AK Parti ve MHP’nin getirdiği seçim kanunu teklifinin ittifakları sonlandırdığını belirten HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Oylar doğrudan partilere gidecek” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te basın toplantısı düzenledi.

 Sağlık emekçilerinin bugün yaptığı g(ö)reve değinen Beştaş,  emekçilerin taleplerini dile getirdiklerinde ağır hakarete ve baskıya uğradıklarını söyledi. İktidarın sağlıkçıların talepleri karşısında “kafasını kuma gömme siyaseti” izlediğini yada hakaret tercih ettiğini ifade eden Beştaş, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kadın muhtarlarla yaptığı toplantıda sağlıkçıları işaret ederek, “Varsın gidiyorlarsa gitsinler, biz de gerekirse yeni mezunları istihdam ederiz” sözlerine tepki gösterdi. Beştaş, sağlıkçılara yönelik bu hakaretin kabul edilemez olduğunu söyledi.

Sağlık emekçileri özlük hakları için eylemde

'Sağlık emekçilerinin yanındayız'

 Sağlık emekçilerinin Türkiye’nin onuru olduğunun altını çizen Beştaş, “Sağlık emekçilerinin yanındayız, destekliyoruz, haklarının, taleplerinin bir an önce karşılanması gerektiğini tekrar söylemek istiyorum. Şunu da müjde olarak vermek istiyorum, kapıyı gösterenler gidecek, sağlıkçılar burada kalacak ve hep birlikte yaşayacağız. 14 Mart’ı gerçek bir bayram olarak kutlayacağımız günlere diyerek 14 Mart Tıp Bayramı’nı kutluyorum” diye belirtti.

'AKP’nin dış politikası rüzgar gülü gibi'

Ukrayna-Rusya savaşının dünyanın ve Türkiye'nin gündeminde olduğunu kaydeden Beştaş, bu savaşta bile iktidarın kirli yüzünün bir kez daha görüldüğünü belirtti. AKP’nin dış politikasını rüzgar gülüne benzeten Beştaş, şunları söyledi: “Rüzgar gülü gibi bir dış politika izliyorlar. Rüzgar nereye dönerse AKP iktidarının da yüzü oraya dönüyor. Erdoğan buaralar barışsever kesilmiş. Müzakereci rolüne bürünmüş, Ukrayna savaşını bitirmekten söz ediyor. Çözüm ve barış sözlerini kuruyor ama gelin bakın ki içeride tam bir savaş politikası yürütüyor. Kendi yurttaşına, Kürtlere karşı içeride dışarıda düşmanlığını sürdürüyor. Barış savunucusu gibi görünmesi, bu arada moda oldu. Bunu da sanki halk yutacak, gerçekten Erdoğan barış severmiş gibi kabul edecek gibi garip bir hezeyanla yapıyorlar. Tabi ki biz barışı savunuyoruz ama istikrarlı ve herkes için barış istemenin ne kadar değerli olduğunu söylemek istiyorum. Sürdürülebilir bir barış politikası hem içerde ve dışarda lazım. Hakların onurlu ve eşit bir şekilde yaşamını savunmak HDP'nin politikasıdır.”

 'İsrail-Filistin çatışması iç siyasete malzeme'

 Geçtiğimiz hafta İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un Erdoğan ile bir görüşme yaptığını hatırlatan Beştaş, “HDP olarak elbette İsrail ile diplomatik ilişkilere karşı değiliz. Bu ilişkilerin başta Filistin halkı olmak üzere bütün Ortadoğu halkların yararına olmasını isteriz ama AKP iktidarı 10 yıldan uzun süredir İsrail-Filistin çatışmasını iç siyasete malzeme etmekten geri durmuyor. Antisemitizmi körüklediği gibi Filistinlilerin kendi topraklarında özgürce yaşamaları için bir katkı yapmaktan uzaktır politikaları. Filistin halkı çok ağır saldırılara maruz kaldı. İsrail devleti de bu politikasını devam ettiriyor” diye belirtti.

‘Zeytin ağacı barışın sembolüdür ama bu yüzyılda talanın ve işgalin sembolü oldu’

Bu görüşmede en dikkat çekici şeyin Nazım Hikmet'in “Yaşamaya dair” şiirinin okunması olduğunu ekleyen Beştaş, “İnsan dinlerken Filistinlilerin zeytin ağaçlarının nasıl talan edildiğini ve Efrîn’deki zeytinliklere yönelik uygulamaları düşünmeden edemiyor. Zeytin ağacının anavatanı Filistin'in de içinde olduğu Doğu Akdeniz havzasıdır. Antik Helen ve Mezopotamya medeniyetlerinde zeytin ağaçlarına büyük bir kutsallık atfedilir. Zeytin ağacı barışın sembolüdür ama bu yüzyılda talanın ve işgalin sembolü oldu. Bu işgaller Filistin'de olduğu gibi Kürt coğrafyasında ‘zeytin dalı’ gibi adlar konularak devam ettiriliyor. Efrîn zeytinliklerini talan eden Erdoğan dinledi, Filistin zeytinliklerini talan eden Herzog ise şiiri okudu. Biz yapılana mı bakalım, söylenene mi? Tabi ki yapılanı görüyoruz. Bunun ne kadar büyük bir iki yüzlülük olduğunu ifade edelim” şeklinde konuştu.

'Filistinliler ölüyor'

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu Filistin’e göndereceğini ilan ettiğini dile getiren Beştaş, şöyle devam etti: “10 yıldan fazladır ‘Gazze’ye gideceğim’ dedi ama gidemiyor. Şimdi Dışişleri Bakanını gönderecek. Şovunuza alet ettiğiniz topraklarda Filistinliler ölmeye devam ediyor, göçe zorlanıyor ve tutuklanıyor. HDP olarak İsrail ve Filistin halklarının geleceklerinin birbirine bağlı olduğunu düşünüyoruz. Tıpkı Türkiye'de yaşayan Kürt halkı ve Türk halkı ile birlikte diğer halkların özgürlüklerinin ve yaşamlarının birbirine bağlı olması gibidir.

Barışa şans verilmeli

Filistin halkı özgürleşmediği müddetçe İsrail halkının da demokratik bir ortamda ve özgür olarak yaşama hakkı ortadan kalkıyor, barış hakkı ortadan kalkıyor. İsrail bir önce Filistin’e yönelik ağır ablukayı sonlandırmalı ve dünyanın gözü önünde şeffaf bir şekilde BM’nin çözüm tezi olan 1967 öncesi sınırları esas alarak barışa şans vermelidir.

CHP, Bolu belediye başkanı hakkında ne düşünüyor?

Bolu Belediye Başkanı her gün yeni bir ırkçılık beyanı ile Türkiye’nin gündemini işgal ediyor. Kendisinin mültecilere, kadınlara, Kürtlere karşı ırkçılığını herkes duydu. Dün de partimizi etiketleyerek bir tweet atmış. Ben kendisini muhatap almıyorum, genel merkezlerine sesleniyorum. Genel Başkan düzeyinde Selahattin Demirtaş'ın derhal serbest bırakılması gerektiği çağrıları yapılırken, 4 Kasım darbesindeki hukuksuzluklar AİHM’den dönmüşken CHP Genel Merkezi Bolu Belediye Başkanı hakkında ne düşünüyor? Sadece Demirtaş'ın fotoğraflarını paylaştığı için bir emekçi kadının işten atılmasını nasıl karşılıyorlar? Buna dair bir söylemleri olacak mı?

4 temel acil öneri

Ekonomideki krize karşı basit, acil 4 temel önerimiz var. Onlar da şunlardı: Başta 5’li çete olmak üzere 2016 yılından beri vergi istisnası, affı ve muafiyetlerinden yararlanan gerçek ve tüzel kişilerin elde ettiği kazançlar 3 ay içinde geri alınsın. Gençler ve kadınlar başta olmak üzere ölçülü ve kabul edilebilir kamu yararı kapsamında, iş ve işlemlerde bulunan gerçek ve tüzel kişiler geri alımdan muaf tutulsun. Yıllık cirosu 5 milyon TL’nin altında olan ve daha önce söz konusu desteklerden yararlanmış gerçek ve tüzel kişiler geri alımdan muaf tutulsun. Vergi istisnası, affı ve muafiyetinden yararlanan gerçek ve tüzel kişilerin her yılın son Pazartesi günü yararlanma gerekçe ve miktarları şeffaf yönetim ilkesi gereği Hazine ve Maliye Bakanlığınca kamuoyuna duyurulsun. Biz buna dair kanun tekliflerini sürekli veriyoruz. Bugün Ekonomi Komisyonumuz da ayrıca bir açıklama yaptı. Bu ülke halklarını birazcık seviyorsanız gelin bu teklifleri hemen çıkaralım ve vatandaş biraz rahat nefes alsın.

Kemal Kurkut kararı

Kameralar önünde öldürülen Kemal Kurkut hakkında Diyarbakır İstinaf Mahkemesi ‘meşru sınırlar içinde öldürüldüğünü ve ceza verilemeyeceğini’ kabul etti. Bu Türkiye tarihinin en korkunç kararlarından biri. Güzel sanatlar akademisinde okuyan bir genç, bayram kutlamasına gitmiş; üstü çıplak ve polis kurşunuyla öldürülmüş ama ceza verilmez diyor. Hiçbir hukukta yok böyle bir şey. Resmen ‘Kürtleri öldürebilirsiniz’ dediler aslında. Mahkeme ‘Kürtlerin ölümü cezasızlık sebebidir’ diyor. Hadi kasten demeyin olası kast da mı yok, taksir de mi yok, kaza da mı yok? Hukukta buna ilişkin birçok sevk maddesi var. Gencecik bir insan herkesin gözü önünde öldürüldü, annesi her gün ağıt yakıyor. Ailesi bir adalet mücadelesi veriyor. AKP-MHP ittifakının resmidir bu. Her gün ‘Kürt ve Türk kardeş’ diyorlar ya Kemal Kurkut bu kardeşliğin nasıl olduğunun belgesidir.

Newroz çağrısı

8 Mart çok büyük coşku ile gerçekleştirildi. Şimdi 21 Mart Newroz Bayramı geliyor. Newroz'da milyonlarca insan bu gidişata dur diyecek. Ekonomik buhrana, hak ve özgürlük gaspına, anti demokratik uygulamalara ve savaş politikalarına dur diyecek. İsyanını, itirazını Newroz'da ifade edecek; her bir yurttaş Kawa olacak ve zulme başkaldıracak.

Seçim kanunu: İttifaklara karşı bir hamle

Seçim yasası bu sabah geldi. Temel hatlarına baktım. Tamamen kendi bekaların sağlamak için hazırladıkları bir teklif. İttifaklara karşı bir hamle bu. Millet İttifakı ve diğer ittifaklara karşı bir hamle. Demokratik bir teklif değil. ‘Yeniliyoruz, düşüyoruz’ demenin bir adı ve bir itiraf. Gidişlerini hiçbir kanun teklifi durduramaz. Çatlak o kadar büyük ki yamalarla, boyalarla kapatamayacaksınız.

MHP için indirildiğini herkes biliyor

Biliyorsunuz seçim barajı Kürtler Meclis'e girmesin diye getirildi. HDP 2015’te barajları yerle bir ettiği ve baraj artık küçük ortak aleyhine olduğu için onu kurtarmak için bir teklif bu. Bu bir siyasi rüşvet. Bütün anketler MHP’nin baraj altında olduğunu gösteriyor. Bu seçim yasası bir aciliyet değil. Ortakların kendi arasında anlaştığı kimseye sormadığı bir teklif. Bir-iki yıldır aralarında kavga mı ediyorlar, tartışıyorlar mı ne yapıyorlar bilmiyorum. Uzunca bir zamandır ellerindeydi ama getirilemiyordu ancak şimdi getirildi. Baraj yüzde 7’ye indiriliyor. MHP için indirildiğini herkes biliyor. Kendi gelecekleri için epey düşünmüşler. Küçük ortağa bir siyasi rüşvet ve hediye bu.

'Küçük partiler yine temsil edilemeyecek'

 “İttifaklarla ilgili ittifaklar sona erdi dediniz. Şimdi sistem nasıl olacak?” sorusuna Beştaş, “Üç parti ittifakla seçime giriyor, her parti seçim barajını aşmak zorunda değil. Örneğin Ankara’da ittifaktaki küçük parti artık oylarla vekil çıkarabiliyordu ittifaktan dolayı. Şimdi onu çıkaramıyor. Ne kadar oy almışsa o oranda temsil edebilecek. Bu temsil hakkını zedeleyen ve büyük partilere yarayan bir düzenleme. Küçük partiler yine parlamentoda temsil edilemeyecek. Diyelim ki 50 bin oy aldı, 10 bin oy büyük ortaktan arttı. 10 bin, 50 bine ekleniyordu ve vekil çıkarabiliyordu, şimdi o yok. Milletvekili seçimi için ittifakla sadece barajı geçmiş sayılıyor. Bu diğer ittifakların temsil gücünü azaltmak için yapılmıştır. Kendi aralarında birileri fayda birileri zarar görecek ve bu büyük partilere yarıyor” diye yanıtladı. (Kaynak: MA)