Gündem

PSAKD, 7. Danışma Kurulu toplantısı

Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), Yenimahalle Şubesi’nde Danışma Kurulu Toplantısı yaptı.

Toplantı, Hubyar Ocağı’na bağlı Dede Cemal Şahin, gülbengi ve Yenimahalle Yönetim Kurulundan Türkan Akbıyık’ın deyişleri ile başladı.

“Her yönüyle bir kuşatma altında yaşıyoruz”

Toplantıdan önce konuşan PSAKD Genel Başkanı Cuma Erçe, Türkiye’nin önemli bir dönüm noktasında olduğunun altını çizerek, “Türkiye önemli bir dönüm noktasında. Türkiye öyle bir kırılma anı yaşıyor. Her yönüyle bir kuşatma altında yaşıyoruz. Ama bu kuşatma içerisinde de her geçen gün daha çok yoksullaşan, daha çok sömürülen, katmerli krizlerin yaşandığı, açlığın, sefaletin artık meydanlara taştığı, geçinemiyoruz, haykırışlarının artık sokak röportajlarına yansıdığı ve açıkçası gençlerin umutlarını yitirip yurt dışına onar, beşer değil; biner, on biner ülkeyi terk ettikleri bir dönem. Hukukun ayak altına alındığı, yani kendi yazdıkları anayasaya, kendi yaptıkları yasalara dahi uymayan bir iktidarın iş başında olduğu bir dönem. Artık kendileri gibi düşünmeyen herkesin vatan haini, herkesin terörist ilan edildiği ve her fırsatta, her şekilde insanların içerilere atıldığı ve her şekliyle işkenceye maruz bırakıldıkları bir dönem. İnsanlar düşüncelerinden dolayı, inançlarından dolayı, felsefelerinden dolayı, yaptıkları işten dolayı, temsil ettikleri toplumsal yapılardan dolayı ne yazık ki sürekli fişleniyorlar.

“Şeriata koşar adım giden bir ülkeyle karşı karşıyayız”

En son geçen görülen Kobane davasında da halkın büyük sevgisini kazanmış Selahattin Demirtaş başta olmak üzere bir dünya insan, Kürt siyasetçi içerideler. Yine tutukluklarının devamına karar verildi. Bu hukuksuzluklar öyle bir noktaya geldi ki artık, en son anayasa değişikliğinde kabul ettikleri maddeleri dahi tanımaz hale geldiler. Bunların en başta, en çok tartışılanlarından bir tanesi Can Atalay kararıydı ama Can Atalay kararı en çok konuşulduğu için gündemde kaldı. Şu anda anayasa diye bir mesele yok. Anayasa tamamen kalkmış durumda. Anayasa bizim kabul ettiğimiz, bizim sahip çıktığımız, demokratik bulduğumuz bir anayasa falan değil. Değiştirilmesini istediğiniz, tam da 12 Eylül faşizminin ürünü olduğunu söylediğiniz bir anayasa. Türkiye Büyük Millet Meclisi yani yasama organı tamamen baypas edildi. Ve her geçen gün eğitim başta olmak üzere toplumun her kesiminde inanılmaz bir gericilik aldı başını gidiyor ve şeriata koşar adım giden bir ülkeyle karşı karşıyayız” dedi.

“Ülkedeki gericilikten en çok aleviler etkileniyor”

Ülkedeki yaşanan sorunlardan en çok Alevilerin etkilendiğini belirten Erçe, “Alevi çocuklarının iş bulması mümkün değil. Alevi çocuklarının KPSS sınavlarından başarılı olmalarına rağmen mülakatları geçebilmeleri mümkün değil. Alevi çocukları okullarda inanmadıkları bir dini zorla görüyorlar. Onlara zorla bir din dersi dayatmasıyla karşı karşıyalar. Alevi çocukları sınıf öğretmenleriyle camiye götürüldüklerinde ben gitmiyorum diyemiyorlar. Ve korkunç bir zulümle karşı karşıyalar. Bir tarafta Alevi Bektaşi Kültür Cemevi Başkanlığı adı ile kurulan yapının özel çalışmaları, diğer tarafta artık bu gerici ve faşist düzenin neredeyse merkez noktası haline gelmiş olan Diyanet İşleri Başkanlığı’ndaki bütün o çalışmalar, projeler hepsi Alevilere yönelik gerçekten korkunç bir asimile ve yok etme söz konusu. Yani inkarı anladık ama imha etme, tümüyle o inancı ortadan kaldırmaya yönelik güçlü projeler geliştiriliyor” diye konuştu.

“Zorunlu din dersi sadece Alevilerin meselesi değil”

Yaşanan gericiliklerin tüm kesimlerin ortak sorunu olduğunu vurgulayan Cuma Erçe, şu ifadeleri kullandı:

“Bu meseleyi dünden bugüne kadar Alevilerin meselesiymiş gibi algılayan bir yapı var arkadaşlar. Bu yapıyı bozmamız gerekiyor. Bu yapıyı bozmak onları ikna etmekten geçiyor. Değerli dostlarımızı, demokratik kitle örgütlerini, sendikaları ve diğer tüm kesimleri ikna etmek bize düşüyor. Ana dilde eğitim meselesi tek başına Kürtlerin meselesi değil ise zorunlu din dersi meselesi de, bu ülkedeki gerici uygulamalar meselesi de sadece Alevilerin meselesi değildir demek gerekiyor.”