Gündem

KESK Amed Şubeler Platformu: Cumhuriyet tarihimizin en karanlık günlerine imza atıldı

KESK Amed Şubeler Platformu OHAL’in 6’ıncı yıldönümünde yaptığı açıklamada OHAL rejiminin sürdüğüne vurgu yaptı.

KESK Amed Şubeler Platformu 20 Temmuz 2016 yılında ilan edilen OHAL’in 6’ıncı yıldönümünde Rojava Parkı’nda açıklama yaptı.

‘15 Temmuz darbe girişimi hala aydınlatılmamış, siyasi ayağı ortaya çıkarılmamıştır’

Açıklamada şu ifadelere yer verildi: “251 vatandaşımızın hayatını yitirdiği, iki binden fazla vatandaşımızın yaralandığı 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden altı yıl geçti. Aradan geçen zamana ve çok sayıda ifşa, belge ve bilgiye rağmen, 15 Temmuz darbe girişimi hala aydınlatılmamış, siyasi ayağı ortaya çıkarılmamıştır. 17-25 Aralık hadisesine kadar “Hizmet Hareketi” diye tanımladıkları ve aralarında su sızmayan, devletin her kademesinde birlikte emek ve demokrasi karşıtı politikalar yürütenler arasında yaşanan iktidar kavgasının darbe girişimiyle sonuçlanmasını “Allah’ın lütfu” olarak değerlendirip 20 Temmuz 2016 tarihinde OHAL ilan etmeleri üzerinden de 6 yıl geçti.”

‘Cumhuriyet tarihimizin en karanlık günlerine imza atıldı’

OHAL sonrası yaşananların sıralandığı açıklamada, “OHAL sürecinde 32 Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 131 bin 922 işlem tesis edildi,  yaklaşık 130.000 kişi kamu görevinden ihraç edildi. Aralarında kadın ve çocuk hakları mücadelesi yürüten dernekler, basın kuruluşları da olmak üzere 2 bin 761 kurum ve kuruluş kapatıldı. Basın yasaklarına sosyal medya yasakları da eklenerek haber alma hakkı engellendi, düşünce ve ifade özgürlüğünde Cumhuriyet tarihimizin en karanlık günlerine imza atıldı. Ülkemizi dünyada en çok tutuklu gazetecilerin bulunduğu ülke haline getirildi. AKP bu süreci kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırma ve performans sistemiyle kamuyu tümüyle özel şirketlere dönüştürmeyi hedefleyerek yine fırsatçılık yaptı. AYM kararlarına rağmen güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yoluyla çalışma hakkı engellendi, devlet kurumları AKP kadrolarıyla dolduruldu. Birçoğu sendikalarımız yöneticisi olan 4.269 KESK’li hukuksuzca, herhangi bir yargı kararı olmadan, savunmaları bile alınmadan, AKP’nin muhalefetin etkisizleştirilmesi hedefi kapsamında OHAL KHK’leri ile ihraç edildiler. Bir kamu emekçisinin hiçbir adil soruşturma geçirmeden, savunma hakkı verilmeden ve sadece OHAL süresince değil ömür boyu meslekten ihraç edilmesi, vatandaşlık haklarının sınırlandırılması düzenlemesi nasıl bir zorbalık ile karşı karşıya olduğumuzun en somut ifadesidir. Bugüne kadar Haksız ve hukuksuz bir şekilde ihraç edilmiş olan Onlarca emekçi, yaşamını yitirdikten sonra işine iade edilmiştir. 15 Temmuz günü, iktidar için bayram olsa da mağdurlar ve aileleri için travmaya dönüşmüştür” denildi.

‘İhraç edilenler arasında 400’den fazla Barış Akademisyeni bulunmakta’

OHAL Komisyonun aradan geçen altı yıla rağmen hala karara bağlamadığı başvuruların çoğunluğunun KESK’e bağlı sendikaların üyelerinden olduğunun vurgulandığı açıklama şu ifadelerle devam etti: “İhraç edilenler arasında çoğunluğu sendikamız EĞİTİM SEN ve SES üyesi olan 400’den fazla Barış Akademisyeni bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi Barış Akademisyenlerinin tümü hakkında beraat kararı vermesine rağmen iktidara bağlı komisyon “AYM kararı bizi ilgilendirmez” diyerek göreve iade başvurularını ret etti. OHAL sürecinden bu yana tam anlamıyla bir anayasasızlaşma süreci yaşanmaktadır. OHAL uygulamaları eliyle Anayasa’nın 121, 129 ve 130. maddelerine aykırılık taşımasına rağmen KHK ile liste usulü ihraçlar yapıldı. Anayasa’nın 125. maddesi uyarınca idarenin her türlü eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi iken KHK ile tesis edilen kamu görevinden çıkarma işlemleri için açılan davalarda incelenmeksizin ret kararları verildi. Hak arama özgürlüğü, savunma hakkı, masumiyet karinesi, adil yargılanma hakkı etkili başvuru yolu ihlal edilerek iktidara bağlı OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kuruldu. Daha sonra da bu komisyonun ret ettiği başvurulara itirazları incelemek üzere HSK eliyle özel yetkili idare mahkemeleri kuruldu ve bu mahkemelerin kararları komisyonun kararlarını onaylamanın ötesine geçmedi. Anayasa 10. maddesindeki kanun önünde eşitlik hakkı, AİHS’in 14. maddesindeki ayrımcılığa uğramama hakkı, ILO’nun 111 sayılı iş ve meslekte ayrım görmeme hakkı bağlamında ihlal edildi. Temel hak ve özgürlüklerin askıya alınması süreci artarak devam etmektedir. İstanbul Sözleşmesinin hukuksuz şekilde feshedilmesi de OHAL rejimi sürecinin uygulamalarındandır. Görüşmeleri Ekim 2022’ye ertelenen Sansür Yasası düzenlemesi iktidarın OHAL uygulamalarıyla dahi yetinmediğini, sıkıyönetime varan uygulamaları hayata geçirmeyi hedeflediğini kanıtlamaktadır.”

SUR AJANS