Ekonomi

Yeni ekim dönemi öncesi Diyarbakırlı çiftçiler rakamlarla konuştu: Politika değişmeli

5 milyon dekar tarımsal araziye sahip olan Diyarbakır’da çiftçiler bir hasat dönemini daha geride bıraktı. Yeni ekim dönemi öncesi kara kara düşünmeye başlayan çiftçiler, bu yılki hasadı önceki yıl ile kıyaslayarak cepten harcama yaptıklarını belirtiyor ve hükümetin çiftçiyi gören bir tarım politikasına acilen geçiş yapması gerektiği çağrısında bulunuyor.

Serhat Yetüt/ÖZEL HABER

Ülke ekonomisine yıllık 15 milyar 200 milyon lira tarımsal gelir sağlayan Diyarbakır, Türkiye’nin en büyük 8’nci tarım arazisine sahip. 2023 hasat dönemini büyük hayal kırıklığı ve ekonomik kayıplarla geride bırakan Diyarbakırlı çiftçiler, şu sıralar 2024 yılı için ekin ekme dönemine hazırlanıyor.

Yeni ekim dönemi öncesi gazetemize konuşan Diyarbakır Yenişehir Ziraat Odası Başkanı Süleyman İskenderoğlu, “Çiftçinin mecali kırılmış, traktörü çalıştıramaz halde” ifadesiyle çiftçinin zor durumuna dikkat çekti.

“Çiftçinin morali bozuk, ekemez durumda”

Resmi gazetede 15 Eylül’de yayımlanan “2023 Yılında Yapılacak Tarımsal Desteklemeler” başlıklı kararnameye atıfta bulunan İskenderoğlu, “Geçen yıl bu zamanlarda mazotun litresi 19 lira 70 kuruştu şu an 40 lira. Yaklaşık yüzde 105’e yakın gibi bir zam gelmiş. Devletin çiftçiye açıkladığı mazot destekleme zam oranı ise yüzde 25 civarında” diyor ve şöyle ekliyor

“Çiftçinin mazot alışında yüzde 80’lik bir makas açılmış durumda. Bir traktör deposu mazot 5.000 lira civarında ve sadece bir gün yetebiliyor. Çiftçi geçen yıl bu zamanda tohumu 9 lira 95 kuruştan alırken, şimdi 16-17 liradan alıyor. 9 liradan alınan gübre de şimdi 19 lira. Biz diyoruz ki köylerden kentlere göç olmasın, peki bu şartlar altında çiftçi nasıl üretsin, bu şartlar altında çiftçiden nasıl bir performans bekleyebiliriz? Çiftçinin mecali kırılmış, morali bozuk ve ekemez durumda. Bazı çiftçiler tarlası boş kalmaması için utanarak ekim yapıyor.”

“Maliyetler yüzde 130 artmış, çiftçinin ürün fiyatı neden düşüyor?”

Girdi maliyetlerinin sürekli arttığına vurgu yapan İskenderoğlu, pamuk fiyatının 2022 yılında 21 lira olduğunu ancak bu yıl bu fiyatın 18 lira 50 kuruşa çekildiğini hatırlatıyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor:

“Bu kadar girdi maliyetlerinin, emtia fiyatlarının yükseldiği bir ortamda özellikle pamuğa geçen yıldan daha az fiyat biçildi. Mısır ve pamuk geçen yıllara göre daha ucuz. Pamuk geçen yıl 21 lira iken şu an 18 lira 5 kuruş olarak açıklandı. Peki girdi maliyetleri geçen yıla oranla yüzde 110 ile yüzde 130 arasında artarken bu ürünlerin fiyatı neden düşüyor.

Mısır geçen yıl serbest piyasada 5 bin 400 liraydı şu an 5 bin 200 lira. Mısırın en büyük girdi kalemi gübredir. Gübre ve tohum ikisinde de yüzde 110 artış olmuş. Bu durumun aynısı pamuk ve buğdayda da var.”

“Çiftçi küserse onu bir daha tarlaya döndüremezsiniz”

Sahip olduğu 5 milyon dekar tarım arazisi ile Türkiye’de 8’nci sırada bulunan Diyarbakır’da 2022 yılında 1 milyon dekarlık tarım arazisi ekilmedi. İskenderoğlu da bu yıl yaşanan tabloyu rakamlarla anlatırken, çiftçinin mevcut tarım politikalarıyla tarlasına küsebileceğini söylüyor.

“Çiftçi bu durumda üretimden küserse üretimden vazgeçerse, bir daha çiftçiyi tarlaya döndürmek mümkün değil. Defalardır hem size hem de diğer basından arkadaşlara ve sosyal medya platformlarından bu durumu avazımın çıktığı kadar bağırıyorum. Çiftçi ölmüş, bitmiş durumda.”

“Çiftçiden nasıl bir performans bekliyorsunuz?”

Bu yılki hasattan dolayı çiftçinin moral bozukluğu yaşadığını aktaran İskenderoğlu, pamuk ve mısırda çiftçinin zarar ettiğini belirtiyor.

“Açık ve net söylüyorum, pamuk ve mısırda çiftçi zarar ediyor. İsterlerse tarım profesörlerini getirsinler, tarım bakanlığı ile beraber bir maliyet çıkaralım. Şu an mısırın çiftçiye resmi maliyetini 8 bin 557 lira. Pamukta da şu anda 20 lira net emtianın girdi maliyet masrafı var. Dolayısıyla çiftçinin moralini nasıl bekliyorsunuz, çiftçi nasıl üretsin, nasıl bir performans bekliyorsunuz?”

Çiftçinin üretim yapması için talepleri sıraladı

Diyarbakır’daki hem muhalefet hem de iktidar milletvekillerine çiftçinin zor durumunu iletmek için bir dizi görüşme yaptığını ifade eden İskenderoğlu, “Ukrayna-Rusya savaşı nedeniyle buğday gelmeyince dünya krize girdi. Eğer çiftçilere, üreticilere yeteri kadar destek olunursa, biz kendi kendimize yetecek bir ülke haline gelebiliriz” diyor ve taleplerini şöyle dile getiriyor:

“Çiftçinin bu yıl ekim yapabilmesi için 2023 yılındaki çiftçilerimizin hak ettiği mazot, gübre, buğday, pamuk, hububat destekleme primlerinin acil olarak verilmesi gerekiyor. Tarım kanununda gayri milli hasılanın Yüzde 1’i çiftçiye destek olarak ayrılması gerek ama hükümet bunun 0.48’ini çiftçiye veriyor. Çiftçinin yüzde 52 hakkı yeniliyor dolayısıyla. Bu hakkı talep ediyoruz. Yeteri kadar destek verilmeli ki çiftçi üretim yapsın.

Sulama yatırımları çok ağır ilerliyor. Sulama sahalarındaki kanallar bittiği zaman, verimlilik artar.  Verimlilik arttığı zaman ülkenin ekonomisine katkı sağlanmış olur. Her şeye para var ama sulama yatırımlarına para yok. Silvan barajı 2017 bitecekti ama 2019’a uzatıldı. 2023 diyorlar ama 2023’te de bitmez, çünkü ödenek yok. Ödenek olacak ki müteahhit iş yapsın. Bunlarla ilgili ciddi sıkıntı ve sorunlarımız var.”

“Girdi maliyetleri artıyor ama bizim ürünümüzün fiyatı artmıyor”

Diyarbakır’da 200 dönümlük tarım arazisini süren çiftçi Hamza Özateş, “Bazen televizyonlarda girdi maliyetlerinin yüzde 100 arttığını söylüyorlar. Ama bizim bazı ürünlerimizdeki girdi maliyetleri yüzde 300’e kadar arttı. Geçen yıl işçi yevmiyesi 75 ile 150 lira arası değişiyordu. Şuanda bu fiyat 350 ile 400 lira arasında. Nakliye gibi birçok kalem buna örnek olarak verilebilir” dedi ve şöyle devam etti:

“Girdi maliyetleri çok çok arttı ama bizim ürünümüz artmıyor. Bizim ürünümüz geçen senenin fiyatına göre daha düşük. Geçen yıl pamuk fiyatını 21 lira olarak açıkladılar. Şuan da pamuk fiyatını 18 buçuk lira olarak açıkladılar. Çukobirlik 21 lira olarak açıkladığında biz pamuğumuzu 13 liraya sattık. Resmi bir kurum 18 buçuk lira olarak fiyat açıklıyorsa fabrikaya gittiğinizde fabrika bunu 15 liraya bile almıyor.”

“Ülkeyi yönetenlerin çiftçi ve üretim politikalarından haberi yok herhalde” diyen Özateş, çiftçinin görmezden geldiğini sözlerini ekliyor ve enflasyonun düşüşü için çiftçinin hedef seçildiğini belirtiyor.

“Yükselen enflasyonun çiftçinin cebinden ve boğazından kısarak düşüreceklerini sanıyorlar. Bu çok yanlış bir politika. Çünkü siz öyle yapar iseniz çiftçi ekemeyecek zaten. Bizim neyimiz var ki bizden kısmaya çalışıyorlar. Bizim en önemli girdi maliyetlerimiz, gübre, mazot, ilaç ve tohumdur. Geçen yıl aldığımız ilaç bin 400 lira iken, bu yıl yaklaşık 5 bin lira olmuş.

Şuanda çiftçi neyin sayesinde ayakta biliyor musunuz? Çiftçi şuanda sadece ve sadece Ziraat Bankasının verdiği kredilerin sayesinde ayaktadır. Kendim için söylüyorum. Eğer o krediler olmasa ben bu işi yapamam. Tabi bu kredi faiz oranları da arttı şuan. Geçen yıl yüzde 4.5 ile yüzde 6’ya kullandığımız krediler şuan da yüzde 13,5 olmuş.

Girdi maliyetlerinin artışına rağmen geçen senenin fiyatına buğdayını sattı

Türkiye gibi bir yerde her şey ateş pahası olmuş iken yüzde 10’lar dan yüzde 120 ile yüzde 200’lere çıkmış iken nasıl çiftçinin malı geri gidiyor? Çiftçinin aldığı ürünler yaklaşık yüzde 200 arterken satış fiyatı daha da düşüyor. Bunu anlamış değilim. Biz çiftçiyiz ve bu işten başka bir iş yapamıyoruz. Biz bu işi yürütmeye çalışsak bile artık yürütemiyoruz. Çünkü cebimizde para kalmadı sürdürmek için.

Geçen yıl buğdayımı 7 bin 300 liraya sattım, bu yıl da yine 7 bin 300 liraya sattım. Yani geçen yıl 15 liraya aldığım mazot bu yıl 40 liraya almışım. Bunun hesabını siz yapın artık.

Mazot ve gübre fiyatlarına artırdıkları cüz’i miktarlarla kimseyi kandırmasınlar. Çünkü çiftçi saf değil. Yüzde 200’lere varan girdi maliyetlerine karşılık mazot ve gübre desteğinden yapılan yüzde 10’luk artışlarla bizi uyutamazlar. Biz artık bu işi yapamıyoruz”

Bizim durumumuzu siz hesap edin

Özateş, çiftçinin ekimde zarar ettiğini söylüyor ve zararı şu ifadelerle dile getirerek taleplerini sıralıyor:

“Geçen yıl 200 bin dönüm buğday ektim. Bu 200 dönümü buğdayın bana getirisi 800 bin lira. Benim tarlamın kirası zaten 400 bin liraydı. Ben 400 bin lira da masraf yaptım etti 800 bin lira. Geçen yıl 800 bin lira olan bir otomobil şuan 1 milyon 600 bin lira. Bizim durumumuzu siz hesap edin artık. Enflasyona göre benim buğdayımı 16 liradan satmam gerekiyor. Hani 16 lira?

Önceden çiftçilerinin fiyatlarını sabitlesinler. Bunun yanında gübremizin ve mazotumuzun fiyatını sabitlesinler biz bu işi yapalım. Eğer zam yapılacaksa da bu enflasyona göre zam yapılmalı. Enflasyona göre zam yapılmadığında biz zarar ediyoruz”

Üretici alternatif ürüne yönelebilir

Yaşanan tablo karşısında daha az zarar edebilecekleri ürünlere yönelebileceklerini aktaran Özateş, daha az maliyetli soya fasulyesinin ekimine başlayabileceklerini söylüyor ve şöyle devam ediyor:

“Siz bu yıl yani 2023’te gidip de 6-7 liraya karpuz yemediniz herhalde. Son bir ayı söylemiyorum. Odan öncesini söylüyorum. Biz o karpuzu halde 2 buçuk liraya satıyoruz. Onu getirip pazarda 12 buçuk liraya satıyorlar. Bu tarladan sofraya olan sürece de bir çare bulunması gerekiyor.

Alternatif ürün olarak biz artık soya fasulyesine yöneleceğiz. Çünkü onun masrafı düşük. Yaklaşık 20 kilogram gübre ile de o sezonu kapatma şansın var. Yaklaşık 13 lira da fiyatı var. Pamuğun da fiyatı 14-15 liradır ama pamuğun dönüm başı yaklaşık 7 bin lira masrafı varken soya fasulyesinin dönümde yaklaşık bin 500 lira gibi bir masrafı var. Bu durum da üreticinin pamuktan ve mısırdan uzaklaşmasına sebep olacaktır”