Kara kamu karşısında bir tür örtünme ihtiyacı

Tanrı lekesi kitabını okuyalı hayli zaman oldu. Bu yazıyı yazmaya başlayalı da. Bu yaz Atfer'le Adana'da birkaç saat geçirdik.

Tanrı Lekesi-Mayıs/2022 Klaros Yayınları- Ayfer Karakaş

Hicran Aslan

Tanrı lekesi kitabını okuyalı hayli zaman oldu. Bu yazıyı yazmaya başlayalı da. Bu yaz Atfer'le Adana'da birkaç saat geçirdik. Ve geçen ay onun organize ettiği bir imza günü için gittim Adana'ya. Onunla bir gece geçirdik. Ayfer'le tanışıklığım yılları bulur. Şiirlerinin çoğunu bilirim. Telefonda konuşmuşluğumuzda çoktur. Ama ben Ayfer'i ilk onun evinde, odasında bana karaladığı şiirleri okurken gördüm. Nasıl pratik, sade, koşaradım, anaç ve gerçek olduğunu. O gece karalama defterlerinden son yazdığı şiirini okurken bir anda şiirini de anlayıverdim. İyi ki dedim. İyi ki Tanrı Lekesiyle ilgili yazıyı bitirmemişim. 

Kendi sesini işitmek ister gibi yazıyor Ayfer. Sesini duyuramadığı her şeyin onu duyacağını hayal eder gibi. Öyle ki şiirin çağırdıkları Ayfer'in çağırdıklarını aşıyor kimi şiirlerde. Hayatını sadeleştirdikçe şiiri kalabalıklaşıyor, kendinin fazlalığı olarak sürüp gidiyor cümleleri. Hayatta sustukça ve arındıkça şiirde şahlanan bir üsluba, hayatta evcilleştiği oranda şiirde yerlilik ve yerelliğin çok üstüne çıkarak.

çoğul şahıslara bölünerek günlerce

dilimdeki kemiğe dayanım

öyle sus'tum ki kendime.

içime bağıran öcüler doldum

bekledim, gözümü kırpmadan

sonra bir vicdan bulantısı

bir kaygan yaşamak

benden habersiz ötekiyim

ölümle çarp beni (psuhe-sayfa 20)

Dize biçemi, seslenme ünlemleri, informel ikincil çağrışımlarla yüklü, klasik tek yönlü biçimlerin reddidir. Ses dengesi, anlatımın tutarlığı, lirik soyutlamada, lekede kontrol unsuru çok yönlüdür. Şiiri için seçtiği sentaktik gereçler, karakterler, nesneler günlük bir eylem oluşturabiliyor. Karakterlerin ruhlarını serbest bırakıyor bazı şiirlerinde.

cümledeki bozgun sonrası

alfabemde deprem

imlası toprak

ünlemi intihar

pencereler iki yüzlüdür

ne tarafa baktığındır ayna

kesintisiz hareket

ahlaz taş ve kum

kökler demire çarpar

sonrası bir topal ağaç (nar yarası -sayfa 42)

Kendinin bütün pencerelerini, korku ve kokularını ikinci tekil şahsa yüklüyor. Kelimeler içindeki sen'e devrilir gibi hızla akıyor. Ayfer'de özne hep duran, farkedilmeyi bekleyendir. Seslenme ünlemleri, şart kipleri, lirik ve histerik bir detaylar yığınına dönüşüyor bazı şiirlerinde.

üzerinden solgun baharlar savruldu saçlarımın

haziran yangınında kesik kesik çekiç sesleri

buruşmuş gülüşler kıvrılır ağzıma

gelsen jilet gibi kahkahalar takılır ardımıza

gürültüyle uyanır yatağında su (tanrı türkçe şiir okuyor-sayfa 36)

Şikayet ve gurur başlıca iki güçlü öge bence kitapta. Kara kamu karşısında bir tür örtünme ihtiyacının sonucu şiirinin konuşkanlığı. Talepkar değil, bir türlü şimdiye bağlanmayan akıp giden düzenlemeleri asi bir akış katıyor şiirine.  Acıya yabancılaşma aslında yer yer acının da anlamsızlaşmasını sert ünsüzlerle telafi etme eğiliminde dizeler.

Bir önceki şiir kitabı "Ölü Geyikler İçin Eleji" için yazdığım yazıyı da iliştiriyorum yazıya. İlgilisi Ayfer Karakaş şiirini bir de benden duysun diye...

Çünkü Beklemek Çürütür

Ölü Geyikler İçin Eleji-Ayfer Karakaş

Nisan -2019 Klaros Yayınları imzalı kitap Ayfer Karakaş'ın ilk şiir kitabı. Kemal Özer Juri Özel Ödülünü almış bu kitapta; ateşi çalıp insanlığa veren Prometeus'un ayak bileğine o sonsuz cezanın nişanesi gibi vurulan zincir halkası parlıyor. Ayfer Karakaş'ın bütün şiirlerinde pasını,  tekrarını ve cezasını sayıklıyor. Öyle ki o günden günümüze bütün halkalar işaretlenmiş, sayımı yapılmış bir hayvan sürüsünü anıştırır. Halka damgalanmaktır. Aynı mitolojinin uzantısı olan Pandora artık bir hanımdır ve kutusundaki kötülükler bile eskidir, yıpranmış ve çürümüştür. Çünkü beklemek çürütür. Ayfer Karakaş'ın şiiri beklemenin şiiridir. Çocukluğa yaşatılanları bir sirke benzetiyor. Şiirin içinde iç konuşmalar ve sorularla yer açıyor nefes almak için. Sorular ve savruluşlar içindeki hengamede dönüşen, kuruyan, kanayan benliğini iyileştirmeye çalışıyor.

ürkütmekten geliyorum aynadaki kervanı

kervan dağılmış sürü

değiyor bıçak kemiğe

koşuyorum bir korkak süvariyi

dönmek istiyorum usul

batından önceki hiçliğe  (batından önceki hiçlik sayfa:23)

Çok geniş bir kelime yelpazesi var, sözcükleri sakınmadan beklenmedik kullanabiliyor. Bu kullanma biçimi kimi yerlerde çok sertleşiyor. Şiir malzemesini hırpalamaya varıyor. Kaygı bozukluğu gibi şiirler lirik, protest, arabesk iç içe. Vicdan, kaybolan değerler ve tüm bunlara karşı elikolu bağlı olmak.

bir ağaç yaslanıyor sırtıma

bir kuru gül tutuyor elimi

sonra mürekkebim okşuyor dilimi

uzun yürüyüşler keçi sürüleri yoldaş

akşam sarhoş iniyor sokağıma

hırıltılı bir şeyler söylüyor (bir ağacın yaslanıyor sırtına sayfa: 47)

"Her şey geçene kadar uyumalıyım."  diyor. Nesnelerin ve insanların kendine uyguladığı zulüm bitene kadar uyumak isteyen ürkek bir kız çocuğu. Her şey onun gözüyle anlaşılmaz ve bilinmezliğin korku elementlerini taşıyor. Bütün ötekiler aslında kendisidir. Çünkü bu anlam verememişlik içinde parçalanmıştır.

Eleji formunu teknik olarak kullanmasa da Ayfer Karakaş'ın yas tutma biçimi yerli kabileleri, Emir Kusturica'nın film setlerini andırıyor. Sakso, hippi bir cümleyi mitolojik bir ögeyle çarpıştırabiliyor. Şiir isimleri çok değişik ve çok kalabalık. Attığı Bumerangı Bekleyen Tanrı, Başlığına Engizisyon Kurulan Şiir, Aç Irmakların Zamana Başkaldırısı...

yaşayış ,bir denence seçilmişliği

çoktan hazır bir ok,

sanki yırtık

fark edilmiyor ölüsü dirisi

fırtına ihtimalinde ilk feragat

hayatın umurunun tırnak ucuyum (uyku ucu sayfa: 56)

Şairin pür yoksul alnıyla yaslandığı omuzlar öylesine akrobatik deliklerle doludur ki lanet bir aynaya benzettiği gözleriyle; klişelere, güçlü olmayı öğütleyip eleştirdiğine dönüşen tüm oluşlara yüreklice karşı çıkıyor. Şiire ve aşka ihbar ediyor nefretini.

Alışık olmadığımız biçimde cesur ve kuralsız şiirinde felsefi ceninlere, iktidarın tüm yüzlerine, derli toplu oturmayı bedenimize ezberletenlere şirk koşuyor. Hayat denen bumerangın yolculuğundaki ağıt, siyah ağızlı cümleleriyle sere serpe giriyor Ayfer Karakaş'ın şiirine.