Haber/ İrfan Tuncçelik
Gazeteciler 2022’nin ardından 2023’e de gözaltılar, tutuklamalar ve yargılamalarla, internet medyasını denetim altına almayı hedefleyen yönetmelikle girdi.
Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün hazırladığı 2023 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'nde Türkiye, geçen yıla göre 16 sıra gerileyerek 180 ülke içerisinde 165'inci sırada yer aldı. RSF'ye göre Türkiye, “sorunlu” kategoriden “vahim” kategorisine geçti ve 14 Mayıs'ta yapılan seçimler öncesi gazetecilere baskılar arttı. Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) tarafından hazırlanan 2022-2023 Basın Özgürlüğü Raporu'na göre ise 3 Mayıs 2023 tarihi itibarıyla 47 gazeteci gazetecilik faaliyeti nedeniyle cezaevinde. Söz konusu rapora göre son bir yılda en az 96 gazeteci fiziksel saldırıya uğradı, 43 gazeteci sözlü olarak tehdit edildi, 97 gazeteci gözaltına alındı ve 32 gazeteci tutuklandı. Dicle Fırat Gazeteciler Derneği’nin (DFG) Mayıs ayı raporuna göre, 1 Haziran itibariyle tutuklu 79 gazeteci bulunuyor.
Basın özgürlüğü karnesine son yıllarda kötü bir tablo çizen Türkiye’de Kürt basını da yaşananlardan payına düşeni alıyor.
Diyarbakır'da 16 Haziran 2022'de tutuklanan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç, Xwebûn gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin ile tutuksuz Esmer Tunç, İbrahim Bayram ve Mehmet Yalçın hakkında açılan dava 11-12 Temmuz’da görüldü.
Gazeteciler Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada "örgüt üyeliği" suçlamasıyla yargılandı. Gazeteci ve avukatların savunmalarının ardından kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu gazetecilerin tümü hakkında tahliye kararı verdi.
CPJ: Tutukluluk tedbiri keyfi bir şekilde kullanılıyor
Diyarbakır’da duruşmayı izleyen Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) Türkiye Temsilcisi Özgür Öğret, iddianamenin tamamıyla gazetecilik faaliyeti üzerine kurulu olduğunu belirtti. Öğret, ayrıca iddianamenin, gazetecilik faaliyetlerinin Kürt izleyicilerine, haber ve program tüketicisine yönelik olarak olması ve Kürt medya mensupları tarafından yapılıyor olması nedeniyle ‘terörle iltisaklı’ gösterildiğini ifade etti. Öğret, “İddianame çıkar çıkmaz, henüz iş mahkeme aşamasına, sanıkların ifadesine, avukatların savunmasına gelmeden bunun gazetecilik faaliyeti olduğu, bu insanların hayatlarından boş yere zaman çalındığı belliydi. Bunun bir tazmini yok. Bu insanların ömründen 13 ay gibi bir süreç alındı. İşlerinden, sevdiklerinden oldular. Hayatları aksadı ve bu kaybedilen zamanı geri getirmenin bir yolu yok. Bunu tazmin etmenin bir yolu yok. Bu davada bunu net görmek gerekir” dedi.
Tutukluluk tedbirinin Türkiye’de amacı dışında uygulandığına dikkat çeken Öğret, kaçma ve delil karartma şüphesi gibi modern hukuk dahilinde makul görülebilecek durumların hüküm verilmeden ceza verilmek için kullanılan bir araç olarak işlev gördüğünü belirtti.
Türkiye’de hem gazeteciler hem diğer herkes için tutuklamanın zorlaştırılması gerektiğini vurgulayan Öğret, şöyle devam etti:
“Tutuklamanın somut gerekçelere dayandırılması ve keyfi bir şekilde uygulanmasının önüne geçmek gerekiyor. Aksi takdirde benzer haberleri gazeteciler için, aktivistler için, muhalif kesimlerden insanlar için tekrar tekrar görüyoruz, yaşıyoruz ve konuşuyoruz. Gerek muhalefet partilerinin gerek sivil toplumun gerekse de iktidar ve iktidara yakın çevrelerin bu konuyu ele almaları lazım. Çünkü herkesi mağdur eden, adaletin önündeki en önemli engellerden bir tanesi uzun tutukluluğun keyfi bir şekilde kullanılıyor olmasıdır.“
Cezaevinde olan diğer gazetecilerin durumuna da değinen Öğret, Terörle Mücadele Kanununun muhalif kesimlere karşı bir araç olarak amacının dışında kullanıldığını ifade etti. Mevcut iktidarın iki kez ‘düzettiğini’ belirttiği TMK’nın pratikteki uygulamasının farklı olduğunu ve yeniden gözden geçirilmesi için adımlar atılması gerektiğini belirtti.
RSF: Tutuklu diğer gazeteciler de özgürlüklerine kavuşmalı
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da Türkiye’de kronik hale geldiğini belirttiği tedbir amaçlı tutukluluğun ağır bir sorun olduğunu söyledi. Gazetecilerin 13 ay gibi uzun bir süre sonra tutukluluk halinin bitirilmesinin sevindirici olmadığını ancak teselli olabileceğini dile getiren Önderoğlu, 2000’li yıllardan bu yana medya kuruluşlarına kapsamlı operasyonlar düzenlendiğini hatırlattı. Önderoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Politik amaçlı ideolojik saikla başvurulan bu tutuklamaların son bulmasını sağlayamadık. Dolayısıyla 13 aylık tutukluluğun son bulması meslektaşlarımız ve aileleri açısından sevindirici. İnsanlara peşinen bedel ödetip ondan sonra da yargı – adalet süreci sonraya bırakılıyor. Her açıdan adaletsiz bir uygulamaydı. Uzun tutukluluk süreci çağdaş hukuk normlarında pek eşine rastlanmayan bir pratiktir. Keyfi tutukluluğun adıdır, savunulacak hiçbir tarafı yok. Tutuklu diğer gazetecilerin de daha fazla mağdur edilmeden özgürlüklerine kavuşturulmasını talep ediyoruz.”
PEN İnternational: Yargılamalar 'suskunluk" dayatmasının parçası
SurAjans’a konuşan Pen International Başkanı Burhan Sönmez, Türkiye'nin yaşadığı sorunların ekonomik ve politik alanlarda yayıldığını, yurttaşların demokratik haklarının da hedef haline geldiğini söyledi. “Demokrasi ve ifade özgürlüğü, birbirinden ayrılmaz iki prensiptir, iktidar bu ikisini de yok eden uygulamalara yöneliyor” diyen Sönmez şöyle devam etti:
“Gazetecilerin hedef alınması ve özellikle Kürt sorunuyla ilgili haberlerin özgürce akışını sağlayan gazetecilerin tutuklanması ve yargılanması, toplumun geleceği açısından kaygı vericidir. Barışın, hoşgörünün ve toplumun her kesiminden gelecek eleştiri hakkının tanınmasının önemi bir kez daha açığa çıkıyor. Diyarbakır'da yargılanan gazeteciler, bütün ülkeye dönük 'suskunluk" dayatmasının parçası olarak tutuklandılar. Onların özgürlüğünü savunmak, ülkenin özgürlüğünü ve geleceğini savunmaktır."
DJV: Gazetecilere Türkiye'ye seyahat etmeleri konusunda uyarıldı
Alman Gazeteciler Derneği Basın Sekreteri Hendrik Zöerner ise SurAjans’a yaptığı açıklamada, uluslararası alanda Türkiye'deki muhalif basın üzerindeki baskıyı durdurmaya yönelik çalışmalar yaptıklarını belirtti. Zörner, "Son yıllarda Türkiye'de basın özgürlüğünün durumunu sık sık eleştirdik ve Alman medyası bu konuyu sık sık haber yaptı. Açık sonuçlarıyla: Almanya'da hiç kimse Türkiye'yi ve Recep Tayyip Erdoğan rejimini özgür ve demokratik bir sistem için tutmuyor. Almanya Dışişleri Bakanlığı gazetecileri Türkiye'ye seyahat etmeleri konusunda uyardı. Tek yapabileceğimiz Türkiye'deki durumu yayınlamak ve tartışmak. Umuyoruz ki kamuoyu tartışması Türk cezaevlerindeki gazetecilere yardımcı olur” ifadelerini kullandı.