Eğitim

‘Ücretli öğretmenlik’ sistemi, öğrenci ile öğretmenleri nasıl etkiliyor?

Eğitim sistemine her geçen yıl derin izler bırakarak, çeşitli mağduriyetlere neden olan ‘ücretli öğretmenlik’ uygulamasından öğrenciler ve öğretmenler nasıl etkileniyor?

Zelal Sinayiç/ÖZEL HABER

Türkiye’de 2022-2023 eğitim- öğretim yılında yaklaşık 76 bin 485 olan ücretli öğretmen sayısı, her geçen yıl katlanarak artıyor. 2019 yılında atama bekleyen öğretmen sayısı yaklaşık 460 bin iken, bu sayı 2023 yılında 700 bini aştı. Öğretmen atamasının yerine ‘ücretli öğretmen’ uygulaması ile açığı kapatmaya çalışan MEB’in bu uygulaması çocuklar ve öğretmenler üzerinde olumsuz etkiler bırakıyor.

1998-1999 yıllarına kadar ‘kanuni izin, geçici görev, disiplin cezası veya görevden uzaklaştırma’ gibi nedenlerden dolayı okullarda oluşan öğretmen boşluğunu Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) 657 sayılı Devlet Memurları Kanunun 86’ncı maddesi kapsamında ‘vekil öğretmen’ atamasıyla doldurmaya çalışıyordu. Ancak MEB, bu uygulamayı 2000’lerin başında rafa kaldırarak aynı yasa ile ‘ücretli öğretmenlik’ uygulamasına başladı.

Ücretli öğretmenlik denemesinin startını teknik branşlar için veren MEB, bu uygulamayı 2006 yılından sonra tüm branşlara yaydı. Yapılan en son araştırmaya göre MEB, 2023 yılında yaklaşık 76 bini aşkın ücretli öğretmen alımı yaptı.

Eğitimciler, MEB’in ücretli öğretmenlik uygulamasında ısrar etmesinin temel nedenini ‘düşük ücret ile öğretmen açığını kapatmak’ olarak açıklıyor. ‘Vekil öğretmen’ uygulamasıyla çalışmaya başlayan öğretmenlerin kadrolu öğretmen maaşının 3’te 2’si kadar maaş aldığını hatırlatan eğitim emekçilerinin temsilcileri  ‘ücretli öğretmen’ uygulaması ile ‘kölelik’ dayatıldığını söylüyor.

Son süreçlerde atama bekleyen öğretmenler ile öğretmenlik meslek örgütlerinin ‘kölelik’ olarak yorumladığı ‘ücretli öğretmenliğin’ kaldırılması için baskılarını artırırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2023-2024 Eğitim Öğretim yılı açılışında tepkileri “Ücretli öğretmenlerin ek ücretlerine yüzde 25 artış yaptık” şeklindeki ifadeleriyle azaltmaya çalıştı.

Giderek yaygınlaşan ‘ücretli öğretmenlik’ uygulaması eğitim sistemine derin izler de bırakmaya başladı. Sayısı 77 binlere dayanan ücretli öğretmenler, sadece eğitim fakültesi mezunlarından oluşmuyor. MEB, farklı lisans bölümleri ile ön lisans bölümlerinden mezun olanları da ücretli öğretmen olarak okullarda görevlendiriyor. Eğitim uzmanları ile psikologlar bu durumun öğrenciler ile öğretmenler üzerinde ciddi etkiler bıraktığını aktarıyor.

Eğitim sistemine her geçen yıl derin izler bırakan ‘ücretli öğretmenlik’ uygulamasından öğrenciler ile öğretmenler nasıl etkileniyor? Eğitim-Sen Diyarbakır 1 Nolu Şube Eşbaşkanı Zülküf Güneş, PDR Derneği Diyarbakır İl Sekreteri Kader Türk ve Diyarbakır'daki bir köy okulunda ücretli öğretmenlik yapan S.A değerlendirdi.

Ücretli öğretmenlik mağduriyet yaratıyor

Ücretli öğretmenliğin çok geçmişlere dayandığını ve günümüz noktasına gelindiğinde ise büyük mağduriyetler yarattığını dile getiriyor.

“Bu uygulama yıllardır devam eden bir uygulama. 20 yıl önce öğretmen açığını vekil öğretmen adı altında bir öğretmenlik statüsüyle tamamlıyorlardı. Daha sonra bunu dönüştürerek, ücretli öğretmen şeklinde bir istihdama dönüştürüldüler. Tabii vekil öğretmenlikte şartlar şu an ki ücretli öğretmenliğe göre daha iyi durumdaydı. Orada maaşın üçte ikisine denk gelen bir ücretle hesaplanıyordu. Sigorta primleri ay boyunca hesaplanıyordu.  Fakat ücretli öğretmenlikte bir öğretmen kaç saat derse giriyorsa bunun üzerinden ek ders ücreti ile bir aylık hesaplama alınıyor. Tabii ki bu da ciddi mağduriyet yaratıyor.”

2016 yılından itibaren ücretli öğretmen sayısında ciddi artışın olduğunu aktaran Güneş, bu uygulamada neden ısrar edildiğini şöyle açıklıyor:

‘Kölelik’ denilebilecek şekilde çalışmak zorunda bırakılıyorlar

 “Biat etme kültürünün geliştirmek, ikincisi hak arama yöntemlerinin önüne geçme, örgütsüz kılmak. Ücretli öğretmen sendikaya üye olamıyor. Ücretli öğretmen işte hakkını arayamıyor hakkını arayamadığı için örgütsüz bir kitle ortaya çıkıyor ve hak aramanın önüne geçiyor. Bir başka neden ise vermesi gereken maaşın belki işte dörtte biri, üçte biri kadar bir istihdam yaratıyor burada. Açlık sınırının altında ‘kölelik’ denilebilecek şekilde çalışmak zorunda bırakılıyorlar."

Ücretli öğretmenlikteki tabloyu kaygı verici

Öğretmenlerin hem pedagojik olarak yetersiz olmaları hem de geçici olarak çalışmalarından kaynaklı kendilerini tam olarak verimli hissedemediklerine vurgu yapan Güneş, ücretli öğretmenlikteki mevcut tabloyu 'kaygı verici' olarak yorumluyor. 

“Öğretmenler zaten çalıştığı okullarda gerçek anlamda kendilerini tam olarak verimli hissedemiyorlar. Her bir öğretmen arkadaşımız kendine geçici gözüyle bakılıyor. Yani burada öğretmen ne kadar bir sürede çalışacağını bilemediği için buna yönelik de bir planlama yapamıyor. Çünkü çalıştığı okulda bir öğretmen ataması sonucu o arkadaşımız o görevden alınıyor. Yani orada kalma koşulu kalmıyor.  Dolayısıyla öğretmen kısa, orta, uzun vadeli bir planlama yapamadığı için kendisini orada tam anlamıyla gerçekleştiremediği içi öğrencileri için de verimli olamıyor. Bu yönüyle de ciddi anlamda kaygı verici”

'Çocukların ilk rol modelleri öğretmenlerdir'

Türk Psikolojik ve Rehberlik(PDR) Derneği Diyarbakır İl Temsilciliği İl Proje Sekreteri Kader Türk ise, ilkokul çağının, çocuklar için hayati önem taşıdığını Sullivan'ın 'İlkokul çağı için hayatın dingin çağı' şeklindeki analizini hatırlatıyor.

"Çocukların en yaş oldukları dönem, yani eğitim öğretimi en çok temelden aldıkları dönemdir. Bu dönem çocuklar için hayati önem taşıyor. Çocuklar aileden sonraki ilk sosyal ortama okulda giriyorlar. Dolayısıyla da öğretmen onlar için çok büyük önem atfediyor, ilk rol modelleri öğretmenlerdir. İlkokul çağında çocuklar öğretmenlerin gözüne girebilmek ve takdir görebilmek için birçok davranış sergileyebiliyor. Bu nedenle öğretmen çocuklar için gerçekten hayati önemi taşıyor.

Sağlam bir öğretmen ve öğrenci ilişkisi oluşamıyor

Çocuklar tam olarak ücretli öğretmenliğin ne olduğunu bilmedikleri için yani kafalarında bu kavramın tam karşılığı olmadığı için ücretli öğretmenleri yetersiz öğretmenler olarak görebiliyorlar. Dolayısıyla ait hissetmiyorlar, öğretmenler arasında devamlılık olmadığı için ne sınıf kültürü oluşabiliyor ne de temeli sağlam bir öğretmen öğrenci ilişkisi.

'Ücretli öğretmenlik psikolojik sorunları tetikliyor'

Maslov’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’ne atıfta bulunan Türk, “Hiyerarşinin en alt basamağındaki ‘fizyolojik ihtiyaçlar’ bir insanın hayatta kalması için ciddi önem taşıyor" alıntısını yaparak . Yine bu hiyerarşideki basamaklarda ‘ait olma’ noktasının üzerinde duruyor. Türk, 'geçiçi ve düşük ücret' ile özdeşleşen ücretli öğretmenlik sisteminin psikolojik sorunları da tetiklediğine dikkat çekiyor. 

"Çünkü bir insan bir yere ait değilse orayı tam olarak benimseyemiyor. Kurum kültürünü ve çocuklara alışma sürecini tam olarak oturtamıyor.

Bu aynı zamanda aile içinde de bazı problemler yaşatabiliyor. O yüzden bu onların aile yaşamını da kökünden etkileyebiliyor. Örneğin, evli olanlar aldıkları bu düşük ücretlerden dolayı ailelerine bakamadıkları için psikolojik rahatsızlıklar yaşıyorlar. Bekar olanlar da bir yuva ya da bir hayat kuracak bir noktada olmadıkları için psikolojik rahatsızlık yaşıyorlar.

Bir de kırsal yerlerdeki okullara ulaşımda kendi ceplerinde harcama yapan öğretmenlerin durumu da düşünüldüğünde bu tablo daha da farklılaşabiliyor. Böyle sorunlarla zihinleri meşgul olduğunda, olduğu alanda daha sağlıklı bir iletişim bağı kurmayabiliyor öğretmenler."

'Postmodern köleliğe doğru gidişatı var'

“Ücretli öğretmenlik bence Milli Eğitim Bakanlığı'nın kanayan en büyük yaralarından biri" diyen Türk, Ücretli öğretmenliğin kaldırılması gerektiğini söylüyor.

“Bütün öğretmenlerin istihdam edilmesi gerekiyorken, maalesef ki her geçen yıl daha çok insanlık dışı koşullar eklenerek devam ediyor. Öyle ki geldiğimiz bu yerde artık ücretli öğretmenler karşılıksız nöbet tutar hale geldiler. Eğitim ordusunun yani Türk Milli Eğitim sitesinde en altta ki artık biraz postmodern köleliğe doğru gidişatı var. Çünkü 30 saati tamamlamaları gerekiyor. 30 saatin sonunda bir ay içinde asgari ücretin bile altında maaş alıyorlar. Hatta o ay içerisinde hastaysa ya aileden birini kaybetmişse ya da bir şekilde izin alması gereken bir durumdayken ve şanslıysalar, resmi tatile veya ara tatillere, yaz tatilleri denk gediyseler ücretleri tam bir şekilde ödenmiyor. Dolayısıyla ciddi anlamda bir handikap söz konusu.”

Ücretli, sözleşmeli, kadrolu, kıdemli ve uzman öğretmen gibi sınıflandırmaların eğitim sistemini niteliksizleştirdiğini ve çocuklar ile eğitmenler arasında ki aidiyet bağının zedelendiğini ifade eden Türk, ücretli öğretmenliğin kırsal yerlerdeki öğrencileri daha çok ettilediğini belirtiyor. 

Kırsaldaki çocuklar kaliteli eğitimden mahrum

“Merkezde de ücretli öğretmenlik sistem var, ama maalesef ki kırsal kesimde çok büyük bir orana sahip. 77 bin ücretli öğretmenlikten söz ediliyordu. Bunun sadece 16 bini İstanbul'da bakın pastanın ne kadar büyük bir kısmı oluşturuyor. Milli Eğitim Bakanlığı, bir şekilde ücretli öğretmenlere taşeron işçi muamelesi yapılıyor. Özellikle kırsal kesimde bu durumda çok fazla. Yani orada eşitsizlik çok daha üst boyutlarda oradaki çocuklar yani kırsaldaki çocuklar kaliteli eğitimden, yani işin alanından eğitim görmeleri konusunda maalesef mahrum kalıyorlar.”

"Bize 'Ben çocuğumun dersine ücretli öğretmenin girmesini istemiyorum' diyorlar"

3 dönemdir köy okulunda ücretli öğretmenlik yapan S.A. de 4 yıl önce coğrafya öğretmenliğini bitirdiğini söylüyor. Yeterli atama yapılmadığı için mezunların ücretli öğretmenlik yapmak zorunda kaldığını söylüyor S.A.

"Ücretli öğretmenliği hiçbir şekilde onaylamıyorum öğretmenler ücretli, sözleşmeli kadrolu vb. şekilde sınıflara ayrılmamalı" diyen S.A, ücretli öğretmenlikte yaşadığı tabloyu şöyle yorumluyor:

"Bu durum Öğretmenler arasında da bir ayrımcılığa sebep oluyor ücretli olduğu halde 15-20 yıllık öğretmenden çok daha verimli olan öğretmenler biliyorum. Bunun yanında ne kadar iyi bir öğretmen olursam olayım velilerin ‘ben çocuğumun dersine ücretli öğretmenin girmesini istemiyorum’ gibi farklı ayrıştırmalara maruz kalıyoruz.

Aynı işi yapıyoruz ama yarı maaşı bile alamıyoruz

Öğrencilere verimli olabilmek için bir çok kadrolu öğretmenden daha çok uğraşırken ya da kadrolu öğretmenlerle aynı işi yaptığımız halde daha alt kademe olarak görülmek, aynı işi aynı saatte yapmamıza rağmen yarı fiyatına bile ücret almamıyoruz. Ücretli öğretmen  okulda hiç bir DYK,  İYEP vb. kurs  programı başlatamaması ve ders verememesi  gibi dezavantajlı durumlarla karşı karşıyayız.

Ulaşım sorunu nedeniyle köyde kalmak istemiyorlar

Ayrıca ücretli öğretmenliği köylerde yapmak daha fazla dezavantajlı; mesela benim gittiğim köyde belediye otobüsüne biniyorum 45 dakika sonra yolda indikten sonra bir de köye varmak için bir 20 dk da yürüme mesafesi var ve bu yol kışın çekilmez bir hal alıyor. Köyde öğretmenler genellikle indikleri yoldan sonra bir yürüme mesafeleri çok zorlandığı için ulaşım sıkıntısından bırakmak zorunda kalıyorlar.”