SUR AJANS- İHD Diyarbakır Şubesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2024 Yılı 6 Aylık İnsan Hakları İhlalleri Raporu açıkladı.

İHD Diyarbakır Şubesi’nde açıklanan raporun Değerlendirmesini İHD Genel Başkan Yardımcısı Rümeysa Deniz Kaya okurken, bilançoyu ise İHD Bölge Temsilcisi Tahir Saçaklı okudu.

Ihd Rapor 2024 Diyarbakir

‘Valiliklerin eylem ve etkinlik yasağı kararı’                                                                                                   

İnsan Hakları Derneği Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi 2024 Yılı ilk 6 aylık döneminde İnsan Hakları İhlallerine ilişkin raporun değerlendirmesi şöyle:

“Otoriter politikalar ekseninde uygulamaların sürdüğü Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 2024 yılı ilk 6 aylık döneminde insan hakları ihlalleri yoğunlaşarak ve sistematik bir şekilde devam etmiştir. Şiddete dayalı bu politikalar ile ırkçı yaklaşımlar, ayrımcı uygulamalar ve cinsiyetçi politikalar derinleşmiş; bölgede özellikle kolluk görevlilerinin faili olduğu binlerce insan hakkı ihlali vakası yaşanmıştır. Kürt meselesinin demokratik yol ve yöntemlerle çözülemeyişi nedeniyle süren çatışma ortamı, Türkiye’nin iç ve dış politikadaki istikrarsızlığının devam etmesine neden olmaktadır. Siyasi iktidar tarafından geliştirilen ayrımcı dil nedeniyle çatışmaların sonlandırılmasına yönelik diyalog ve müzakere yöntemlerinden gün geçtikçe uzaklaşılmış,  soruna güvenlik odaklı ve askeri yöntemlerle yaklaşımın sonucu olarak, bölgede toplumsal yaşamı tümüyle etkileyen ağır bir çatışma bilançosu ortaya çıkmıştır. Yargı mekanizmasının tarafsızlığının rafa kaldırıldığı, siyasi iktidarın söylemlerinin etkisi ile örgütlenme özgürlüğüne yönelik baskılar artmış, haksız gözaltı ve tutuklamalar artarak devam etmiştir. Özellikle Kürt siyasetçi ve hak savunucuları; “yasa dışı örgüt üyeliği”, “yasa dışı örgüt propagandası yapmak”, “yasa dışı örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek” gibi ağır suçlamalar ile karşı karşıya bırakılmışlardır. Bölgede siyasi partiler ve sivil toplum örgütleri tarafından düzenlenmek istenen toplantı ve gösteri yürüyüşleri ile basın açıklamaları ise valiliklerin eylem ve etkinlik yasağı kararı veya gayri resmi talimatlarla kolluk görevlileri tarafından birçok kez engellenmiştir.

‘Bölge kentlerinde en az 88’i çocuk bin 164 yurttaş gözaltına alınarak 4’ü çocuk en az 165 yurttaş tutuklandı’

Bölgede 2024 yılı ilk 6 ayında “kişi güvenliği ve özgürlüğü”, “örgütlenme özgürlüğü”, “düşünce ve ifade özgürlüğü” haklarına yönelik baskılar sonucu haksız gözaltı ve tutuklamalar da artarak devam etmiştir. Devlet ile Hükümetin anti-demokratik karar ve uygulamalarına itiraz eden yurttaşlar, gözaltı ve tutuklama uygulamalarıyla karşılaşmış; birçok yurttaş ise muhalif kimliğinden dolayı ekonomik-sosyal haklarından mahrum bırakılmıştır. Bu bağlamda, bölge kentlerinde en az 88’i çocuk bin 164 yurttaş gözaltına alınarak 4’ü çocuk en az 165 yurttaş tutuklandı. En az 3 yurttaş hakkında ev hapsi kararı verilmiş olup bu süreçte Bölgede en az 527 ev/iş yeri baskına uğramıştır. Düşünce ve İfade Özgürlüğüne Yönelik İhlaller de ne yazık ki devam etti; Bölgede en az 4 etkinliğin gösterimi yasaklanmıştır. 74 soruşturma dosyasında en az 520 yurttaş hakkında soruşturma başlatıldı. 10 dava dosyasında 39 yurttaş hakkında dava açılmış olup aralarında siyasetçi, gazetecilerin bulunduğu 13 dosyada 56 yurttaş hakkında değişik hapis ve para cezaları verilmiştir. 3 siyasi parti binası,  1 gazete, 1 belediye binası saldırı veya baskına uğramıştır.

‘Abdullah Zeydan’a mazbatası verilmiştir’

Bu süreçte kayyım politikasının tüm uygulamaları ile kalıcı bir idari yönetim haline getirilerek halkın seçme ve seçilme hakkının tümü ile bertaraf edildiğine yine tanık olduk. 31 Mart 2024 tarihinde yapılan yerel seçimlerde Van halkının yüzde 55.48 oyunu alarak Van Büyükşehir Belediyesi başkanı seçilen Abdullah Zeydan’ın memnu haklarının iadesi kararı hukuka aykırı bir şekilde ortadan kaldırılarak Van halkının iradesi yok sayılarak kayyım atama girişiminde bulunulmuştur. Tüm toplumsal kesimlerin güçlü itirazı sonucunda verilen haksız karar Yüksek Seçim Kurulu tarafından ortadan kaldırarak Abdullah Zeydan’a mazbatası verilmiştir.

‘Hakkâri, Van ve Diyarbakır illeri ablukaya alınmış’

3 Haziran 2024 tarihinde İçişleri Bakanlığı tarafından Hakkâri Belediyesi Eş Başkanı M. Sıddık Akış’ın hakkında 10 yıldan fazla bir süredir devam eden kamu davası gerekçe gösterilerek kayyım atanmıştır. Kayyum atanması sonrasında adeta 90’lı yıllarda bölgede uygulanan OHAL rejimini hatırlatırcasına Hakkâri, Van ve Diyarbakır illeri ablukaya alınmış, Hakkâri iline girişler yasaklanmış, birçok demokratik kitle örgütü ve STK temsilcisi polis şiddetine maruz kalmış, demokratik protesto haklarını kullanmaları polis eliyle engellenmiştir. Hakkâri, Van ve Diyarbakır illerinden sonra tamamı bölgede bulunan 10 ilde daha valilikler eylem, etkinlik yasağı kararı almıştır. Seçme ve seçilme hakkına yönelik bu açık müdahaleler, anti demokratik bir tutum olup demokratik bir sistemde kabulü mümkün değildir. Nitekim; Avrupa Konseyi’ne bağlı Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, Türkiye’de hükümetin 2016 yılından bu yana belediyelere atadığı kayyımların uluslararası hukuka aykırı olduğuna dair 23 Mart 2022 tarihli kararı bulunmaktadır. Söz konusu kararın içeriğinde bulunan tespitler 2024 yılında yapılan yerel seçimlerden sonra da hem Van ilinde hem de Hakkari ilinde yaşanan kayyım atama isteği ve uygulamaları ile halen güncelliğini korumaktadır.

Dersim'de 4,1 deprem Dersim'de 4,1 deprem

‘Kürt meselesinin çözümsüz bırakılması…’

2024 yılı ilk 6 ayı içerisinde coğrafyamızda meydana gelen yaşam hakkı ihlalleri tablosuna bakıldığında önlenebilir ölümlerde ciddi artış olduğu görülecektir. Özelikle 20 Haziran 2024 günü Diyarbakır İli Çınar İlçesi ile Mardin İli Mazıdağı ilçeleri arasındaki bölgede çıkan yangında yaşamını yitiren ve yaralanan yurttaşlar ile iş cinayeti ile yaşam hakları ellerinden alınan ve yaralanan yurttaşların gerek idari makamlar gerekse özel şirketler tarafından alınacak basit tedbirlerin yerine getirilmemiş olması nedeniyle temel haklarının ihlal edildiği tespit edilmiştir. Yine bölgede Kürt meselesinin çözümsüz bırakılması nedeniyle devam eden çatışmalı ortamın neden olduğu yaşam hakkı ihlalleri de tüm can yakıcılığı ile devam etmektedir.

Raporumuzda, hapishanelerdeki ihlallerin de belirgin olarak artmaya devam ettiği görülecektir. Hapishanelerde devam eden tecrit ve izolasyon, işkence ve kötü muamele yasağının ihlali, sevk/sürgünler, haber alma ve verme hakkının engellenmesi, infaz uzatma/yakma uygulamaları, tedavi hakkının engellenmesi, yaşam hakkı ihlalleri gibi birçok hak ihlalinin gerçekleştiği; ihlali gerçekleştiren kamu görevlilerinin ise etkin bir idari ve adli soruşturmadan geçirilmedikleri veya yargılanan kamu görevlilerinin cezasızlık politikasının sonucu olarak hiç ceza almadıkları veya verilen cezaların ihlallerin gerçekleşmesini engellemediği tarafımızca defalarca tespit edilmiştir.

‘AİHM tarafından verilen ihlal kararları’

Hapishanelerde yaşanan Tecrit ve İzolasyon uygulamalarının en çarpıcı örneği İmralı F Tipi Hapishanesindeki durum ile somutlaşmıştır. PKK Lideri Abdullah ÖCALAN ile birlikte İmralı F Tipi Hapishanesinde tutulan mahpusların avukat, aile ve telefon görüşü ile haberleşme ve haber alma hakları keyfi bir şekilde engellenmektedir. Konuya ilişkin gerek AİHM tarafından verilen ihlal kararları gerek BM insan hakları komitesi tarafından verilen tedbir kararlarına rağmen İmralı ada hapishanesinde tutulan mahpusların dış dünya ile olan ilişkilerinin mutlak bir şekilde engellenmesinin hukuk ile açıklanır bir yanı olmadığını bir kez daha belirtmek isteriz.

‘En az 7 mahpus tecrit ve izolasyona maruz kaldı’

2024 yılı ilk 6 ayında bölgede bulunan cezaevlerinde en az 44 mahpus istekleri dışında, gerekçe gösterilmeden veya çeşitli gerekçelerle başka hapishanelere sevk edildi. En az 116 mahpusun sağlık hakkı, en az 1 mahpusun aile görüşü hakkı ihlal edildi. En az 65 mahpus hakkında soruşturma başlatıldı, ez 4 mahpusa disiplin cezası verildi. En az 7 mahpus tecrit ve izolasyona maruz kaldı. En az 22 mahpusun infazı çeşitli gerekçelerle (kurula çıkmadığı, disiplin cezası, pişman olmadığı, dini ve milli günlerde törene katılmadığı) ertelendi. Mahpusların sağlık ve iletişim hakları ihlal edilmekte, çeşitli disiplin suçları ile tecrit ve izolasyona tabi tutulmaktadır. Özellikle sağlık hakkı ihlalleri hala devam etmektedir. Hasta mahpusların nitelikli sağlık hizmetine erişim sağlanmadığı ve cezaevinde yaşamlarını yitirdiği cezaevi politikası sürmektedir.

‘Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet eylemlerindeki artış’

Türkiye genelinde olduğu gibi Bölgede de kadına yönelik şiddet olayları ve kadın cinayetleri 2024 yılı ilk yarısında devam etmiştir. Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet eylemlerindeki artış bu konuya odaklanmayı gerektirirken, siyasi iktidar ve bir kısım muhalif gruplar tarafından kadın hakları mücadelesinin kazanımlarının tartışmaya açılması meselenin çözümsüz kalmasına neden olmaktadır. Yargının kadına yönelik şiddet vakalarındaki olumsuz yaklaşımı ve ihlalleri tetikleyen karar ve uygulamaları uzun yıllardır tartışma konusu iken, 20 Mart 2021 tarihinde Resmi Gazete’ de yayımlanan İstanbul Sözleşmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı fesih kararı, Danıştay tarafından 19 Temmuz 2022 tarihinde onaylanmıştı. Bu kararın etkisi, Türkiye’nin batı illerinin yanı sıra özellikle bölgede de artarak devam eden kadın cinayetlerinde, faillerin -kendi ifadelerine yansıyacak şekilde- cezasızlık algısını perçinlemiştir. Toplumsal gösteri ve yürüyüşlerle demokratik itirazların, kamusal alanlarda örgütlenmesi keyfi idari yasaklarla engellenmeye çalışılmış, yaşanan tüm baskı ve olumsuzluklara karşın, Kürt kadınları bölgenin her yerinde; özgürlük, adalet, eşitlik ve kadın hakları talepleriyle itirazlarını yükseltmeyi sürdürmüştür. 

‘Kürt meselesinin barışçıl, demokratik ve adil çözümüne yönelik etkili politikalar…’

İHD kurulduğu günden bu yana barış hakkını savunmuş ve bundan sonra da savunmaya devam edecektir. Sürekli bir şekilde ifade ettiğimiz gibi hayatımızdaki ihlaller, yanlış ve hatalı devlet politikalarının bir sonucudur. Bu nedenle biz insan hakları savunucuları, hayatımızdaki ihlallerin önlenebilir olduğuna inanıyoruz. Bir denetim mekanizmasına da dönüşen hak savunuculuğunun özneleri olarak bizler, insan hakları ihlallerinin meydana gelmesine sebebiyet veren hatalı hükümet politikalarına karşı etkili bir savunuculuk faaliyeti içerisinde olacağız. Bu gerçekle, insan hakları ihlallerinin oluşumuna yol açan politikalardan vazgeçilmesi, çatışmalı ortamın bir an önce son bulması ve çatışma çözüm araçlarıyla sürecin demokratik çözümünün yeniden müzakere edilmesi talebinde bulunuyoruz. Türkiye’de Kürt meselesinin barışçıl, demokratik ve adil çözümüne yönelik etkili politikaların hayata geçirilmemiş olması nedeniyle 24 Temmuz 2015 itibariyle tekrara başlayan silahlı çatışma ortamı halen sürmekte olup, başta yaşam hakkı olmak üzere ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine yol açmaktadır.

‘Kürt meselesinde barışçıl bir çözümün sağlanması fırsatı bulunmaktadır’

İnsan Hakları Derneği olarak yaklaşık 40 yıldır devam eden bu çatışmalı sürecin topluma olan ağır faturasını hazırladığımız raporlar ile ortaya koymaya çalışmaktayız. Hak savunucuları olarak bizler, Kürt meselesinin demokratik, barışçıl ve adil çözümünü her zaman savunduk. Toplumsal barışın inşası için hazırladığımız barış deklarasyonu ile tutumuzu sürdürdük; yaklaşık 2 yıldır gerçekleştirdiğimiz barış nöbetleri ile barış hakkının tartışılmasına katkı sunmaya çalıştık. Türkiye’de devletin kuruluşunun yeni yüzyılına girmişken, Kürt meselesinde barışçıl bir çözümün sağlanması fırsatı bulunmaktadır. Bu nedenle, bu imkânın açılması adına çatışmaların hemen şimdi durması talebimizi yeniliyoruz. Devlet erkinin, yüzyıl boyunca faili olduğu ağır hak ihlalleriyle yüzleşmesi, özür ve tazmin yoluna başvurması gerekmektedir. Bir denetim mekanizmasına da dönüşen hak savunuculuğunun özneleri olarak bizler, insan hakları ihlallerinin meydana gelmesine sebebiyet veren hatalı devlet ve hükümet politikalarına karşı her şart ve koşul altında etkili bir savunuculuk faaliyeti içerisinde olacağımızın bilinmesini istiyoruz.”

Editör: Haber Merkezi