Meclis Genel Kurulu’nda, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçelerinin görüşmeleri sürerken söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Mardin Milletvekili George Aslan, Genel Kurulu Süryanice dili ile selamladı.

Süryanice kullanılan ifadeler Meclis tutanaklarına “(*)” şeklinde geçti.

‘Katliam ve baskı ile azınlık durumuna düşürüldüler’

Hristiyanların Osmanlı döneminde nüfusun büyük bir bölümünü oluşturduğunu ancak katliam ve baskıcı uygulamalar sonucunda büyük bir nüfus kaybına uğradığını belirten Aslan, Hristiyanların azınlık durumuna düştüğünü kaydetti. Aslan, “Bu süreç aynı zamanda Ermeni, Rum ve Asuri Süryanilerin mal ve mülklerine el koyma sürecidir. Bu sorun hâlen Türkiye’nin önünde çözüm bekleyen önemli sorunlardan biridir” dedi.

El konulan taşınmazlara dikkat çekti

Çıkarılan yasalar ile azınlık taşınmazlarına el konulduğunu da söyleyen Aslan, “Vakıflar Kanunu’nda yapılan düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle 1936 yılında tüm vakıflara mülklerini beyan etme ve tapuya kaydettirme zorunluluğu getirildi.  Ardından 1974 yılında Yargıtay tarafından azınlık vakıflarının mülk edinmelerini yasaklayan bir karar çıkarıldı. 1974’ten itibaren azınlık vakıflarının yeni mülk edinmeleri engellendiği gibi Yargıtay’ın bu kararına istinaden açılan davalar neticesinde Ermeni, Rum, Asuri, Süryani ve Musevilere ait binlerce taşınmaza el konulmuştur. Bunların arasında kuruluşunda Hrant Dink’in de büyük emeği olan Tuzla’daki Ermeni Yetimhanesi, diğer adıyla Kamp Armen ve Mardin’de günümüzde müze olarak kullanılan Süryani-Katolik Patrikhanesi’nin binası da bulunmaktadır. Azınlık vakıflarının tapulu taşınmazlarının hukuk dışı yollarla ellerinden alınmasına yönelik 1936 Beyannamesi ve mazbut vakıf gibi uygulamalar bürokrasi tarafından geliştirilmiş ve yürütülmüşse de yargı eliyle buna bir yasal meşruiyet kazandırılmak istenmiştir” diye konuştu.

‘Muaf olmalarına rağmen dayatılıyor’

Aslan, AKP döneminde de inanç yerlerine yönelik saldırıların sürdüğünü belirterek, “Hristiyan ve Êzîdî öğrencilere din dersi dayatılıyor. ‘Din ahlak ve değer’ başlığı altındaki derslerden en az biri zorunlu hâle getirilmiştir. 10, 11 ve 12’nci sınıflar için dinî dersler dışında öğrencilerin seçebilecekleri alternatif dersler mevcutken; 9’uncu sınıflar için zorunlu olan seçmeli derslerin tümü dinî derslerdir. Din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden muaf olmalarına rağmen Hristiyan ve Êzidî öğrenciler de bu uygulamaya tabi tutulmaktadır” dedi.

Savaşın, sermayenin ve sarayın bütçesi

Daha sonra söz alan DEM Parti İstanbul Milletvekilli Çiçek Otlu ise, bütçenin sermayeye ayrıldığını söyledi. Meclis’te patronların bütçesinin planlandığını ve tartışıldığını dile getiren Otlu, “Devlet halkın devleti değil, iktidar halk iktidarı değil. O nedenle buradaki bütçe, sermayenin, savaşın, yolsuzluğun ve sarayın bütçesidir. Halklara karşı olan devlet var; işçi sınıfı yok, patronlar var; emekçi kadınlar yok, erkek egemen rejim, faşist rejim var.

Krizlerin temel sebebi savaş

DBP Eş Genel Başkanı Bayındır: Kürtlere barış, özgürlük ve eşitlik yolunu açın DBP Eş Genel Başkanı Bayındır: Kürtlere barış, özgürlük ve eşitlik yolunu açın

DEM Parti Mûş Milletvekili Sümeyye Boz da bütçe üzerine söz aldı. Boz, PKK lideri Abdullah Öcalan’a Özgürlük, Kürt sorununa Çözüm” talebiyle cezaevlerinde açlık grevi eylemi sürdüren tutsakları Kürtçe selamladı. AKP’lilerin olduğu sıralardan Kürtçeye karşı itirazların yükselmesine karşı “Öğrenirsin” şeklinde yanıt veren Boz, devamında bütçenin büyük bir bölümünün savaşa ayrıldığını söyledi. Ekonomik kriz, enflasyon ve yoksulluğun en temel sebeplerinden birinin savaşa ayrılan bütçeden kaynaklandığını belirten Boz, “Artık bu ülkede çalışanlar istediği kadar çalışsınlar, gece gündüz emek sarf etsinler, bu yoksulluk cenderesinden ne yazık ki kurtulamıyorlar. Kasım ayı geçim şartları sonuçlarına göre, gıda harcaması, giyim, konut, ulaşım gibi zorunlu kalemlere ayrılan harcama tutarı yani yoksulluk sınırı, asgari ücretin tam 4 katı” şeklinde konuştu.

5 çeyrek yerine 3 çeyrek

AKP’nin asgari ücreti artırdığına dair propaganda yaptığını anımsatan Boz, “2012 yılında asgari ücret ile 5 çeyrek altın alınabilirken bugün, çeyrek altın alınabiliyor. Alım gücü düştü ama onlar, asgari ücreti artırdıklarıyla ilgili propaganda yapıp kendilerine alan açmaya çalışıyorlar” dedi.

Bölgesel eşitsizlik

Güvenlikçi politikalar nedeniyle ekonomik krizin Kürdistan kentlerinde daha fazla hissedildiğini ifade eden Boz, ayrıca mevsimlik işçilerin yaşadığı sorunlara da işaret etti. Boz, “2 milyon civarı mevsimlik tarım işçisinden bahsediyoruz, bu da sorunların kadınlar ve çocuklar açısından katmerlendiğini, giderek arttığını gözler önüne seriyor. Çünkü kadınlar ve çocuklar ucuz emek gücü olarak değerlendirilmekte. Kötü hijyen, uygunsuz koşullar, sağlığa erişememe ve bunlarla birlikte kadınların hem iş yerlerinde hem de ailede, sosyal hayatta erkek egemen sistem içerisinde birçok farklı rolü üstlenmek zorunda kaldığını bize gösteriyor” diye konuştu.

Editör: Ali Abbas Yılmaz