İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu, 19 Aralık Hapishanelerde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü'nde tüm şube ve temsilciliklerde eş zamanlı olarak açıklama yaptı.

İHD Diyarbakır Şubesi'nde yapılan açıklamaya İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin ve CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da katıldı.

Açıklamayı İHD Merkezi Hapishaneler Komisyonu Eş Sözcüsü Avukat Yusuf Erdoğan okudu.

‘32 kişi yaşamını kaybetti, 300’e yakın mahpus yaralandı’

İnsan Hakları Derneği Merkezi Hapishaneler Komisyonu adına yapılan başlıklı açıklamada “19 Aralık Katliamını Unutmadık, Unutturmayacağız!” şu ifadelere yer verildi:

“İnsan Hakları Derneği, 16-17 Kasım 2002 yılındaki Genel Kurulunda 19 Aralık Gününü “Cezaevlerinde İnsan Hakları İçin Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan etmiştir. İnsan Hakları Derneği olarak katliamın sorumlularının ve faillerin yargılanmasını talep etmeye devam edeceğiz. 23 yıl önce 19 Aralık’ta ağır tecrit koşullarını dayatan F Tipi Hapishanelerini protesto etmek amacıyla açlık grevinde olan mahpuslara yönelik 20 hapishanede eş zamanlı bir operasyon başlatıldı. 3 gün süren ve televizyonlarda canlı olarak gösterilen bu operasyonda 30 mahpus ve 2 kamu görevlisi olmak üzere 32 kişi yaşamını kaybetti, 300’e yakın mahpus yaralandı. Dışarıda ise bu katliamı protesto gösterilerinde 2 bin 145 kişi gözaltına alındı ve bunların 58’i tutuklandı. Katliamdan kurtulan mahpuslar ağır işkence ve tecride maruz bırakıldı, haklarında davalar açıldı. Kimyasal gazların kullanıldığı ve dehşetin yaşatıldığı bu katliamın ne sorumluları ne de failleri yargılanabildi. Açılan davalar engellendi. Kullanılan kimyasal gazın niteliğinin araştırılma talepleri sonuçsuz kaldı. İnsan yaşamını korumak zorunda olan devlet, bu yükümlülüğünü yerine getirmediği gibi bizzat sorumlusu olmuştur. Aradan geçen 23 yıllık süreçte tecrit sistemi daha da ağırlaştırıldı ve tüm hapishanelerde hak ihlalleri artarak devam etmektedir. Toplum üzerinde zor kullanma aygıtı haline dönüşen hapsetme sisteminde yeni tip hapishaneler ile bugün tecrit sistemi insanın hem fiziksel hem de zihinsel bütünlüğü üzerinde büyük bir tahribat meydana getirmektedir. F Tipi Hapishanelerin yanı sıra özellikle yeni açılan Yüksek Güvenlikli, S Tipi ve Y Tipi Hapishaneler ile yeni bir sistem uygulanmaya başlanmış olup buralarda tutulan mahpuslar çok ağır izolasyon yöntemlerine maruz bırakılmaktadır. Tecridin en ağır halinin uygulandığı 14 F Tipi, 7 Adet S Tipi, 22 Adet Yüksek Güvenlikli ve 14 Adet Y Tipi ile mahpuslar ağır bir izolasyona tabi tutulmaktadır.”

‘Tek kişilik hücrelerde tecrit’

Yüksek Güvenlikli hapishanelerde tutuklu, hükümlü ayrımının yapılmadığına dikkat çekilen açıklama şöyle devam etti:

“Özellikle Yüksek Güvenlikli Tip Hapishanelerde ister tutuklu ister hükümlü olsun tüm mahpuslar ağırlaştırılmış mahpus statüsündeki mahpuslara uygulanan infaz sisteminde tutuluyorlar. Çoğunluğu tek kişilik yerlerde tutulan mahpuslar, günde yalnızca 1 saat ile 1,5 saat arasında başka bir ünitede olan havalandırmaya çıkarılmakta, günün geri kalan 23 saatini tek başına hiç kimse ile konuşmadan, temas etmeden ve kimseyi görmeden geçirmektedir. Burada tutulan mahpuslara kitap, televizyon ve gazetelere erişim konusunda kısıtlamalar getirilmekte ve mahpuslar mutlak bir tecride tabi tutulmaktadırlar. Oysa bu infaz sistemi tüm mahpuslar açısından ağır insan hakkı ihlallerini içinde barındırmakta olup bu sistem uygulamadan mutlaka kaldırılmalıdır.”

‘Tecrit ve izolasyon, işkence ve kötü muamele, sürgünler sürüyor’

Hapishanelerde hak ihlallerinin giderek artığına vurgu yapılan açıklamada,

“Hapishaneler, birçok sorunun sürekli hale geldiği ve mahpus yaşamını tehdit eden uygulamalar ile birer “insan hakları ihlal merkezlerine” dönüşmüştür. Tecrit ve izolasyon, işkence ve kötü muamele, çıplak arama, sosyal hakların engellenmesi, zorunlu sevk ve sürgünler, hasta mahpusların tedavi haklarının engellenmesi, idari gözlem kurulu kararları ile tahliyelerin engellenmesi, şüpheli ölümler gibi yaşam hakkını ortadan kaldıran birçok ihlal meydana gelmektedir. Hapishanede tutulan mahpusların haklarına saygı gösterilmesi ve haklarını kullanırken ayrımcı bir politika ile karşılaşmaması Devletin sorumluluğundadır. Devletler, hapishanede tutulan mahpusların politik görüşüne, etnik kimliğine, cinsiyetine ve diğer farklılıklarına bakılmaksızın insan onuruna yaraşır bir tutum belirlemekle yükümlüdür. Ağır hasta, ileri yaşta ve engelli mahpuslar, hapishanede kalamayacak durumda olmalarına rağmen tahliye edilmiyor. Özellikle Adli Tıp Kurumu tarafından verilen “Hapishanede kalabilir” raporları ile mahpusların yaşam hakları ihlal edilmekte ve tahliyesi engellenen ağır hasta mahpuslar yaşamlarını kaybediyor. Ne yazık ki mahpuslar tarafından hem tecride hem de hapishanelerde yaşatılan ihlallere karşı açlık grevleri yapılmaya devam edilmektedir. Son olarak 27 Kasım’dan itibaren en az 100 hapishanede “İmralı Tecridinin Kaldırılması” talebi ile mahpuslar tarafından süreli ve dönüşümlü açlık grevine başlanmış olup hala devam etmektedir” denildi.

‘Ağır hasta, engelli ve ileri yaşta olan mahpusların tahliyelerinin sağlanmasını talep ediyoruz’

Geri çektirilen 'etki ajanlığı'na dair yeni gelişme Geri çektirilen 'etki ajanlığı'na dair yeni gelişme

 Açıklamada hak hapishanelerde yaşanan hak ihlallerinin giderilmesine ilişkin şu talepler sıralandı:

“•Katliamın yaşanmasında sorumluluğu olan tüm faillerin yargılanması ve adaletin sağlanmasını,

•Ağır tecrit ve izolasyon uygulamalarına son verilerek F Tipi, Yüksek Güvenlikli, S Tipi ve Y Tipi Hapishanelerin kapatılmasını,

•Mahpusların tahliyelerini engelleyen İdare ve Gözlem Kurullarının kaldırılmasını,

•İşkence ve kötü muamelelere son verilmesini, sorumlu olanlar hakkında etkin soruşturmalar açılmasını,

•Mahpusların adil yargılanma, sağlık hizmetlerine erişim, yeterli beslenme, hijyen koşullarına, kültürel ve sosyal haklara, avukatları ve aileleriyle görüşebilme haklarına erişiminin ayrımsız bir şekilde sağlanmasını,

•Yaşam hakkının korunmasını, ölümlerin önlenmesini,

•Hapishanede yaşamını devam ettiremeyecek denli ağır hasta, engelli ve ileri yaşta olan mahpusların tahliyelerinin sağlanmasını talep ediyoruz.”

Editör: Ali Abbas Yılmaz