Sabahattin Ali (25 Şubat 1907-2 Nisan 1948) edebiyatımızın önde gelen toplumcu gerçekçi yazarlarından biridir. Sait Faik Abasıyanık ile beraber, kendisinden sonra gelen öykü yazınına yön vermiştir.

Esat Korkmaz

Daha çok öykü türünde eserler verdiyse de öykülerinden çok, romanlarıyla tanındı; romanlarında sevgi ve aşk konularını işledi, zaman zaman siyasi tartışmalara girerek, toplumsal aksaklıklara eleştiriler yöneltti.

Yaşamının son yıllarında Türk milliyetçileriyle yaşadığı tartışmalarla öne çıktı, özellikle Türkçü-Turancı yazar Nihal Atsız ile yaşadığı gerilim giderek Irkçılık-Turancılık Davasının bir parçası oldu. Bu dönemde Aziz Nesin’le beraber çıkardığı Markopaşa dergisinde siyasi kimlikleri eleştirmesi yüzünden, çeşitli davalarla uğraşmak zorunda kaldı. Hakkındaki davaların aleyhinde seyrettiği bir dönemde, Türkiye’den ayrılmak istedi ve Bulgaristan sınırını geçmek isterken kendisine, kaçma girişiminde rehberlik eden Ali Ertekin tarafından milliyetçi gerekçelerle öldürüldü.

Sabahattin AliSabahattin Ali

Sabahattin Ali’nin bedenini bir çoban buldu ve 16 Haziran 1948 günü jandarmaya giderek durumu bildirdi. Yapılan incelemeler sonucunda ölünün kimliği teşhis edilemedi. Bu dönemlerde İstanbul polisi Bulgaristan’a adam kaçıran bir şebekeyi yakaladı. Sabahattin Ali’yi öldüren Ali Ertekin de bu şebekenin mensubuydu ve yakalanınca Sabahattin Ali’yi öldürdüğünü itiraf etti. Ali Ertekin idam cezasıyla yargılanmasına karşın dört yıl hüküm giydi, kısa bir süre sonra da serbest kaldı. Sabahattin Ali’nin cesedi üzerinden çıkan giysileriyle Ali Ertekin’in verdiği bilgiler doğrultusunda ele geçirilen eşyaları, yakın çevresine teşhis ettirildi.

Sabahattin Ali, Markopaşa vb. yayın organlarında yazdığı yazılarında, yabancı sermayenin, Türkiye’ye ikinci kapitülasyonlar dönemini yaşatacağını ve ülke bağımsızlığını etkileyeceğini; niteliksiz yöneticiler ve yarı-aydınların kendi çıkarları için, ülkeyi Amerikan ve İngiliz emperyalizmine peşkeş çekeceğini ve bunun tehlikeli sonuçlar doğuracağını söyleyerek, millet idaresine dayalı nitelikli politikalar üretilmesi gerektiğini ısrarla belirtti.

Sanatı ve edebi görüşleri

Sabahattin Ali ilk yıllarında sanatı “İçinde yaşanan cemiyet şartlarının şuurlu veya şuursuz bir ifadesi” olarak yorumlamaktaydı. Daha sonra da sanatın yalın bir yansıtma işi olmasına karşı çıkarak “sanatın bir maksadı olmalı” değerlendirmesinde bulundu. Bir mülakatında ise sanatın insanı yükseltmek ve daha iyiye götürmek dışında bir maksadının olmadığını vurguladı. Dönemin sanatkârlarının, halktan yana olmayan eserler verdiklerini, yüksek zümreye hitap ettiklerini ve zamanla unutulup gideceklerinden bahsetti. Yeni edebiyatçıların da kalıcı olabilmeleri için realist olmaları gerektiğini söyledi. 1938 yılında kendisiyle yapılan bir söyleşide ise şiir hakkında “Bence şiirin eskisi yenisi yoktur. İyi şiir, muhakkak ki insana bir şey ilave eder, bu şey bazen tez olur, bazen bizim manen daha genişlememizi temin eden bir heyecan olur.” ifadelerini kullandı.

Etkisi

Sabahattin Ali Türk edebiyatının önde gelen yazarlarından biridir. Sait Faik Abasıyanık ile beraber kendisinden sonraki Türk öykücülüğüne yön vermiştir, bu iki yazarın doğrultusunda iki öykücülük geleneği gelişmiştir. Sabahattin Ali çizgisinde yazan yazarlar arasında Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Kemal Bilbaşar, Samim Kocagöz, İlhan Tarus gösterilir. Genel olarak “toplumcu gerçekçi yazarlar” kategorisine dahil edilmektedir. Kürk Mantolu Madonna, İçimizdeki Şeytan ve Kuyucaklı Yusuf romanları Türk edebiyatının önemli yapı taşlarındandır. Özellikle Kürk Mantolu Madonna Türkiye’de en çok okunan kitapların başında gelmektedir. Almanca, Arapça, Rusça, İngilizce, İspanyolca ve İtalyanca gibi çeşitli dillere çevrilen Kürk Mantolu Madonna İran gibi kimi ülkelerde bazı kısımlarında sansüre uğramıştır. Kuyucaklı Yusuf romanıysa aralarında Yaşar Kemal ve Fakir Baykurt’un da bulunduğu köy çevresini konu edinen roman yazarları üzerinde etki sahibi olmuştur. Samim Kocagöz’ün Onbinlerin Dönüşü romanı da İçimizdeki Şeytanlar etkisinde yazılmıştır. Kocagöz, lisedeyken Sabahattin Ali’nin eserlerini okumuş, yazarın “bambaşka bir açıdan” baktığını ve eserlerinin “edebiyatımızın geçmişi içinde gelip durulan büyük bir aşama” teşkil ettiğini düşünmüş ve etkisi altında kalmıştır.

Editör: Haber Merkezi