Urfa, kadına yönelik şiddet ve kadın katliamlarının en çok yaşandığı kentlerden birisi. 10 Ocak 2023-02 Kasım 2023 tarihleri arasında Urfa Barosu’nun Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) Uygulama Merkezi'ne 94 kadın, şiddet gördükleri gerekçesiyle başvuruda bulundu. Verilere göre aynı tarihler arasında 32 kadın katledildi, 9 kadın ise katledilmek istendi.
Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği yöneticisi ve aynı zamanda Urfa Barosu avukatlarından Berfin Gökkan, kadına yönelik şiddet ve kadın katliamlarına dair değerlendirmelerde bulundu.
Kentte kadınların sadece fiziki değil, psikolojik, ekonomik ve cinsel anlamda pek çok şiddet türleriyle karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Av. Gökkan, kadınlara dönük şiddette faillerin devlet, evli oldukları erkekler ve yakını olan erkekler olduğunu kaydetti.
'Şiddete karşı mekanizmalar işlemiyor'
Şiddet gören kadının son aşamada resmi mekanizmalara başvurduğuna dikkat çeken Gökkan, şiddet sonrası süreci şu şekilde aktardı: “Şiddete uğrayan kadın bu süreçte önce kendisi çözmeye çalışıyor. Çözemeyince kolluğa, adliyeye, ya da hastaneye gidiyor. Tabii bu mekanizmalar yeterli ve sistematik işlemediği için, kadın bu süreç işlerken ikinci bir şiddete maruz kalabiliyor. Özellikle adliyeye giden kadınlar hukuki süreçlerin nasıl işletildiğini, örneğin bir suç duyurusunun nasıl yapılacağını, 6284 ile koruma tedbirinin nasıl alınabileceğini bilmiyor. Bu konuda destek alabileceği çok az sivil toplum kuruluşu var” diye belirtti.
‘İl, ilçelerde sığınma evleri yetersiz’
Kent üzerinden örnek veren Gökkan, “Urfa’da, kadınların başvurabileceği yegane kurumlar baro ve Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği. Sivil toplum örgütleri kadınlara yardım ederken, sorunlarını çözmeye çalışırken çok ciddi engellerle karşılaşıyor. Bu engellerden biri maddi yetersizlik. Sivil toplum örgütlerinin yeterli gelmediği yerlerde devletin yapabileceklerine baktığımızda ise Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖMİN) kent dışında bir yerde ve il, ilçelerde sığınma evleri yetersiz” bilgilerini paylaştı.
Kentte şiddet gören kadınların bu şiddet sonucu yaralandığında ya da katledildiğinde öğrenildiğini ifade eden Gökkan, erken müdahale etmenin önemine vurgu yaptı.
‘STK’ler ve kadın aktivistler yargılanıyor’
Şiddetin önceden önlenmesini sağlayacak mekanizmaların yetersizliğine değinen Gökkan, şunları aktardı: “Kadınlar bu eksik ve yetersiz mekanizmalar sebebiyle devlete güvenemiyor. Sivil toplum örgütleri bu açıdan sorunlarını çözmek için onlara ön ayak oluyor. Ancak son zamanlarda devletin, bu örgütleri kriminalize etme durumuyla karşılaşıyoruz. Bu açıdan kadına dönük fiziksel, psikolojik, cinsel şiddetten bahsederken aynı zamanda hukuk eliyle yaratılan bir şiddet de mevcut. Hukuk eliyle yaratılan bu şiddeti, kadınlar için güvence yaratan İstanbul Sözleşmesi gibi bir sözleşmenin kaldırılmasından, kadın kurumlarında çalışan kadınların kriminalize edilmesinde görüyoruz. Hem şiddet mağduru kadınlar hem de şiddet mağduru kadınların yanında duran STK’ler ve kadın aktivistler yargılanıyor. Yargılamalarda ifade özgürlüğü kapsamında yapılan insancıl eylemler suç olarak sayılıyor.”
Bireysel silahlanmada kadın ölümleri
Bireysel silahlanmanın en fazla olduğu kentlerden birinin Urfa olduğunun altını çizen Gökkan, özellikle kadınların hedef alındığı saldırılar ve katliamlarda ateşli silahların kullanıldığına dikkat çekti. Geçtiğimiz sene kardeşi Yekta Hezer tarafından katledilen Bahar Hezer’in yaşadığı sürece değinen Gökkan, fail Hezer’in, silah ruhsatı aldıktan hemen sonra Bahar’ı katlettiğini hatırlattı. Gökkan, “Bahar Hezer’in katiline devlet tarafından ruhsatlı silah veriliyor, ancak bu silah verilirken bununla ilgili bir araştırma yapılmıyor. Silahların her hangi bir koşul şart belirlenmeden kişilere kolaylıkla verilmesi, silah kullanımını da beraberinde arttırıyor. Daha geçenlerde Akçakale’de bir kadın evli olduğu erkek tarafından av tüfeği ile öldürülmüştü” ifadelerini kullandı.
Mevsimlik tarım işçisi kadınlar
Urfa’nın mültecilerin en çok yaşadığı 3’üncü kent olduğuna dikkat çeken Gökkan, mültecilerin hali hazırda yaşadıkları sorunlara bir de kadın kimliğinin eklenmesiyle hayatlarının 2 kat zorlaştığını ifade etti. Gökkan, “Mülteci kadınlar kurum ve kuruluşlara gitmeye çekindikleri için çok ciddi sorunlarla karşılaşıyorlar” dedi. Bunun yanında Urfa’da mevsimlik tarım işçiliğinin en fazla olduğu ve bu anlamda dışarıya en çok göç veren kentlerin başında geldiğini belirten Gökkan, “Mevsimlik tarım işçiliği yapan aileler, 4 ile 6 ay arasında çadırlarda hayatlarını zar zor idame ederek yaşamlarını sürdürüyorlar. Yaşadıkları sorunlar arasında bu zor koşullar altında kendi memleketlerine yılda 2 ya da 3 ay gelebiliyorlar. Dışarıda yaşadıkları süreç boyunca da hep çadırlarda yaşıyorlar. Kadınlar çadır kentlerde kalabalık ailelerle birlikte kalıyorlar. Gittikleri yerlerde buzdolapları olmadığı için günlük tüketecekleri gıdalarla besleniyorlar. Bu da onların kötü beslenmesine sebep oluyor. Sabah 9’dan akşam 6’ya kadar çalışıyorlar. Aynı zamanda bu çadırlarda ailenin ihtiyaçlarını kadın ve kız çocukları karşılıyor” diye konuştu.
Danışma merkezlerinin önemi
Özellikle Urfa’nın ilçelerinde şiddet gören kadınların başvurdukları mekanizmaların belediyelere atanan kayyımlarla birlikte kapatılmasını hatırlatan Gökkan, “2014 yılında Bozova, Suruç ve Halfeti belediyelerinde Kadın Danışma Merkezleri vardı. Kadınlar şiddete uğradıklarında bu merkezlere gidebiliyorlardı. Ancak bu merkezler, bu merkezlere bağlı kadın müdürlükler kayyımlar atandıktan sonra kapandı. Kayyım kapattıkları yerine yeni dayanışma merkezleri kurmadı. 2015-2016 yılları arasında kadın kurumları ve belediyeler arasında tamamen bağlar koptu. Bu süreçlerden sonra kadınlara dönük şiddet kat be kat arttı. Uyuşturucu kullanımı arttı, insanların gündelik yaşamları bile zorlaştırıldı. Yapılması gereken, il, ilçe ve mahallelerde kadınların psikolojik ve hukuki destek alabileceği danışma merkezlerimize yeniden ihtiyaç var” ifadelerini kullandı.
‘Kadın sığınma evlerinin arttırılması gerekiyor’
Gökkan, şöyle devam etti: “Yerelin mekanizmalarının güçlenmesi için önce 'Kadınlar ne istiyor?' sorusunu sormak gerekiyor. Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde, kadının bununla nasıl baş edeceği ve nasıl bir yol alacağı sorularının yanıtlanması gerekiyor. Bunun için kadının ret ve kabul ölçüleri kabul edilmeli. Urfa yerelinde kadın sığınma evlerinin arttırılması gerekiyor. Kadın kurumlarının dikkate alınması da yapılması gerekenler arasında sayabileceğimiz adımlar."