani biz, bize haksızlık yapıldığında bize sahip çıkın temelinde bir yaklaşım sergilemedik. Biz şunu söyledik; bakın adaletsizlik gittikçe derinleşiyor, zulüm gittikçe derinleşiyor, haksızlık, hukuksuzluk gittikçe derinleşiyor ve bu gün belki HDP'ye yönelik bunlar gerçekleştiriliyor gibi düşünebilirsiniz, sessiz kalabilirsiniz ama bakın yanılıyorsunuz, yanılacaksınız. Biz bugünkü haksızlıkların önüne geçmezsek yarın bu haksızlıklar sadece HDP’ye karşı yapılmayacak, toplumun tüm dinamikleri bu haksızlıklarla yüz yüze kalacak. Dikkat ederseniz dün de bize haksızlık yapılıyordu ona direnç gösteriyorduk, bugün de yapılan haksızlıklara direnç göstereceğiz. Artı biz İmamoğlu'na yönelik haksızlığı da hukuksuzluğu da hukuksuzluk olarak değerlendirdik. Haliyle biz bir yerde adaletsizlik söz konusu olduğunda, o bize yönelik midir değil midir tartışmasının dışında o adaletsizliğe karşı durmak gerektiğini gerektiği ile ilgili tespitte bulunduk. Bu tespitlerimiz bugün de geçerlidir ve ısrarla şunu söylüyoruz; faşizm daraldıkça saldırıları arttırıyor, faşizm sıkıştıkça toplumsal dinamiklerin tümüne saldırılarını sürdürmeye devam ediyor. Artık bundan sonra HDP ile sınırlı kalmayacaklar toplumun diğer tüm kesimlerine de saldırmaya devam edecekler, biz bunu ifade etmeye çalıştık. Haliyle de bu saldırılarından kurtulmak için de kesinlikle toplumun tüm dinamiklerinin kime yapılıyorsa yapılsın ve nerede ve nasıl yapılıyorsa yapılmasının dışında haksızlığının karşısında durmak, adaletsizliğe karşı durmak, hukuksuzluğa doğru dememek gerekiyor. Bizim şimdi de ifade ettiğimiz budur. Onun için de tekrar söylüyorum; bize yapılan nasıl haksızlıksa, zulümse, İmamoğlu’nun kendisine de yapılan bir siyasi linçtir, hukukla alakası olmayan, siyaseten verilmiş ama hukuksal kılıfa büründürülmüş bir süreç söz konusu.” HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Zeyyat Ceylan

Demokratik bir süreç inşasında ortak mücadele vurgusu

İmamoğlu’na verilen cezanın iktidarın yeni bir konsepti devreye koyan işaret fişeği olduğu ve toplumsal muhalefete karşı yeni hamlelerin gündeme gelebileceği yönündeki değerlendirmelere ilişkin de Ceylan şunları söyledi: “Biz şunu özellikle ifade etmeye çalışıyoruz biz HDP olarak toplumun çıkarları için halkın çıkarları için hem Kürt sorununun bağlamında var olan sorunlarının çözümü hem de Türkiye'nin demokratikleşmesi ile ilgili sürekli kamuoyuna açıklamalarda bulunuyoruz. 2021 yılının 27 Eylül'ün de bizim 11 maddelik tekerlek deklarasyonumuz söz konusuydu. Hem yerel yönetimlerle hem parlamento seçimleri ile ilgili duygu ve düşüncelerimizi, yani partimizin duygu ve düşüncelerini toplumla paylaştık. Hem Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili düşüncelerimizi toplumla paylaştık ve ısrarla, kronikleşen temel sorunların çözülmesi ile ilgili şunu söyledik; ilkeler önemli hangi noktalarla ilgili ilkeler önemli? Şunu söyledik ve söylemeye de devam edeceğiz: Kürt sorunun barışçıl yollarla çözülmesi gereklidir. Bu coğrafyada Kürt sorunun barışçıl demokratik yol ve yöntemlerle çözümü için de biz mücadeleyi, ittifakları büyütmeye çalışıyoruz, güçlendirmeye çalışıyoruz. Bu duygu ve düşüncelerimizi toplumu anlatmaya çalışıyoruz ve gittikçe bize yönelik toplumsal destek artmaya devam ediyor, çünkü biz olması gerekenleri söylüyoruz. Türkiye'nin demokratikleşmesi, yani Kürtçe sorunu çözüldüğünde, Türkiye'nin demokratikleşmesinin öne açılır. Türkiye demokratikleştiğinde Kürt sorunun barışçıl çözümünün önünü açılır. Bu anlamda, yani bunun etrafındaki ana ilkelerimizi topluma deklere ettik, halen de o noktadayız. Yani İmamoğlu'na yönelik saldırı devam eder mi, CHP'ye yönelik yeni bir saldırı konsepti gelişir mi, bu noktada elbetteki kahin değiliz ama şunu söylüyoruz; AKP ve MHP'nin yarattığı tehlike artık HDP ile sınırlı değil. HDP'yi tehdit etmekle sınırlı değil. Kürtleri tehdit etmekle sınırlı değil. Toplumun diğer tüm dinamik kesimlerini tehdit ediyor bu tehlike daha da büyüyecektir. Bu zarar verme olayı daha da devam edecektir. Onun için önünün kesilmesi için de tüm dinamiklerinin özellikle de barış isteyen, demokrasi isteyen güçlerinin, sorunun barışçıl çözümünü kabul eden güçlerin daha çok ses çıkarması daha çok örgütlenmesi ve daha çok büyümesi gerekiyor. Biz şunu söylüyoruz; bizler barış isteyen güçler, demokrasi isteyen güçler büyük buluşmalarla yan yana gelmeyi başarabilirsek faşizmin de önüne geçmeyi başarabiliriz.  Bu faşizmden sonrası da demokratik bir ortamın inşasını da başarabilirler eğer toplum el ele vermeyi başarabilirlerse, toplumsal kesimler şu anda mücadelesini yürüttüğümüz nokta budur. HDP olarak bunu yapmaya çalışıyoruz. Emek özgürlük ittifakı, demokrasi ittifakı olarak elimizden geldiğince gücümüzü daha da büyütmeye daha toplumun diğer noktalarına ulaştırmaya çalışıyoruz. Umuyoruz ki bizim dışımızdaki muhalefet de bu süreci doğru yerden gören bir tutum içerisine girer ve hep beraber barışçıl sürecinin önünü açan, faşizan yaklaşımların önünü kesen, savaş politikalarında ısrarın önünü kesen ve aynı zamanda Kürt sorununun barışçıl çözümü için yol açan hem de Türkiye'nin demokratikleşmesi için yolu açan bir süreci beraber yaratmış oluruz. Bunu hep beraber yaratmayı başarabilirsek elbette ki barışçıl bir süreçten, demokratik bir süreçten, temel hak ve özgürlüklerden bahsedebileceğiz. Yok eğer gerçekten bunu görmeyen bir yerden siyaset yürütülürse elbette ki bizler HDP olarak bildiğimiz ve doğruluğuna inandığımız yolda devam etmeye çalışacağız. Ama sadece HDP'nin tek başına bu faşizan süreçle mücadele etmesini eğer doğru buluyorlarsa zaten biz yolumuza devam ediyoruz, yok eğer doğru bulmuyorlarsa herkesin bu sürece katkı sunması gerekiyor ki toplum olarak, halk olarak dinamikler olarak, inançlar olarak biz bu zulümden kurtulabilelim. Kurtulabileceğimize de kesinlikle inanıyoruz. Demokratik mücadeleyi barışı, mücadeleyi, toplumsal dinamikleri, birbirlerini destekleyen bir süreci inşa ettiğimizde biz AKP MHP'nin bu sürdürülemez siyasetine son bulacağına inanıyoruz. Yeni yıl bu konu hepimize büyük bir fırsat sunuyor. Biz 2023 yılının herhangi bir ayında, ne zaman yapılacağı belli olmayan bir seçimde, yani ister Mart'ta ister Nisan’da yapılacak bu seçimde hep birlikte AKP-MHP siyasetinin artık tarih sahnesinden silineceğine ve onun yerine daha demokratik, daha kabul ölçüleri yüksek ve gerçekten de toplumsal sorunlara da barışçıl, demokratik, adil, özgürlük temelinde çözüm getirecek söylemlerin iktidarların olabileceğini de düşünüyoruz. HDP olarak elimizden geldiğince bu demokratik süreci inşa etmek için mücadelemizi büyüteceğiz. Sonuç alabileceğimize de inanıyoruz.”