Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisini bilir misiniz? Amerikalı ruhbilim uzmanı ve dünyada ideoloji çözümlemelerinin öncü isimlerinden olan yakın tarih filozoflarındandır. 1970’te vefat eden Maslow, aslında bir psikolog olarak bireyin iç dünyası ve davranış temelleri üzerine yoğunlaşmıştır. Fakat bu çalışmalarını yürütürken her davranışın kökeninde “ihtiyaçlar” olduğunu fark etmiş ve bu ihtiyaçları gideren bireyin bir hiyerarşi içinde hareket ettiğini tespit etmiştir.
İnsanların belirli temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra kendi içinde bir hiyerarşi oluşturan “daha üst” ihtiyaçları tatmin etme arayışına girdiklerini öne sürerek bir ihtiyaçlar piramidi oluşturur. Maslow günümüzde ülkemizde yaşamış olsaydı, eminim kafası fena karışırdı. Çünkü insanımız bu hiyerarşi piramidinin en dip iki kuşağında yaşamaya çalışıyor.
Piramidin en uç ve sivri kısmında kendini gerçekleştirmiş, bütün sosyal ve ekonomik problemlerini çözmüş ve kendini aşmış insanı tanımlar. Bu kısımdaki birey olgunluğa ermiştir. Amerika ve Avrupa toplumu için belirleyici olan olgunluk ile Doğu toplumundaki bilişsel olgunluk aynı değildir. Doğu toplumları devlet ve din, Batı toplumları özgürlük ve ekoloji ile bilişsel olgunluğa eriştiklerini öne sürmeye çalışır. En dipte yaşamaya çalışan büyük çoğunluk ile en üstte yaşayan bu mutlu azınlık arasındaki makas son birkaç yılda ülkemizde çok açıldı.
Piramidin bir alt kuşağında “Değer ihtiyaçları” vardır. Saygı, başarı, özgüven kavramları burada bireyin temel ihtiyaçları arasında yer alır. Herkes toplumda saygın bir yere sahip olmak ister. Oysa ülkemizde saygınlık kavramı iktidar ve oluşturduğu hale içerisinde yer alıp almadığınıza göre değerlendiriliyor. İktidara yakın değilseniz hiçbir saygınlığınız yoktur, her tür aşağılamaya, hakarete maruz kalmaya müstehaksınız!
Diğer bir kuşak da “ Ait olma ve sevgi” ihtiyacıdır. Birey kendini düşünsel ve kimlik olarak bir yere konumlandırır. Bir yere ait olmak ister. Son zamanlarda özellikle sağlık sektöründeki nitelikli insan göçü gündemde yer alıyor. Oysa kim ile konuşursanız, kendini yurtdışına atmak istiyor. İnsanımız ait olduğu yerde, hak ettiği yaşam kalitesini, huzuru bulamadığı için çıkış yolları arıyor.
“Güvenlik ihtiyaçları” bireyin kendini ve ailesini güven içinde hissetme duygusudur. Bu kuşak içgüdüsel ihtiyaçları barındırdığı gibi aile, sağlık ve mülkiyet güvenliğini de içerir. Kimse kendini güvende hissetmiyor. Diyebilirsiniz; altı ıslak olmayan korkmasın! Fakat öyle hikayelere tanık oluyoruz ki güvenmek, güvenlik ihtiyacı fena sarsılıyor.
İlk basamak ise “fizyolojik ihtiyaçlar”dır.' Bu kısımda yemek, su, uyku ve sağlıklı yaşama ihtiyaçları bulunur. Toplumun ezici çoğunluğu gerçekten temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor. Sanki her şey çok iyiymiş gibi gözlerimizi yumup hayal dünyamıza da dalamıyoruz. Çünkü fizyolojik ihtiyaçların temin edilmemesi ömür dediğimiz kavramın, yani birey yaşamının kısıtlanmasıdır.