Gündem

"Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok!"

6 Şubat 2023'te meydana gelen ve 11 ili etkileyen depremlerde yaşamını yitirenler unutulmadı. Hatay'ın Antakya ve İskenderun ilçelerinde bir araya gelen yurttaşlar, depremde yaşamını yitiren yakınlarını, komşularını andı ve depremin ardından yaşadıkları zorluklara dikkat çekti.

6 Şubat Platformu adına Seda Yüce'nin okuduğu açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"SEVDİKLERİMİZİ, EVLERİMİZİ, MEMLEKETİMİZİ KAYBETTİK"

"6 Şubat 2023’te 11 ili etkileyen depremlerle yaşamlarımızı, sevdiklerimizi, işlerimizi, evlerimizi, memleketimizi kaybettik. Ardından günlerce gelmeyen arama kurtarma ekipleri, çöken sağlık sistemi,hastanelerin büyük hasar alması ve ambulansa dahi ulaşamayışımızla binlerce canımız enkaz altında kaldı. Kenti sağır eden ve yardım bekleyen acı çığlıklarımıza kulak tıkayarak bizleri  yalnız ve çaresiz bıraktıkları o günler hafızalarımızda ilk günkü diriliğind

Memleketimiz depremden en çok etkilenen  yıkım ve ölümün en çok yaşandığı kent olmuştur. Devletin bir afet planının olmamasını,seçim  dönemleri yapılan imar afları ile ruhsatsız kaçak binalara göz yummasını ve ilgili bilim insanlarının,meslek odalarının raporları ile uyarılarına rağmen  depremlere dair hiçbir önlem almamış olmasını unutmadık,unutturmayacağız!

Bugün itibarıyla depremlerin üzerinden tam iki yıl geçmiş oluyor. Hatay halkı olarak bizler,ilk günden bugüne taşından toprağına,havasından suyuna terk edilmiş memleketimizde yaşamaya çalışıyoruz. İki yıldır eğitimden sağlığa, hukuki haklarımızdan temel ihtiyaçlarımıza, barınmadan ulaşıma, altyapı ve üst yapı sorunlarına kadar her alanda büyük sorunlarla mücadele ediyoruz.

"İNSANCA YAŞAM KOŞULLARINDAN UZAK KONTEYNERLERDE YAŞAMAK İSTEMİYORUZ"

Kalıcı konutlarımızın bir yıl içinde teslim edileceği söylenmişken bizler hâlâ 21 metrekarelik teneke kutularına mahkum ediliyoruz. Toplu yaşamın getirdiği hijyen sorunları, elektrik ve su kesintileri  yaşamlarımızı dayanılmaz hale getiriyor. Birçok konteyner çürümüş durumda. Nitelikli geçici barınma talebimizi sağır sultan duymuş, merkezi ve yerel iktidar duymamıştır. İnsanca yaşam koşullarından çok uzak konteynerlerde yaşamak istemiyoruz!

Günlerce süren elektrik ve su kesintileri, internete erişememe, yolların durumu, beton mikserleri ve hafriyat kamyonlarının sebep olduğu trafik kazaları, kaldırımların onarılmaması yalnızca konteyner kentlerde yaşayanların değil bütün Hatay halkının terk edildiği manzaranın can alıcı noktaları.

Deprem sonrası Hatay’da sağlık hizmetleri ciddi yapısal sorunlarla karşı karşıyadır. Yıkılan Aile Sağlığı Merkezlerinin yerine yeterli sayıda yeni bina inşa edilmemesi nedeniyle, birinci basamak sağlık hizmetleri yetersiz altyapıya sahip konteyner ASM’lerde sunulmaya devam etmektedir. Sağlık personeli eksikliği, ulaşım ve barınma gibi temel sorunlarla birleşerek hizmet sunumundaki aksaklıkları derinleştirmektedir.

İkinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinde ise yatak kapasitesinin yetersizliği, uzman hekim eksikliği ve tıbbi malzeme temininde yaşanan aksaklıklar devam etmektedir. Artan hava kirliliği ve kötüleşen çevresel koşullar halk sağlığı açısından ciddi riskler oluştururken, bebek ölümleri ve beslenme yetersizliğine bağlı büyüme gerilikleri önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir.

Tüm bu veriler ışığında, Hatay’da temel sağlık hizmetlerine erişim ciddi ölçüde kısıtlı olup, bölgedeki sağlık sisteminin güçlendirilmesine yönelik acil ve kapsamlı önlemler alınması gerekmektedir.

"OKUL VE DERSLİK İHTİYACI ÇÖZÜLMEDİ"

Depremin üzerinden iki yıl geçmişken eğitimde ciddi aksaklıklar devam etmektedir. Okul ve derslik ihtiyacı sorunu hâlâ çözülememiştir. Okullarda temizlik personeli istihdamı ve hijyen problemlemleri devam etmektedir. Öğrenci ve öğretmenlerin barındığı konteyner kentlerde yaşam koşulları iyileştirilmemiştir. Bütün çabalara rağmen deprem bölgesindeki öğrencilere ücretsiz okul yemeği ve temiz içme suyu sağlanmamıştır. Psikososyal destek çalışmaları yetersiz kalmıştır. Eğitimde ulaşım sorunu da devam etmektedir. Sorunların derinleşmesi deprem bölgesinde okul terkini de arttırmıştır. Hatay halkı olarak eğitim hakkımızdan vazgeçmiyoruz!

"DEMOGRAFİK YAPIYI BOZACAK VE GÖÇ HAREKETLERİNİ HIZLANDIRACAK REZERV ALAN TEDİRGİN ETMEYE DEVAM EDİYOR"

Demografik yapıyı bozacak ve göç hareketlerini hızlandıracak, şehrin kültürel yapısına zarar verecek “meskun mahallede rezerv alan ilanını” düzenleyen yasa belirsizlikler ve sahadaki uygulamasıyla bizleri tedirgin etmeye devam ediyor. Kentin bir yanında binalar yükselirken diğer yanında rezerv alan tartışmaları sürmekte. Altyapı ve üstyapı sorunları dahi çözülmemiş bu evlerde ne zaman yaşayabileceğimizi,kendileri için ne kadar borçlandırılacağımızı bilmiyoruz. Rezerv alan tartışmalarının sürdüğü mahallerimizde ise barınma sorunumuzu nasıl çözeceğimize dair soru işaretlerimiz giderilmiş değil. Verilen hibe ve kredinin barınma sorunumuza çözüm olmayacağı aşikar. Yaşanan depremlerin sorumlusu bizler değiliz depremlerin felakete dönüştürülmesinin de! Fazlasıyla bedel ödeyenler olarak kalıcı konutlarımızı bedelsiz istiyoruz!

Deprem doğal bir tehdit olsa da, felakete ve afete dönüşmesinin temel sebepleri ranta dayalı kentleşme politikaları ve kapitalist sistemdir. Kartalkaya’da da gördüğümüz ve yeni katliamlara neden olan bu kâr hırsını ve sistemin destekçisi iktidarı tanıyoruz. Kontrolsüz yıkımlar ve denetimsiz enkaz kaldırma çalışmalarının sebep olduğu hava kirliliği,devam eden ekolojik tahribat ve çevresel etkiler gözetilmeden yapılan projeler, bölgedeki ekosistemi ve sosyal yapıyı tehdit etmektedir. Bu durum, Antakya gibi çok katmanlı ve çok kültürlü bir tarihi şehirde "kes-kopyala-yapıştır" mantığıyla yapılan inşaat projeleriyle kentsel dokunun geri dönüşü olmayacak şekilde zarar görmesine yol açmıştır. TOKİ eliyle yürütülen ve bölgenin tarihi-kültürel yapısına aykırı bir mimari anlayışla hayata geçirilen projeler, kent kimliğini silikleştiren en büyük tehditlerden biridir. Ayrıca, deprem sonrasında zeytinlik alanların tahrip edilmesi, yerel tarımın ve ekolojik dengenin zarar görmesine sebep olmuştur. Hatay'da yüzlerce yıllık zeytin ağaçlarının kesilmesi ve yerlerine rant odaklı yapı projelerinin inşa edilmesi,yerleşim yerlerine kurulan beton santralleri ve taş ocakları da ekolojik kıyımın en çarpıcı örneklerindendir. Bizler afet kapitalizmine karşı kolektif bilinci güçlendirmek ve ekolojik adalet temelinde bir yeniden yapılanma sürecinin yürütülmesi için mücadeleye devam edeceğiz.

Toplumda hali hazırda dezavantajlı olan gruplarımız depremlerle birlikte daha da dezavantajlı hâle gelmiştir. Kadınlarımız, çocuklarımız, genç ve yaşlılarımız, sayıları artan engelli ve ampüte bireylerimizin temel ihtiyaçları dahi görmezden gelinmiştir. Dezavantajlı gruplarımız depremin üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen eğitim,sağlık barınma gibi temel haklarına erişimde büyük zorluklar yaşamaktadır.

Bizler tam iki yıldır sevdiklerimizi arıyoruz. Kayıplarımız bulunsun,diye haykırıyoruz. Depremin üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen 142 vatandaşımıza dair hiçbir bilgimiz yok. Hayattalar mı hayattalarsa neredeler, hayatta değillerse mezarları var mı varsa nerede?

Depremde toplu ölümlerin yaşandığı apartmanların ve sitelerin davaları da sürüyor. Bu kadar yıkımın ve can kaybının yaşandığı bir memlekette hiçbir sorumlu istifa etmemi,yargılanmamıştır. Kaybettiğimiz canlara ve kentimize sözümüz baki. Sorumlular yargılanana,yetkililer hesap verene kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.

2023 depremleri sonrası, Hatay'da temel haklara erişimde ciddi ihlaller yaşanmıştır.Bu durum bizleri büyük bir insani krizle karşı karşıya bırakmıştır. Eğitim hakkımız, sağlık hakkımız, barınma hakkımız, güvenlik hakkımız, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkımız, bilgi edinme hakkımız ve daha sayamadığımız nice hakkımız tam iki yıldır gasp edilmektedir.

Bugün,buradan, molozların arasından, kentimizin kalbi Saray Caddesi’nden Hatay halkı olarak bir kez daha sesimizi yükseltiyoruz;

Kaybettiklerimize verdiğimiz sözü unutmuyoruz,unutmayacağız! Bizi enkaz altında bırakanları da bugün konteynerlara mahkum edenleri de tanıyoruz.Sorumlulardan hesap soracak,Hatay’ı yeniden kuracağız!

Bedelsiz kalıcı konutlarımıza,nitelikli eğitim ve sağlık hizmetlerine,güvenli ulaşıma,kayıplarımıza,adil yargılanmalara ve insanca yaşam koşullarına erişene dek mücadele etmeye devam edeceğiz.

Unutmak yok, affetmek yok, helalleşmek yok!"