“Gün yüzü gören her şey, yok olmaya yargılıdır!”( Faust)
Ben Güneşin Şehri Diyarbakır’da gün gördüm, günler gördüm. Yazları, güneşin hışımla parlayan alevli yüzünü çok gördüm! Geceleri, o iri yıldızlı göğünü çok izledim. Sonsuzluğa karışmaya yakınım ve bireysel olarak bundan yakınmıyorum da!
Deyim anlamıyla “gün yüzü” de gördüğüm pek söylenemez! Her bakımından, her zaman kuşatılmış halde yaşadı benim kuşak!
İnsanın yazgısını paylaşan şiir, binyıllardır yankılanıyor dünyamızda! Ruhsal olarak daraltılan her dönemde de "Şiir, ömrünü tamamladı!", denmiş. Şairlerse kesintisiz birer meşale olarak yerleşmişler çağlarına! En sıkıntılı dönemler, en sıkı şairlerin biçimlendiği dönemlerdir! Çığlıkları yankılanaduruyor şairlerin öldükten sonra da!
Biz şairler sabırsızız ve yerden göğe kadar da haklıyız bu tavrımızda! Ve zaman sonsuz, uçan da ömrümüzdür sonuçta!
Bir şair olarak sınırlılığa lanet olsun diyorum! Beyni olan insanın varoluşsal çaresizliğine, insanlık adına yuh olsun diyorum!
Şiirlerim, güç odaklarının tekelinde şiirler değil öyle! Şiirlerim, biz ölümlü insanlar gibi faniliği ve öyle kolayına yok olmaya yargılılığı asla kabullenmez! Benim için özgür yarınlar ulaşılmaz olsa da şiirlerim için asla! İşte ben bununla gurur duyuyorum! Anlayana!
Şiir, benim için bir panzehirdir. Yüreğime zerk edilen zehri, kapkara acıyı; ancak şiirle sağaltabiliyorum ben. Yoksa bünyem dayanamaz bu devasa acı dalgalarına! Yıkılır kalır!
Enkaza dönüşen ekonominin üstünde ateşler tütmektedir! Hiçbir güç de bu yıkımı, bugünden yarına düzeltemez! Değişimi mutlak dayatan bir toplumsal rüzgâr da yok! Baskın olan tavır, gerçekleri ateşe vermek! Kimse yokluktan ve yoksunluktan, özgürlük ve eşitlikten, bilimden ve sanattan söz etmesin isteniyor! Gerçeklerin üzeri, yalanla örtülmek isteniyor!
Fransa Kraliçesine atfedilen, ünlü bir söz var: Ekmek yoksa pasta yesinler! Hani kraliçe dememişse bile bu söz; tokun, açın halinden anlamayacağını çok güzel anlatır. Sarayda yaşayanlar başka düşünür, kulübede yaşayanlar başka. Diyeceğim bir eli yağda bir eli balda olanların umurunda olmaz emek ve emekçiler! Ama yoksulluk da daraltır insanın dünyasını. Söz gelimi aç bir insan, natürmort bir tablodaki güzelliği algılamaktan öte guruldayan midesini doyurmayı düşünebilir! Yoksul ülkelerin bir saltanatın sürdürdüğü sarayları ve bir de yerlerde sürünen insanları vardır! Ve ne yazık ki standartların yerlerde olduğu günleri yaşıyoruz! Karamsarlığın yaygınlaştığı bir dönemdeyiz! Toplum olarak da daralıyoruz! Düşünebilmek, başkalarının acısını anlayabilmek; hiç de kolay değil. Kişinin önadı şair, yazar, politikacı da olabilir! Unvanlar, insanı insan etmeye yetmiyor! Özgür iradesi, vicdanı ve cesareti olmayan ve sadece kendini düşünen yaratık; unvanı ne olursa olsun, insanlık için serçe parmağını bile oynatmaz! Böyleleri omurgasızdırlar ve her komuta uymaya hazırdırlar. Uzaktan kumandalı olmak, müthiş bir zincirlenme biçimidir.
Yenilik, değişim; bir başka bahara kaldı! Haklı olmak yetmiyor, güçlü olmak da gerekiyor! Yenilik isteyenlerin yeniliğe, kendilerinden başlamaları ve öncelikle toplumu analiz edebilmeleri ve bunun gereklerini saptamaları gerekir. Ve bu somut gerekleri karşılayabilecek ve toplumu demokrasiye taşıyabilecek projeler geliştirilmeli. Toplumun önüne çıkanların sahici ve samimi, ilkeli ve cesur ve iyi yürekli olmaları gerekir! Kendilerini yenileyemeyenlerin, toplumu yenilemeleri mümkün değil! Ve değişim mutlaka! “ İyi şeylere bile olsa alışmak, çoğu zaman kötüdür!” Syrus
HERKES KENDİ ÇAĞINI YAŞAR
gecenin serinliği esiyor
yapraklar mışıl mışıl
ay değirmi
anakaranın göbeğinde bir çağ ölüsü
ben sonsuzluğu düşünüyorum
geleceğin çocukları
çok iyi biliyorum
gezegenler arasında mekik dokuyacak
biz bugünkü gözlerimizle görsek onları
aklımız kamaşırdı
belki onlar da o günkü gözlerle
anakaranın göbeğinde bu çağ ölüsünü görse
bu çamurlu, daracık sokakları
bu izbe evleri
ve kılıç artığı
bu eylül sonrası çocukları görse
dehşete kapılırdı
herkesin şaşkınlığı kendince
gel gör ki sonuçta
herkes kendi çağını yaşıyor
ne yazık ki
AYDIN ALP
YALNIZ DÜŞENLERE AĞIT(DİCLEM SAHAF YAYINLARI 2007)
RUHLAR MAHŞERİ (TOPLU ŞİİRLER) (J&J YAYINLARI 2015)
Barış, özgürlük, eşitlik, üretim seferberliği, refah içinde adaletli bir dünya gereklidir ve kaçınılmazdır da. Gitgide olgunlaşıyor bu istek! Çağın ruhunu hiçbir güç durduramamıştır, durduramaz da. Tik tak, tik tak; tıkır tıkır işliyor! Firavunluğu hiçbir piramit, ne kadar büyük olursa olsun, örtememiştir! Sorumluluk duygusu olan insanlar, karınca kararınca toplumsal barışa ve refaha katkıda bulunmalıdır. Ne iş yaparsan en iyisini yap demek yetmiyor! Sevdiğin, yatkın olduğun, yaparken ölesiye mutlu olduğun işi yap ve en iyi yap! Ve değişim mutlaka!
Sevgiler, saygılarımla… AYDIN ALP