Sincan 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Şerafettin Demir, gönderdiği bir mektupla cezaevinde yaşadığı hak ihlallerini anlattı. 2011 yılından bu yana tutuklu bulunan ve ağırlaşmış müebbet hapis cezası alan Demir, bir mektubunda yer alan “Hz. Hüseyin”, “Hz. Hasan”, “Hz. Zeynep”, “Yezid”, “Firavun” ve “Hz. Musa” ifadeleri nedeniyle cezaevi yönetiminin “örgüt propagandası yapmak” iddiasıyla hakkında soruşturma açtığını kaydetti.
Demir, Kerbela olayı ile ilgili araştırmalar ve okumalar yaptığına işaret ederek, “Kerbela olayı ile hakikatin peşine düştüm. Tahkikat da benim peşime düştü. Mektubun içeriğinde Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, kardeşleri olan Hz. Zeynep ve barbar Yezid, yine Hz. Musa, hatta Firavun dahi ‘PKK üyesi’ ilan edilmiş oldu açılan bu tahkikatla. Ben bu isimler nedeniyle örgüt propagandası yapıyorsam, bu isimlerde ‘örgüt üyesi’ ilan edilmiş oluyor. Diğer tarihsel şahsiyetleri bilmem ama Yezid ile Firavun’un bu üyelikten hoşnut olmadıkları kesin.”
13 günlük hücre cezası
Demir, mektupta yer alan “aile örgütü”, “devlet örgütü” ve “kendi örgütümüz” ibarelerinin de soruşturma konusu olduğuna işaret ederek, “Suç örgütlerinin isimleri’ diyerek o cümledeki ‘aile’ ve ‘devleti’ suç örgütü yerine koymuş olursunuz diyorum ama bu karşılık bulmuyor” diye belirtti. Bu soruşturma kapsamında kendisine 13 günlük hücre cezası verildiğini aktaran Demir, infaz hakimliğinin onay verdiğini ve dosyanın şuan ağır ceza mahkemesinde olduğunu dile getirdi.
Yazdığı kitabın fotokopisi verilmedi
Demir, cezaevinde bir kitap çalışmasını ailesine gönderdiğini bu konuda herhangi bir sorun çıkmadığını ancak son rötuşları yapmak için çalışmasının fotokopisinin kendisine “yasak” denilerek geri verilmediğine yer verdi. Mevzuatta fotokopilerin verilmesi için herhangi bir engelin olmadığını aktaran Demir, amacın “hakikati susturmak” olduğunu dile getirdi.
Yasak ihtimalinden mektuba el konuldu!
Fotokopisinin kendisine verilmemesi üzerine kardeşinden kitabın bölümlerini istediğini belirten Demir, kardeşinin de istediği bölümleri yazıp yolladığını ancak bu sefer de “Devlet büyüklerine ve devlete hakaret” iddiasıyla “Yasak doküman olabilir” denilerek mektuba el konulduğunu ifade etti.
‘Kardeşim cezaevindeymiş gibi gösterildi’
Demir, cezaevinin mahkemeye kardeşinin cezaevindeymiş gibi gösterildiğini de aktardı. Demir, mektubunda şu ifadelere yer verdi: “Mektubu gönderen kardeşim mahkemeye cezaevindeymiş gibi gösterildi. İkinci defa da sanki hakkında tutuklama kararı varmış gibi gösterildi. Amaç mahkemeyi kandırarak, algılarına yön vererek, aldığı hukuksuz kararı mahkemeye makul maddi gerçek olarak sunup kabul ettirmektir. Cezaevi idaresi nasıl olurda masumiyet karinesini hiçe sayıyor, açık iftira eder, yalan yanlış kişisel bilgileri nereden bulur da nasıl yayar? Siyasi kimliğimiz karşısında daha başka kim bilir neler yapacaklar?”
Kürtçe’ye ambargo
Demir ayrıca, Kürtçe kitaplarında tercüman olmadığı iddiasıyla kendilerine verilmediğini aktararak, “Anadilimizde okumamız engelleniyor. Açıkça anadilimizde ambargo uygulanıyor. Bizden tercüman ücreti istiyorlar. Yani ‘ya kitabın birkaç misli bir tercüman ücretini verirsiniz ya da anadilinizde okumayı unutursunuz’ demek istiyorlar. Bu aleni bir kültürel kıskaç ve ayrımcılıktır” diye belirtti.
Mektupların akıbeti bilinmiyor
Mektupla iletişim haklarının da engellendiğini belirten Demir, tahahütlü, APS, Fax gibi yöntemlerle gönderdikleri mektuplara dair kendilerine “posta alındı” makbuzunun da verilmediğini dile getirdi. Bu nedenle gönderdikleri mektubun adrese ulaşıp ulaşmadığı konusunda bir bilgilerinin olmadığını aktardı. Demir, bu makbuz verilmediği için mektubun ulaşmadığı zamanda da zararlarının karşılanmasına dönük gerekli kurulara başvuru hakkının ellerinden alınmış olduğunu ve sadece mektupların fahiş fiyatlarını ödemekle kaldıklarını aktardı.
Psikolojik harp
Demir, farklı suçtan tutukluların/hükümlülerin tüm pencerelerinin ayın havalandırmaya açılığını bu nedenle televizyon, radyo ve insan seslerinin ortaya ciddi bir gürültü sorunu doğurduğunu ve bu durumun düzenli uyuma, düşünme, yoğunlaşmalarını engellediğini dile getirdi. Demir mektubunda, “Mevzuata rağmen ısrarla bir psikolojk harp-özel savaş aracı olarak devam ettiriliyor. Arkadaşlarımızla aynı modülde kalmamız engelleniyor” ifadelerine yer verdi.
Demir, diyabet hastası olan tutsaklara diyete uygun olmayan yemeklerin verildiğine de mektubunda yer verdi. Aynı zamanda hastane sevklerinin de zamanında yapılmadığını belirten Demir, yapıldığı zamanda da hijyenik olmayan koşullarda yapıldığını aktardı. Demir, bu durumun tedavi hakkını engellediğini dile getirdi. (Kaynak: MA)