Tanım olarak: bir tercihin oylanması ve meşrulaştırılmasıdır.
Söz konusu olan, hükümetlerin yönetimine aday olmak ise, buna hükümet etme seçimleri denir. Türkiye’de bunun açık ismi parlamento seçimidir. Buna siyasal seçimlerde denir. Bu seçimler ülkenin kimin ve nasıl yönetilmesinin halk çoğunluğu tarafından karar ve tercihlerin açığa çıkması amaçlanır. Seçimlerin özgür ortamlarda yapılması en temel prensiptir. Özgür ortamın demokratik olması için rekabetçi ve eşitlikçi olması gerekir. Bu ortamda uyulması gereken kurallar nispi derecede çiğnenir. Çiğnenen bu nisbilik, alabora düzeyinde değilse tolere edilir, seçimin kaderini alabora edecek boyutta ise, ülke iç savaş ortamına sürüklenir. Seçimleri boykot eylemleri sergilenir. Seçimler uluslararası arenada itibar ve meşrutiyet kaybı yaşar. Ulus içinde yönetim zora girer, yönetme ehliyeti kaybolur. Yönetim bu açığını kapatmak için, daha da sertleşerek güvenlikçi metot uygular.
Sömürgelerde durum biraz daha farklıdır. Her sömürge halkı üçe bölünür (bu bir formüldür) …sömürgecilerle ortaklaşanlar… sömürgecilere direnenler ve orada nötr kalanlar.
Sömürgeciliğe karşı direnenler fazla güçlü değilse, seçim ortamı, örgütleme ve propaganda ortamını hazırlar. Sömürgecilerin parlamentosunda sorunları dile getirip mücadeleye farklı bir boyut kazandırır. Ancak sömürge halkının ezici çoğunluğu muhalif niteliğinde ise ve bu ezici muhalefet, bir maddi güce evrilmiş ise, seçim bir yandan boykot edilir, bir yandan da seçimin yapılması engellenir. Böylece seçimin meşruluğu tartışılır hale getirilir.
Eğer seçimin yapılması engellenemez boyutta ise, boykotun halkta karşılığı olmayacak, akıntıya karşı mücadeleye dönüşür.
Akıntıya karşı mücadele bir santim ilerletmez, sadece mücadelecileri yorar. Halktaki karşılığı, moral bozukluğu ve pasifizm şeklinde olur. Oysa akıntı yönünde yapılan seçim hamlesi çalışmaları, daha heyecan, motivasyon, örgütleme ve bilinç düzeyini ivmelendirir.
14 Mayıs 2023 seçimleri bu meyanda değerlendirdiği zaman, tutsak olanların salınması, uluslararası düzeyde siyasal güç gösterisinin açığa çıkması, Rojava’nın nefes alması açısından önem arz eder.
1912 yılında Osmanlının balkanlarda büyük yenilgi alması ve hızla geri çekilmesi, dünyadaki alacaklılar paraları tehlikeye girdi diye panik yaşanmış, öncelikle Almanların sahiplenme atakları ile Osmanlıya sahip çıkılmış. Bu sahiplenme Rus, İngiliz, Fransa, İtalya ülkeleri kendi aralarında ittifak kurarak karşı saldırıya geçerek alman-Osmanlı ittifakı yenilgiye uğratılmış, Osmanlı toprakları paylaşılmış. Osmanlı askerleri tasfiye edilmiş, silahlar toplatılmış, Kapitülasyonlar imzalanmış.
Ancak, bu yıllara denk gelen bütün itilaf ülke devletlerinde seçimler yapılmış, bütün iktidardakiler seçimi kaybederek, yönetim muhalefetin eline geçmiş.
1917-18-19-20 yıllarında Fransa’da, İngiltere’de ve Rusya’da (Sovyet devrimi) yapılan seçim sonucunda muhalefetin iktidarı ele geçirmesi, yeni iktidar sahipleri, apar topar bir muhatap bulup, alacaklarını garantiye aldıktan sonra, ihtilaf devletleri derhal İstanbul topraklarını terk ederek, cumhuriyetin kurulmasında da büyük katkı sundukları akılda tutulmalıdır.
Dünyada hiçbir siyasal ilişki, iç ve dış ittifaklar (müttefik)kurulmadan işler yürümez. İttifaklar kurulurken, geçmişin günahları baz alınmaz. Günün somut koşulları güncellenir. Kişiler, kurumlar geçmişin hatalarını, suçlarını üstlenmiyor, eleştiriyorlarsa, değer atfedilir.
Dünyanın en korkak şeyi sermayedir(para). Canlı bir organizma gibi, hissiyatı çok güçlüdür. Tehlikeyi hissettiği an kaçar. Sermaye her zaman güvenli liman arar.
Güvenli liman, seçimin özgür ortamda yapıldığı yerlerdir. Bu anlamda bütün ülkeler seçimlere çok anlam yükler.