Amed Sağlık Platformu ve Amed Emek ve Demokrasi Platformu TTB Merkez Konseyi üyelerinin görevden alınmasına ilişin açıklama yaptı.
Diyarbakır tabip odası önünde yapılan açıklamayı Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Elif Turan okudu.
‘Bu karar demokrasiye darbe niteliğindedir’
TTB Merkez Konseyi’nin görevden alınması kararının kabul edilemez olduğunun belirtildiği açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Türk Tabipleri Birliği (TTB), 6023 sayılı yasa ile kurulmuş, Kamu kurumu niteliğindeki bir meslek örgütüdür. Seçili kurulları seçimle gelir, seçimle gider. Türkiye uzun dönemdir evrensel ilkeleri, Anayasa, yasa ve teamülleri yok sayan; bilimden, adaletten uzak bir anlayışla ve halkın adalete olan güven duygusunu yok eden “yargı” kararları ile yönetiliyor. 30 Kasım 2023 tarihinde, AKP iktidarında bir ilk daha yaşanarak TTB Merkez Konseyi üyeleri, mahkeme kararıyla görevden alındı. Bu karar demokrasiye darbe niteliğindedir. Belediyelere kayyum atandığı, seçilmiş milletvekillerinin hapiste olduğu ve seçilmiş meslek örgütlerinin yöneticilerinin görevlerinden uzaklaştırıldığı rejimler demokratik rejim olarak adlandırılamaz. Bu kayyum uygulamaları, darbe dönemlerinin yöntemidir.
Bizler bu kararın neden alındığını biliyoruz. TTB’nin susturulmasına, etkisizleştirilmesine yönelik çabaların yeni olmadığını da biliyoruz. “TTB kapatılsın, adı değiştirilsin, yöneticileri tutuklansın” çağrılarının belirli periyotlarla sürekli gündeme getirilmesi de tesadüf değildir. TTB’nin 70 yıllık mücadele tarihinde; Darbe dönemlerinde idam cezalarına karşı durması, açlık grevlerinde evrensel hekimlik tutumunu benimsemesi, on yıllardır hekimlik değerleri için mücadelesini büyütmesi, COVID-19 pandemisinde bilimsel bilgiyi, şeffaf bir şekilde toplumla paylaşması, sağlık emekçilerinin yaşadığı şiddete ve mobbinge karşı sesini yükseltmesi, hekimlerin emeğini ve sözünü meydanlara taşıyarak insanca yaşama ve çalışma koşullarını savunması, sağlıkta yaratılan çöküşü gün yüzüne çıkarması ve herkese ‘Eşit, Parasız, Nitelikli, Ulaşılabilir, Anadilinde Sağlık hakkını’ talep etmesi sürekli iktidarları rahatsız etti.”
‘TTB özgürlük, demokrasi, adalet gibi kavramlar için de mücadele eden bir örgüttür’
TTB’nin meslek örgütü kimliğine vurgu yapılan açıklamanın devamında şu ifadeler yer aldı: “ TTB, sadece Merkez Konseyi üyeleri ile sınırlı bir meslek örgütü değildir. TTB, tüm üyelerinin bütünlüğü içinde var olan, mücadelesini de tüm üyeleri ile birlikte yürüten bir örgüttür. Şubat depremleri bunun en sıcak örneğidir. TTB sadece sağlık ortamının düzenlenmesi ve sağlık politikalarının geliştirilmesi için değil; aynı zamanda toplum sağlığı ve onun için şart olan özgürlük, demokrasi, adalet gibi kavramlar için de mücadele eden bir örgüttür.
Varlık sebebi insanı yaşatmak ve sağlığını koruyup geliştirmek olan hekim meslek örgütü TTB’nin, yıllardır Kürt sorununun barışçıl-demokratik yollardan çözümünü savunması, “nükleer ve kimyasal silahlara, mayınlara, bireysel silahlanmaya” karşı durması ve dünyanın her yerinde ve tarihin her döneminde “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” demesi bu kararın alınmasına yol açmıştır.”
‘TTB ve yöneticileri yalnız değildir’
Türkiye’de yargının siyasallaştığının belirtildiği açıklamada son olarak, “Yargının siyasallaştığı, hukukun araçsallaştığı bir dönemde siyasi iktidarın ve ortaklarının uzun süredir hedef gösterdiği TTB ve yöneticileri yalnız değildir. Hukuksuzluğa karşı Adaletin, Savaşa karşı Barışın yanındayız. Toplumun yaşam ve sağlık hakkını; emek, demokrasi, insan hakları ve hekimlik değerlerini savunan TTB'nin yanındayız” denildi.