Zelal Sinayiç/ÖZEL HABER
Henüz mobilyacılığın Türkiye’deki tüm bölgelere yayılmadığı ve gelişmediği süreçlerde evlilik arifesindeki aileler soluğu yün ile pamuk dükkanlarında alıyordu. Buraya gelen insanlar minder, döşek, yorgan ve yastık için yün ya da pamuk satın alarak evlerini süslüyordu. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte tekstil hizmeti sunan fabrika sayısı arttı. Yün ve pamuk, yerini fabrikada üretilen sentetik malzemeli ürünlere bıraktı. Ancak bu durum insanları yün ve pamuktan uzaklaştıramadı.
Babadan mesleği öğrenenler aradan geçen yıllara rağmen halkın geleneksel yün ve pamuklu ürün ihtiyacına cevap olmaya çalıştı. Diyarbakır’ın tarihi ilçesi olan Sur aynı zaman da birçok asırlık mesleğin yaşatıldığı mekanlardan biri.
Sur’un Cami Nebi Mahallesindeki bir ara sokaktaki kalabalık dikkatimizi çekiyor. Biraz yanaştığımızda yün ve pamuk çuvallarının yan yana dizili olduğunu görüyoruz. Nostaljik bir görüntünün canlandığı dukanın içine girip Birgül Şentürk ile tanışıyoruz.
Şentürk 4 çocuk annesi, evinin yakınlarında kiralık bir dükkan tutmuş, tek makinesiyle Diyarbakır ve çevre ilçelerinden getirilen yün ile pamukları kullanıma hazır hale getirmek için işlemden geçiriyor.
Şentürk, çocuklarının büyümesiyle artan giderleri karşılamak için bu işe başladığını dile getiriyor.
“Çocukların evlenme çağına gelince dedim bir şeyler yapmak zorundayım. Eşim inşaat işçisi ve tek başına evin geçimizi sağlayamıyordu. Ben de işin ucunda tutayım dedim ve çocuklarımın önerisi ile bu işe başladım. Çocuklarım ve eşimin işinden kaynaklı Bursa’ya gidiş gelişlerimde bu makineyi gördüm. Çevremdeki insanlar yün ve pamuklarını açtırmak için sürekli farklı şehirlere yolluyordu, ben de neden olmasın deyip 5 yıl önce bu işe başladım”
“Pamuk ve yün açmak zahmetli bir iş”
İş yoğunluğu ilkbahar ve sonbahar mevsimlerine artarken kış ve yaz aylarında ise azalıyor. Yılın sadece 4 ayını sakin geçirdiğini aktaran Şentürk, haftanın 6 günü dükkanını açık tutuyor.
“Pamuk ve yün açmak zahmetli bir iş. İnsanlar eskiden pamuk ve yünleri ‘elle’, ‘dövme’, ‘tiftikleme’ işlemi ile açıyor. Bu tür makinler ile insanların hayatlarını biraz daha kolaylaştı. İnsanların çok fazla vaktini alan iş bu makineler sayesinde daha da kolaylaştı. İnsanlar bu sayede zamandan tasarruf etmiş oldu. İşimi severek yapıyorum. Duyan memnun kalan müşterilerim eş-akraba dostlarına anlatıyor. ‘Bizi bu işten kurtardın, artık evde yün açmaktan bıkmıştık’ diye çok dua ediyorlar. Yalnız yoğunluğu ve karışıklığı önlemek için saat 10 ile 17’de olarak çalışma saatlerini belirledim. Müşteriler de aramadan önce randevu alıyorlar.”
‘Turistlerin ilgisini çekiyor’
Bulunduğu mekanın turistlerde de merak uyandırdığını anlatan Şentürk, “Çevredeki insanları haricinde turistler tarafından da çok fazla ilgi görüyorum, yoldan geçenler gelip içeriye göz atıyor, ne iş yaptığıma bakıyorlar, fotoğraf çekiyorlar. Hatta çocuklar, ‘abla sen pamuk şekeri mi çıkartıyorsun, gelip bizde bakabilir miyiz’ diyor. Bu ilgi ve alaka beni çok mutlu ediyor” diyor.
“Tek başıma yetemiyorum”
Yün, pamuk açma işlemi zahmetli bir iş olmasa da, fazla tozu olan bir iş. Şentürk Kronik Koah hastası, yoğun tozdan kaynaklı solunum güçlüğü yaşıyor. Tek başına çalışmanın işini arada bir zorlaştığını dile getiriyor ve şöyle ekliyor:
“Kronik Koah hastası olduğundan, bazen nefessiz kaldığımı hissettiğim anlar oluyor, kendimi hemen dışarıda buluyorum. İşe yetişemediğimi zamanlarda oğlumdan yardım istiyorum, işi yoksa yardıma geliyor. İlerde bu işi geliştirme gibi bir niyetim var. Fakat buraya tek başıma yetemiyorum o yüzden yapamıyorum, yapabilseydim yün yıkama, yün açma ve terzi işlerini bir arada yapardım. Fakat şuanlık böyle bir durum mümkün değil. Zaman ne gösterecek onu bilmiyorum. Zaman ve güç olsa çok daha fazla geliştirilip, güzelleştirilebilir.”