Önce köpekten korkulmadığını belli etmek gerektiğini belirten İçen, birden köpek geçiyorsa ve oradan geçiliyorsa istemeden bazen heyecanlanabileceğini dile getirip, heyecanlandığı zaman bu heyecanı fark eden köpeğin kişiyi düşman olarak belleyebileceğine dikkat çekti.
“Hepsi için demiyoruz” diyen Başhekim İçen, şöyle konuştu:
“Veya içlerinden bir tanesi kendi bölgesini korumak adına size tepki gösterebilir, havlayabilir. Eğer o havlama esnasında kaçma gibi bir eylemde bulunursanız bu sefer sizi düşman belleyip saldırabilir. İnsanlara bu hayvanlardan korkmamayı öğretmemiz lazım. Korkusu ve fobisi olan kişileri barınaklara götürüp bu hayvanların aslında tehlikeli olmadığını ispatlamak lazım. O fobiyi yendikten sonra eğer siz köpekten korkmazsanız köpek de bir değil, 30 tane olsa havladığında siz o korkuyu salmadığınız sürece kolay kolay size saldırmaya cesaret edemezler. Ama içlerinde bir tanesi psikolojik olarak saldırır, o saldırı sizde panik oluşturursa diğerleri de iştirak eder. İşte bu, istenmeyen durumlara sebep olur.”
‘Türkiye’de barınaklarımız eskiye göre çok daha iyi’
Yeni yapılan çip uygulamasında köpek sokağa atıldığı zaman o hayvanın kime ait olduğu bilindiğini kaydeden İçen, “Avrupa’da bu uygulamada hayvan sokağa atılmışsa, sahibi bulunduğunda ciddi bir cezasına çarptırılıyor. Dolayısıyla kimse kolay kolay o köpeği sokağa atamıyor. Eğer çipsiz ve sahipsizse barınaklar bunu sahipleniyor. Barınaklar bunun tedavisini ce sahiplendirme projesine gidiyorlar. Türkiye’de, barınaklarımız eskiye göre çok daha iyi. Özelikle Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin barınakla ilgili yaptığı düzenlemeden sonra eskiye oranlar hizmetler nispeten biraz daha düzeldi. Ama örnek göstereceğim barınaklardan bir tanesi şu anda Mardin Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılıyor. Yaklaşık 350 dönüm bir arazi tahsis edilmiş ve burada hayvanseverlere yönelik özelikle ağaçlandırma da yapılarak hayvanseverlerin gidip orada hayvanları sevmesi, gezdirmesini, bakım ve beslemelerini bizzat kendi elleriyle yapmalarını ve böylece sokak hayvanı kavramını, insanların bu korkusunu da, tehlikeyi de ortadan kaldırıyor” diye konuştu.
‘İnsanlarla hayvanları karşı karşıya getirmemek bizim için oldukça önemli’
Hayvanların da insanların da değerli olduğunu söyleyen İçen, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Dolayısıyla insanlarla hayvanları karşı karşıya getirmemek, onları bu pozisyonlara düşürmemek bizim için oldukça önemli. Bunun da tek yolu barınak sayılarını ve kalitelerini artırmak. Onların sosyal bir canlı olduğunu ve bu sosyal canlıların da ilgiye ihtiyaç duyduklarını, dolayısıyla bunları sadece oraya atmak değil, özelikle belli aralıklarla ilkokul öğrencilerini, ortaokul öğrencilerini bu barınakları ziyaret ettirip köpeklerle daha yakın temas sağlamalarını, aşıları da yapıldığı için insanlar için tehlike de oluşturmayacak.”
Bir diğer önemli hususun kuduz olduğuna dikkat çeken Prof. İçen, “Son dönemde gerçekten vaka sayısının arttığı bir olgu. Kuduz için ciddi aşılama programlarının sadece evcil hayvanların değil, yaban hayvanlarında ve bunun içinde çiplendirmenin muhakkak bütün hayvanlara yapılması gerekir. Bu şekilde de kuduzu nispeten kontrol altına alabiliriz. Evcil hayvanlarımızın sayısını bilmek, envanterimizi iyi bilmek ve bunları kısırlaştırmak. Bunlara eziyet değil, hayat standartlarını yükseltmemiz lazım. İnsanları koruyalım derken hayvanlara da eziyet etmememiz gerektiğini de unutmamamız lazım” ifadelerine yer verdi.