Polen Ekoloji Kolektifi'ne bağlı Polen Ekoloji Enstitüsü, altın ve gümüş madenlerinin çıkarılması için kurulan maden ocaklarının etkilerine ilişkin bir rapor hazırladı. "Altın Madenleri Kapatılsın! Siyanürle Ölümün Ekolojisi" başlıklı raporda, madenlerin doğaya, insan yaşamına, emek sömürüsüne ve kadın ayrımcılığına verdiği zarara dikkat çekildi.

Av. Temur: Gazetecilere ceza verilmesi politik karar Av. Temur: Gazetecilere ceza verilmesi politik karar

Altın ve gümüş madenciliğinin yüksek risklerinden dolayı Kimyasal, Biyolojik, Radyoaktif, Nükleer Atıklar (KBRN) mevzuatına göre uygunluğunun denetlenmesi gerektiği ifade edilen raporda, "KBRN tehlikelerine dair yönetmelikte çok sayıda bakanlığın ve bunlara bağlı kurumların görev ve sorumlulukları tanımlanmakta, kamu kurumlarının birlikte çalışmalarının önemi vurgulanmaktadır. Altın madenciliğinin insan hayatına ve doğaya yıkıcı etkileri açıkça bilinirken, atık su barajları etrafında ve civardaki yerleşim yerlerinde serbest hidrojen siyanür ölçümü yapılmaması, yapılsa bile halka bilgi verilmemesi, madende çalışan emekçilerin ve yakında yaşayan halkın tamamen gözden çıkarıldığını, başka bir deyişle 'yavaş' şiddet/ölüme maruz bırakıldıklarını göstermektedir. Yine maden işletmeleri yakınındaki meralarda hayvanlarını otlatan, tarlalarında tarım yapan köylülere siyanürün zararlarına yönelik bilgi verilmemektedir" ifadeleri kullanıldı.

Doğal varlıkların tamamının madenciliğin hizmetine verildiği ve doğal alanların madenciliğe "kurban" edildiği belirtilen raporda, "kamu yararı", "sürdürülebilir kalkınma", "ekonomik büyüme", "çevreyle uyumlu madencilik" gibi terimlerin "safsata" olarak değerlendirildi. Altın miktarını belirlerken yapılan sondajlar sonucunda ormanların parçalandığı vurgulanan raporda, altın ve gümüş madenciliğinde insanın emeğinin de sömürüldüğü ifade edildi. Raporda, madenciliğin kadınların sıkça emek verdiği tarım ve hayvancılık faaliyetlerini etkilediği ve bu durumun cinsiyet ayrımcılığının arttırdığının altı çizildi.

Raporda, mevcut 22 altın madeni işletmesine, 2020 yılı başından itibaren Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na başvurusu yapılan 123 adet yeni projenin eklendiği ve bunların dışında pek çok yeni alanda sondaj çalışmalarının devam ediyor olması durumun vahameti hakkında yeterli delil verdiği vurgulandı. Madenlerin yarattığı tahribatlara işaret edilen raporda, "Yeni altın madenlerinin açılması demek, sosyal cinayetlerin yaygınlaşması, ekosistemlerin ağır tahribata uğraması, İliç'tekine benzer yeni katliamlar ve eko-kırımlar yaşanması demektir. Kullanım değeri bulunmayan, sadece maden şirketlerinin kasalarına yüksek kazançlar olarak giren altın madenciliği ve siyanürle yapılan tüm madencilik faaliyetleri tamamen yasaklanmalıdır" denildi.

Madencilik faaliyetlerinin kapatılması için dayanışmanın önemli olduğu ifade edilen raporda, "Altın madenleri kapatılsın" şeklinde bir kampanyanın düzenlenmesi gerektiği belirtildi. Raporda, kampanyaya ilişkin şu sözlere yer verildi: “Öncelikle altın üretiminde bir kamusal fayda olmadığını, şirketlerin kazançlarına karşılık her seferinde yerel halkın ekonomik, kültürel, sosyal yaşantılarının sakatlandığı, çevresel zararların maliyetinin de bu insanlara ödetildiği gerçeğini görünür hale getirmelidir. Kampanyanın hedefine ulaşması ve etkili bir mücadelenin yayılarak örgütlenebilmesi için tüm sorumluluk çevre örgütlerinin üzerinde olmamalıdır. Demokrasi mücadelesi veren meslek odaları, akademisyenler, demokratik kurumlar, sendikalar, feminist hareketler… Bu mücadelenin aktif öğeleri olmalı, sadece kuramsal bilgi üretmekle kalmamalı, üretilen bilginin sahada örgütlenmesinde de aktif sorumluluk almalıdırlar. Türkiye'de işletme halindeki tüm altın madenleri kapatılmalı, yeni projeler durdurulmalıdır. İliç katliamının gerçek sorumlularından hesap sorulmalı ve emekçilerin yaşamlarını yitirecekleri yeni katliamlara izin verilmemelidir."

Editör: Haber Merkezi