Kadınlar, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü'nü bu yıl da şiddete karşı verdikleri mücadeleyle karşılıyor. Fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddete maruz kalan kadınlar, kendilerine dönük şiddet ve eşitsizliğin son bulması için bir kez daha kitlesel eylemlerle taleplerini alanlarda haykıracak.
Şiddetin son bulmasına dönük direniş sürerken, gözler bir kez daha şiddet noktasında derlenen verilere çevrildi. Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu'nun verilerine göre, Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı’na 2022 yılında 5 bin 15 çağrı yapıldı. İhbar edilen şiddet vakalarının yüzde 42,31’ini psikolojik, yüzde 34,45’ini fiziksel şiddet oluştururken, 232 çağrıda sığınma evi talep edildi. 2023 yılının ilk 9 ayında ise bu başvuru sayısı 3 bin 669. İhbar edilen şiddet vakalarının çoğunluğu yine psikolojik ve fiziksel şiddet vakalarından oluştu.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na (KCDP), 2022 yılında bin 21 başvuru yapıldı. Kadınların yüzde 42'si şiddete karşı destek istedi. Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı’nın 9 Ağustos’ta açıkladığı rapora göre ise, 1 Mart 2022 ve 1 Mart 2023 tarihleri arasında toplam bin 181 kadın dayanışma merkezinden destek istedi.
Kadın örgütlerine göre, kadınların büyük bölümü yaşadıkları korku ve kimi kaygılar nedeniyle başvuruda bulunmuyor. Bu husus dikkate alındığında şiddete maruz kalan kadınların açıklanan verilerin çok daha üstünde olduğu tahmin ediliyor.
Ekonomik şiddet
Uzman psikolog Seçil Sezen, kadınların maruz kaldığı şiddet ve etkilerini değerlendirdi. Şiddetin en önemli etkenlerinden birinin "ekonomi" olduğunu söyleyen Sezen, "Kadının çalışmasına izin vermemek ya da istemediği işte zorla çalıştırmak, kadının para harcamasını sınırlandırmak veya kontrol etmek, kadının gelirine el koymak, ekonomik konularda alınacak kararlarda kadının fikrini almamak, işinde terfi etmesini engellemek, erkeklerle aynı işi yapmasına rağmen kadın çalışanlara eşit ücret vermemek, işinden atılmasına neden olmak gibi nedenler şiddetin ekonomik boyutudur" dedi. Sezen, kadınların kendi kendine yetebilecek bir ekonomik güce sahip olmasının şiddetle mücadele edebilmesini de kolaylaştırabileceğini söyledi.
Psikolojik şiddet nasıl etkiliyor?
Ekonomik şiddetin yanı sıra psikolojik şiddetin de yaygın olduğuna dikkati çeken Sezen, "Kadınlara bağırmak, hakaret etmek, aşağılamak, kıyaslamak, korkutmak, tehdit etmek, kıskanmak, kadının kimlerle nerede, nasıl ve ne zaman görüşeceğine karar vermek ya da engellemek, suçlamak... bunların tümü psikolojik şiddettir. Psikolojik şiddete uğrayan kadınlarda utanma, suçluluk, öfke, yalnızlık, çaresizlik hissi, başarısızlık, yetersizlik, değersizlik, güvensizlik, düşük benlik saygısı, kaygı bozuklukları, konsantrasyon zorluğu, yeme ve uyku bozuklukları, saldırganlık eğilimi, madde bağımlılığı, somatik şikayetler, cinsel işlev bozuklukları ortaya çıkmaktadır. Bu yaşananlar şiddetin kadınlar üzerindeki sonuçlarıdır" diye kaydetti.
'Erkekleşmiş' kurumlar
"Psikolojik ve ekonomik şiddet davranışları erkeğin kadın üzerinde kurmaya çalıştığı denetim araçlarıdır" diyen Sezen, bu tür yöntemlerin öldürme tehdidini de beraberinde getirdiğini söyledi. Şiddetin türlerinin birbirine bağlı ve bir döngü oluşturduğunu kaydeden Sezen, "erkekleşmiş" kurumların da şiddetin artmasında ve devam etmesinde etkili olduğunu kaydetti.
Şiddetin çocuklara etkisi
Yaşanan ekonomik, fiziki ve psikolojik şiddetin çocukları olumsuz yönde etkilediğini ifade eden Sezen, bu durumun da şiddetin nesilden nesile aktarılmasını beraberinde getirdiğini ifade etti. Sezen, “Çok boyutlu değerlendirildiğinde toplumsal olarak ihtiyaç duyulan huzur ve refah ortamı tehdit altındadır. Tüm bunlar yaşadığımız dönemi de yansıtıyor. Çocukların anne ve babalarıyla birlikte huzurlu, hoşnut ve sağlıklı bir aile ortamı içinde yaşamaya ihtiyaçları vardır. Aile içinde şiddete uğrayarak ve şiddete tanıklık ederek büyümektense, anne ve babasının bir arada olmaması çocukların asıl iyiliğini sağlayacak seçenektir” dedi.
Şiddetin topluma yansıması
Kadına yönelik şiddetin tüm toplumu olumsuz yönde etkilediğine de dikkati çeken Sezen, kadınların üretim sürecinden uzak tutulmasıyla işsizlik sorununun büyüdüğünü ve bunun da bu olumsuz etkilerden birisi olduğunu söyledi. Sezen, "Kadına yönelik şiddetin topluma etkilerini, bireylerin yaşam kalitesinin düşmesi, intihar, cinayet, taciz ve tecavüz olaylarının artması ile suç oranlarının yükselmesi olarak görebilmekteyiz. Ek olarak toplumsal verimliliğin ve gelişimin üzerinde zarar verici sonuçları olmaktadır. Kadına yönelik şiddetle etkili bir mücadele yolu bulunamadığı sürece şiddet kuşaktan kuşağa devam eder" diye belirtti.
Neler yapılabilir?
Kadınlara yönelik şiddetin son bulması için güvenli koşulların yaratılması gerektiğini vurgulayan Sezen, "Bunlardan en önemlileri kadın sığınaklarının sayılarının arttırılması ve kadına yönelik şiddete yönelik caydırıcı yasaların getirilip uygulanmasıdır” dedi.
Sezen, kadına yönelik şiddetin aynı zamanda politik bir sorun olduğuna işaret ederek, şiddetin önlenmesine dair şunları söyledi: "Birçok kurumun işbirliğiyle şiddeti önleyecek mekanizmalara ihtiyaç var. Bunlar, kadınların yaşam hakkını güvence altında tutmalıdır" diye kaydetti.
Yasalar, kadın dayanışma merkezleri, kadın dernekleri, sağlık kuruluşları ve medyanın şiddetin önlenmesi noktasında "olmazsa olmaz mekanizmalar" olduğunu belirten Sezen, "Kadın örgütleri şiddetle mücadelenin tam ortasında yer almalıdır. Çünkü kadın danışma merkezleri ve belediyeler ile yürüttükleri kampanyalar, onları izleme çalışmaları, alandaki deneyimleri mevcut mekanizmaların daha işlevsel olmasını sağlamaktadır" dedi. (Kaynak: MA)