Gündem

Reha Ruhavioğlu: Kürt meselesinin çözümüne dil ile başlanabilir

Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü Reha Ruhavioğlu, Dil Haritası Projesi üzerine yaptığı değerlendirmede Kürt sorunun çözümüne dil ile başlanacağını söyledi.

Ruhavioğlu, “Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 45’i Kürtçe ile ilgili taleplere sıcak bakıyor. Belediyelerde Kürtçe hizmet verilebilsin, okullarda Kürtçe ders verilebilsin sorularına anadili Türkçe olanların yüzde 40-45’i olumlu cevap veriyor. Öbür taraftan da bu talep Kürtlerin yüzde 80-90’ının ortak talebi. Bu ise bize bir şey gösteriyor. Dil meselesi Türkiye’de en az tepki çeken ve en fazla olumlu karşılanabilecek bir mesele. Öbür taraftan da Kürtlerin en çok talep ettikleri bir mesele. Dolayısıyla Kürt meselesinin çözümüne dil ile başlanabilir. Dolayısıyla siyasetin hem bu talebi hem de Türkiye toplumunun rızasını görüp bu süreci yönetmesi gerekiyor” dedi.

Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü Reha Ruhavioğlu

Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü Reha Ruhavioğlu, Dil Haritası Projesi üzerine Sur Ajans’a yaptığı değerlendirmede Kürt dilinin günlük yaşamda kullanımının azalmasına karşın Kürtçeye ilişkin taleplerin Kürt toplumunun yüzde 90’ında karşılık bulduğunu belirtti. Ruhavioğlu, Kürtçenin eğitim alanında ve günlük yaşamın birçok alanında kullanımı konusunda Türkiye toplumunda da belli oranda olumlu karşılık bulduğunu ve Kürt sorunun çözümüne dilden başlanabileceğini söyledi.

Kürt Çalışmaları Merkezi’nin Dil Haritası Projesi üzerine konuştuğumuz Reha Ruhavioğlu, Kürtçe için tehlike çanlarının çaldığını ve Kürtçenin korunması için siyasetin hassasiyet göstermesi gerektiğini ifade etti.

Kürt Çalışmalar Merkezi’nin, Rawest Araştırma ile birlikte yürüttüğü Dil Haritası Projesi’nin  çıktıları üzerine Sur Ajans’a değerlendirmelerde bulunan Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü Reha Ruhavioğlu, önemli tespitlerde bulundu.

Diyarbakır, Mardin, Şanlıurfa ve Van’da yapılan araştırmaya göre, anadili konuşma ve anlama becerisi büyük ölçüde sürmekle birlikte dilin gündelik hayatta kullanımının zayıflaması Kürtçenin birkaç kuşak sonra sokakta konuşulamayacak düzeye gelmesine neden olacak düzeyde.

Kürt Çalışmaları Merkezi Direktörü Reha Ruhavioğlu-Dil Haritası Projesi

Kürtçenin kullanımı azalıyor, Kürtçe eğitim talebi yükseliyor

Ruhavioğlu, Dil Haritası Projesi’ne ilişkin şunları söyledi: “Dil Haritası projesi şöyle bir ihtiyaçtan yola çıktı: Dil giderek kullanımı azalan bir şey. Kimliğin de en çok göstereni o. Bu konuda da sistematik, dil nereye gidiyor, nasıl kullanılıyor araştırmaları yok. Bu epeydir bir aklımızdaydı. Dil Haritası projesinde yapmak istediğimiz şu: Şimdilik 4 ilde yaptık ama bütün bölgede periyodik araştırmalarla o ildeki nüfus Kürt nüfus ise bu nüfusun ne kadarı Kürtçe biliyor? Ne kadarı kiminle konuşurken Kürtçeyi kullanıyor? Ve dille ilgili talepleri ne kadar destekliyor? Bütün bu çerçeveyi görmek istiyoruz. Bu çerçevede 4 büyük şehirden başladık. Diyarbakır, Mardin, Urfa e Van. Çünkü bölgedeki nüfus esasen bu 4 büyük ilde birikmiş durumda, fakat araştırma diğer illere de yayılacak. Sadece Kürtlerle ilgili de değil. Urfa ve Mardin’de Araplar da yaşıyor ve onların dille ilişkilerini de ölçtük, ölçmeye de devam edeceğiz. Bu dil haritası sadece Kürtçe üzerine de değil, bölgede yaşayan bütün gruplar için bir Dil Haritası Projesi. Bu dil araştırmaları her bir ilde yaklaşık bin 500 kişiyle yaptığımız araştırmalara dayanıyor. Bu araştırmaların içinde anadili Türkçe olanları eliyoruz ve geriye kalanları analiz ediyoruz. Dolayısıyla bu 4 ilde anadili Türkçe olmayan yaklaşık 6 bin civarında insanla görüşmüş ve onları analiz etmiş oluyoruz.”

‘Ebeveyniyle Kürtçe konuşanların çocuklarıyla Kürtçe konuşma oranı 4/3 oranında azalıyor’

Kürt ebeveynlerin günlük yaşamda çocuklarıyla Kürtçe konuşma davranışında ciddi zafiyet olduğuna işaret eden Ruhavioğlu, şöyle konuştu: “Burada gördüğümüz en temel bulgular şöyle: Bugün yaşı 18 yaşın üstünde olan gençler önemli oranda dili anlayabiliyorlar ve konuşabiliyorlar. Yani bir yetenekten bahsediyorum, pratikten değil. Kürtlerin yaklaşık yarısı dilini iyi derecede biliyor. Çünkü biz dilinizi ne kadar biliyorsunuz? Sorusunda az bilenleri de bilen olarak kabul ediyoruz. Öbür taraftan gündelik hayatta dilin giderek kullanımının azaldığını da görüyoruz. Özellikle ebeveynleriyle hala Kürtçe konuşanların çocuklarıyla nasıl konuştuklarını ölçtüğümüzde dramatik bir biçimde azalıyor. Ebeveyniyle Kürtçe konuşanların çocuklarıyla Kürtçe konuşma oranı neredeyse 4/3 oranında azalıyor. Bu araştırmanın en çarpıcı çıktılarından bir tanesi şu zaten: Dil bizim zannettiğimizden çok hızlı bir şekilde kayboluyor. Dolayısıyla bu durum dilin alarm zillerinin çaldığını ve bir risk halinde olduğunu gösteriyor. Öbür taraftan Kütlerin örneğin Araplara göre daha fazla asimle olduğunu ve dili daha az kullandıklarını görüyoruz. Bunun birkaç sebebi var. Birincisi, asimilasyon politikalarının özelde Kürtçeyi hedef almasıdır. İkincisi, Kürtler Araplara kıyasla daha erken kentlileştiler. Özellikle Urfa’yı örnek vererek söylüyorum, Türkçe ile daha erken tanıştılar. Kürtler kent hayatının karma yapısında daha çabuk girdiler, Araplar Kürtlere göre daha geriden geliyor. Fakat duruma baktığımızda Araplarda da dramatik bir biçimde düşüş var. Hem kent hayatına katılma hem Türkçenin Kürtçe aleyhine büyüyen o asimilasyon politikası onları da etkilemiş görünüyor. Hem de son yıllarda Suriyeli görünmemek çabası, kaygısı Türkiyeli Arapları da Türkçeye yöneltmiş. Dolayısıyla bir yandan asimilasyon politikası sürüyor ve hem Kürtleri hem Arapları etkiliyor. Bir taraftan mültecilere bakış üzerinden Arap nüfus Türkçeye yöneliyor. Ama bu araştırmanın hem Kürtler hem Araplar için belki en çarpıcı çıktısı, eğer böyle giderse –özellikle Kürtler için- bir iki kuşak sonra belki sokakta hiç Kürtçe görmeyeceğiz.”

Dil Haritası Projesi

‘Kürt meselesinin çözümüne dil ile başlanabilir’

Çocuklarıyla Kürtçe konuşma konusunda ciddi sorun yaşayan Kürtlerin buna karşın Kürt kimliğine sahip çıkma ve Kürtçenin eğitim dili olması yönünde yüksek oranda talepkar olduğunu ifade eden Ruhavioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bununla birlikte şöyle de bir şey var; devlet şöyle düşünüyordu, biz Kürtçeyi azaltırsak Kürtlük de ortadan kaybolur ama tam tersi bir gidişat var. Yani, Kürtçenin kullanımı azalırken, Kürt kimliği güçleniyor. Kürt kimliğine ilişkin talepler güçleniyor. Kürtlerde çocuğuyla Kürtçe konuşmak neredeyse 4/1’e düşmüş durumda. Fakat belediyelerde Kürtçe hizmet olması, Kürtçenin bölgede ikinci resmi dil olması yüzde 80’lerin üstünde bir destek görüyor. Anadili Türkçe olmayan çocukların eğitim dili nasıl olsun diye sorduğumuzda Kürtlerin yüzde 85’ine yakını Türkçe ve Kürtçenin bir arada olduğu bir eğitim sistemi istiyorlar. Kürtçenin okullarda eğitim dili olmasını istiyorlar ve bu da önemli bir çıktı. Buradan çıkan en önemli sonuç ise şu: Türkiye geneli yaptığımız diğer araştırmalara baktığımızda Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 45’i Kürtçe ile ilgili taleplere sıcak bakıyor. Belediyelerde Kürtçe hizmet verilebilsin, okullarda Kürtçe ders verilebilsin sorularına anadili Türkçe olanların yüzde 40-45’i olumlu cevap veriyor. Öbür taraftan da bu talep Kürtlerin yüzde 80-90’ının ortak talebi. Bu ise bize bir şey gösteriyor. Dil meselesi Türkiye’de en az tepki çeken ve en fazla olumlu karşılanabilecek bir mesele. Öbür taraftan da Kürtlerin en çok talep ettikleri bir mesele. Dolayısıyla Kürt meselesinin çözümüne dil ile başlanabilir. Çünkü Türkiye’nin geri kalanı buna, statü gibi, başka meseleler gibi, siyasete gösterdiği gibi tepki göstermiyor, daha sıcak bakıyor. Dolayısıyla siyasetin bu iki veriyi yönetebilmesi gerekiyor. Hem talebi hem de Türkiye toplumunun rızasını görüp bu süreci yönetmesi gerekiyor. Kürtçenin bir şekilde Türkiye’de resmileşmesi ve eğitim sisteminin içinde yer alması gerekiyor ki, bu dil kaybolmasın. Kürtçe için tehlike çanları çalıyor ve giderek kaybolmakta. Arapça için de bunu söyleyebiliriz ama özellikle Kürtçe özelinde konuştuğumuz için şunu yinelemek istiyorum: Kürtçe için alarm zilleri çalıyor. Kürt dilini kurtarmanın yolu hem Kürt siyasetinin dil merkezli yüksek bir çaba göstermesi hem de gerek iktidarıyla gerekse muhalefetiyle Kürtlerin en ortak talebinin aynı zamanda Türkiye’nin de sıcak karşılayabileceği bir talep olmasını görmesi ve buna uygun politikalar yürütmesinden geçiyor.”

SUR AJASN / ÖZEL