Qewî meşhur e ku namê te Mela xemset 'eşer
Tu bi şi'ra ne te gotî, xwe dikî qend û şeker
Durê nasufte dihonî, me nedî mislê te qet
Ne di semtê Ecemî de, ne di iqlîmê Teter
Ev çi şi'r û xezel in, medh u senayê xwe dikî
Di civatan weh dibêjî me bi te'n û bi xeber
Ev çi teqlid û şetat in, çi bitat in tu dikî
Serî vê ra dihejînî, bi du sed ah û keser
Tu dizanî Finika te ne mekanê xezalan e
Çi buha têne metaê te eya bê ser û ber
Dest û payan ji berê zêde bikî dê te bikim
Mislê Hemmadê Ereb her wekî şêx anî bi ser
Ehmed im, sînesîper pêşberî tîra felekê
De'wedarê te me, îro tu ji dehlê were der
-MELAYÊ CIZİRİ-
Melayê Cizîrî’yi anlatmaya, tanımlamaya, haddini aşmaya, evvelinde aşk makamına çıkmak gerektir. Tasavuf bilmek, edebiyatın tüm ilmine hakim olman da yetmeyecektir. Ya da Kürt olmak, Kürtçe bilmek hiç yetmeyecektir. Onun için onu anlatmaya edebimizin kapısını kırmaya gerek yoktur. Onun bir şiiri üzerine haddimizi aşka çaldık. Melayê Cizîrî hakkında bilinen bir yanlışı düzeltme üzerine fark ettiğimiz bu yanlışı ve haksızlığı düzeltmek için kaleme zahmet verdiğimiz makalemizi okumaya hoşgeldiniz.
Bilinen hikayevi anlatımıyla Melayê Cizîrî’nin yaşadığı dönemde anlatıla gelen, Finikli Molla Davut diye bilinen bir şahsın, Melayê Cizîrî ‘nin şiirlerini çalıp kendi şiirleri gibi göstererek ün kazanmaya çalıştığı hususunda bir rivayet vardır. Melayê Cizîrî’nin, yukarıda yazdığımız şiirine konu olduğu rivayet olan yanlışı düzeltmek amacı ile haddimizi aşmaktayız. Aynı zamanda şiirin içinde geçtiği ifade edildiği üzere, yanlış bilinen ve çevrilen bir şahıs daha bulunmaktadır. ‘Hemadê ‘ereb’ şiirin bir beyiti bu şahsa ithafen yazılmıştır. Bilinen çeviri ve rivayetlerde bu şahısla ilgili kendisinin Cizre’ye dışardan gelen, sihir yaparak halkı kandıran ve milleti kandırarak kendine taraf toplamak için sihirle su üzerinde yürüdüğünü iddia eden bir şahsın varlığıdır. Bu şahsı o zamanın şeyhi olan Cizreli bir evliya tarafından tüm hilelerinin ortaya çıkarılarak rezil rüsva edildiğidir. Bilinen çeviriler de bu hikâyeden yola çıkarak, Melayê Cizîrî’nin Şiirlerini çalan Finikli Mele Davut’a ‘eğer elini kolunu şiirlerimden çekmezsen seni Hemadê ‘ereb gibi rezil rüsva edeceği’ temasıyla bu şiiri yazdığı şeklindedir. Bu şiirin Mola Davut’un ifşası için yazılmış bir şiir olduğu konusunda herkes hem fikir olmuştur. Bu makalemiz, Melayê Cizîrî’nin divanı ile ilgili bilinen ve çoğu çeviride Melayê Cizîrî‘ye ait olan bu şiirin, bilinen bu rivayetle çevrilmesinin hakikatten yazılma maksudundan uzak bir çeviri olduğu ile ilgili bir düzeltme ve hakikatin ortaya çıkması için yazma gereği duyduğumuz bir şerh yazısıdır
Melayê Cizîrî’ başlı başına, kendi şahsına münhasır bir güneştir. Güne eştir. İnci taneleri inceliğinde yazdığı divanında bir hırsızı konu edinmesi Melayê Cizîrî’nin varlığına ederine ve haddine çok büyük bir haksızlıktır. Mela, kendi ederine layık olanlar dışında şahsi ve kişisel konuları amaç edinen şiirler yazmamıştır. Şiirlerinin konusu kendisi değildir. Mela, hakikat süzgecinde Uyanış, farkındalık ve insanın varlığına ışık olarak yazdığı şiirlerin gürül gürül akan ırmağıdır..
Bu şiiri kelime kelime değil de, şiirin bütünsel maksuduna uyumlu açılımlarla, yapılan yanlışı dile getirmeye çalışacağız. Burada Melayê Cizîrî’nin şiirinde bahsetmek istediği konuyu bütünsel açıdan açtığımızda konu daha iyi anlaşılacaktır. Şiirlerini bütünsel bir konu üzerinde ilmek ilmek dokumuştur. Şiirin bir beyitini alıp başka anlamlar çıkarmak dedikodudan öteye gitmeyecektir. Mela’nın şiirlerini çalan birine şiir yazıp onu kendi divanına alması akla uymayan bir husustur. Bu yanlışın çıkış noktası bilinen hikâye ve öykülemelerin şiir çevirilerinde şiirlere uyumlamasından kaynaklanmaktadır. Bu yanlış Mela üzerine yapılan ilk çevriri ve şerhlerde dile gelmesinden kaynaklanmaktadır. Ve herkes Melayê Cizîrî’nin bu şiirini çalan kişiye ithafen yazdığını, elde olan kaynaklarda çeviri ve yorum yanlışın kabul görmesi, herkesin farklı bir çalışma yapmamasından kaynaklanmaktadır. Sorduğum hemen her kişide bu şiir ve konusu bilinen yanlış üzere ağız birliği şeklinde çevrilmektedir.
Oysa Melayê Cizîrî bu şiirde kendini övmüştür, kendini yermiştir, kendini süzgeçlemiştir ve kendini bir şekilde şiir ve edep divanında layık olduğu yere oturtmuştur. Kendini eleştiri süzgeciyle yazdığı bu şiir, kendisini aşk edebiyle uyumlamıştır. Şiirde bilinen ve yanlışa gidilen çeviri hatasının ilki ‘’xemset ‘eşer’’ kelimesinin ebced hesabıyla 15 sayısıyla vurgulanmasının ‘Davut’ ismiyle eşdeğer sayıya ulaşıldığı üzere bilinen bir yorum ve yanılgıdır. Ki bunun çürük olduğu xemset’eşer kelimesinden önce ‘Mela’ vurgusunun Mela Davut’a kasıt bir vurgu olduğudur. Hâlbuki Mela, tüm şiirlerinde Nîşanî ve Ahmed dışında en çok Mela mahlasını kullanmıştır. Ve bu şiirde Mela kelimesi xemset ‘eşerden bağımsız bir vurgu olarak kullanılmıştır. Xemset ‘eşer vurgusu Arapça bir kelime olup 15 sayısına işaret ettiği ve bunu söylemesinin birkaç nedeni olabilir.
Birinci nedeni, hece ölçüsü olarak yazdığı şiirinin 15 hece ölçüsüne bir kasıt olabileceğidir. Ki buna kasıt 15 hece ölçüsüyle kendini övmesi çok zayıf bir durumdur. 15’li hece ölçüsünün erbabı olduğunu dile getirme ihtimalini göz önünde bulundurarak bunu bu şekil algıladık. İkinci husus, 15. Yüzyıla ithaf olabileceği ve Mela, kendini o yüzyılın en büyük şairi, müceddidi ve eşi benzeri olmayan biri olarak göstermekten çekinmeyeceği hususudur. Ki şiirlerinde kendini ve makamını dile getirirken çokça başvurduğu bu emsal ve ölçütler mevcuttur.
Bu şiirindeki İkinci atıf yanlışlığı ‘’ne te gotî’’ söylemediğin şiirler vurgusudur. Ki buda çok rahat Mela Davut’un ima edilmediğini göstermektedir. Çünkü Finikli Mela Davut, Melayê Cizîrî’nin şiirilerini okumamıştır. O şiirleri ben yazdım demiştir. Ki bu şiirde de yazma ile ilgili bir vurgu yoktur. Okumadan bahsedilir. Bunun nedeni de Mela kendini kastederek, okuduğun şiirleri şahsına ait diye böbürlenme, bu şiirler hakikat çeşmesinden, aşk makamından inen inciler, aşk ayetleri olduğunu başkaca şiirlerinde de vurgulamıştır. Zaten ilk beyitten sonraki beyitte aslında kendisinden bahsettiği net olarak görülecektir. Çünkü hep dediğimiz gibi Melayê Cizîrî şiirlerini konu konu değil de tek konu üzerinde parçadan bütüne giderek yazmıştır. Çünkü Mela, anlatmak istediğini tüm şiire yayan bir şairdir. Melayê Cizîrî gibi evrene mal olmuş değerlerin maksutlarını kelime kelime ayıklayarak anlamaya ve anlatmaya çalışmak, Şaire ve şiirine en büyük zulümdür.
Melayê Cizîrî, her şiirinde olduğu gibi konuyu ve anlatmak istediğini net bir şekilde belirtmektedir. Mela, bu şiirinde de farklı pencerelerden bakarak, kendisinin nasıl bir düzeyde olduğunu ispatlıyor. Halk mezarında kendini bir şekilde eleştirmeye çalışıyor ya da halk meclisine kendini yatırmaktan korkmuyor ve orada bile kendini yeriyor ama yine de müthiş şiirler yazdığına kelimelerini ikna ediyor. Kendi makamını, kendi ederini, kendi bilgisini hakikat süzgecinden geçirmektedir. Okuyanın kafasındaki soruları kendi işleyerek okuyanı mest ediyor. Bundan dolayı Melayê Cizîrî şiirlerinde başkasından bahsederek dedikoduya mahal verecek basitlikte şiirler yazmaz ve yazmamıştır. Kendi meşrebine ve makamına layık olan Hafız Şirazi, Molla Cami, Sühreverdi, Şeyh-i San’an, Muhyiddin-i Arabi ve Hallac-ı Mnasur gibi büyük değerler ile kendini eşdeğer tutmuştur. Hatta çoğu yerde kendini aşk makamınca onlardan daha üst makamda olduğunu belirtmiştir. Edebinin ve ederinin o zamanın meşhur ve elit kesimin yaşadığı, yerleşim merkezi olan Finika’ya liyakatten, gazel şairinden çok daha büyük olduğunu, kendisini bilinen değer verilen tüm mücevherlerden daha değerli olduğunu, kendisini evrensel bir değer olarak görmüştür. Melayê Cizîrî’nin bu şiirinde ağız birliği olan ama kendimizin bu bilginin yanlış olduğunu fark ettiğimiz en önemli algı yanlışlığı ile makalemizi bitireceğiz.
Mislê HEMADÊ ‘EREP ve Şeyh vurgusudur. Başlangıçta da anlattığımız gibi Hemadê ‘ereb adında bir sihirbaz, dolandırıcı ve halkı kandıran bir şahsın Cizre’ye geldiği, yaptıkları ile herkesi büyülediği ve suyun üzerinde yürüdüğüdür. O zamanda Cizre de bulunan bir Şeyhin, Hemadê ‘ereb’in tüm sahtekarlıklarını ortaya çıkarıp onu rezil ettiğini ve Melayê Cizîrî de şiirinde bu kişiye ve hikayeye atfen Şiirlerini çalan Finikili Mele Davut’u bu şekilde tehdit edip rezil edeceğini yazdığını belirtmiştir.
Oysa bu hikaye ile Melayê Cizîrî’nin Hemadê ‘erep vurgusundaki şahıs tamamen farklıdır. Mela’nın kast ettiği, vahdet-i vücut ve ortaya koyduğu tasavvuf sistematiği ile bu yolda herekese ışık olan Muhyiddin İbn-ül Arabi’dir. Bunun İbni Arabi olduğunun kanıtı vardır. İbni Arabi’nin gerçek ismi Muhammmed’tir. Ve Kürtçe’de Muhammed ismi ‘Hemed’ olarak telaffuz edilir. Melayê Cizîrî de şiirinde Arabi vurgusundan dolayı Hemed ismini Hemmadê ‘ereb olarak dile getirmiştir. Bunun da şiirde ima edilenin Muhyiddin-i Arabi olduğunun bir kanıtı daha vardır. Ki Mela, şiirde Hemadê ‘ereb’i övgü kelimeleri ile dile getirip en sonda Şeyh kelimesi ile onu daha da İbni Arabi olduğunu bize belirtmiştir. Çünkü şuana kadar ki tasavvuf ilminde ve evliyalar arasında Şeyh-ül ekber olarak bilinen Muhyiddin-i Arabi’dir. Mela, şiirde ‘Mislê Hemmadê Ereb her wekî şêx anî bi ser’ diyerek kendi isminin makamının üstüne Şeyh lakabına layık görülen Muhyiddin-i Arabi gibi liyakat makamına gelebileceğini söyler. Ve son bitiriş beyitinde kendi için, kendini kendi kabuklarından çıkarıp kendini layık olduğu yere getirmesini istemektedir. Kendisini, hak edilen yerde ve makamda olması gerektiğini dile getirmiştir.
Melayê Cizîrî üzerine yazdığım bu şerhname ve düzeltme makalesi, Mela’nın şiirlerinin daha iyi anlaşılması içindir. Çünkü Mela, zaten ulaşmak istediği makamlara ulaşmıştır. Şiirlerinde bu yolculuğu aşk ile yazmıştır. Bu şiirleri ve divanının tamamını, herkesin doğru yolda ilerlemesi için Kendisinin vardığı uyanış, farkındalık ve hakikat yolculuğunu bize ışık olacak şekilde miras olarak bırakmıştır. Melayê Cizîrî anlaşılmak için bu şiirleri yazmıştır. Dile getirdiğimiz bu Şerhname bir okuma, bakış açısı ve delilleri ile sizlere sunak olması için tarafımızca kaleme alınmıştır. Melayê Cizîrî’yi anlamak ve anlaşılmak üzere aşk ile sevgilerimle…