İnsan, yaşamını ifade edebilen iki temel kavram olarak belirtilebilir. Her canlı güçlü bir yaşama olgusu ve kararlılığını içinde taşırken, insanoğlu bu olguyu daha da ileriye taşıyan "umut etme" gibi bir yeteneğe sahiptir.
Umut, yaşama arzusunun yanı sıra her türlü zorluğa katlanıp karşı koyabilecek direnç ve azmi sunar. Bu sunumu sağlayan da mutluluktur. Zira mutluluk, ulaşılması ve sahiplenilmesi gereken, yaşamın anlam ve önemini tasvir eden bir hedeftir. Bu yönüyle birbirlerini karşılıklı olarak belirleyip anlamlandıran bu iki kavramı, hayatın kendisini tanımlayabilecek kapsam ve derinliğe sahip olduğu söylemek abartılı olmasa gerek.
Mutluluk, ulaşıldığında inecek bir durak olmayıp "zaman" kavramı gibi kesintisiz ve sonsuzluğa gider bir olgudur. Bu özelliği sayesindedir ki, çağlar boyunca insanoğlunun, mağaradan uzaya, ilk örtünme gerecinden yapay zekâya kadar ki yolculuğunda, ihtiyaç duyduğu umut ve mücadele azmine kaynaklık etmiş sürekli olarak canlı tutmuştur.
Mutluluk kavramı, her birey veya grup için farklılıklar arzetsede, anlam itibarıyla aynı işleve sahiptir. Ulaşılması, sahiplenilmesi ve mutlaka yaşanması gereken hayatın anlam ve önemi "var oluşu" duyumsamanın net ifadesidir. Bu yönleriyle insana sunduğu umudun güç ve azmi, onu, en kudretli canlı seviyesine yükseltmiştir.
Gerçi mutluluk yolculuğundaki bu mücadele, insanın kendi ırkının sonunu getirecek bir merhaleye evrilmiş olması, bu yönlü ciddi tartışmalar yaratmaktadır. Ancak buna rağmen umut, bunun da üstesinden gelebileceğine olan inancını, yok oluş riskini bertaraf ederken ulaşacağı mutluluğu duyumsamanın verdiği güç ve azimle rolünü oynamaya devam edecektir.
Zira umutsuzluk, yaşamın bittiği andır. Umudu olmayan ya da tükenen insan, önce zihinsel sonrada fiziksel olarak var oluş sürecini noktalar. Ancak bu durum istisnaidir. Genel olarak umut; her halükarda yaşam ve mücadele çizgisini kesintisiz bir şekilde sürdüren azim ve kararlılığın başka bir ifadesidir.
Mutluluk ise çok daha geniş bir yelpazede tanımlanabilen bir kavramdır. Sosyal, fiziki ve psikolojik tatmin ve duyumsamalar ana başlıkları şeklinde tanımlansa da öz olarak yaşamın anlamlı (hedeflenen) bir şekilde duyumsanması sürecidir. Ve umudun asıl hedefi bu sürece ulaşıp olabildiğince uzun tutmaktır. Doğası gereği her mutluluk, ulaşıldıktan ve yaşandığı andan başlayarak, zamanla sıradanlaşır ve yeni umutların tomurcuklanıp yeşermesine zemin oluşturur. Bu iki olgu, insan ve toplum yaşamı boyunca zamanın kesintisiz akışı olgusuna denk bir kesinlikte birbirine kaynaklık edip, yeniden yaratan bir döngü içindedir.