Gündem

Arkeolog Soyukaya: Yanlıştan geri dönün, Alan Yönetim Sistemi yeniden işletilsin

SUR AJANS - Soyukaya, “Derdimiz biz haklıydık, siz haksızsınız demek değil. Derdimiz şu: Yapılanlar yanlıştı. Bunlar UNESCO tarafından da kayda geçirilmiş oldu. Amacımız da bu yanlışlardan artık geri dönülmesi. Uygulanan ve alanı tahrip etmeye devam eden projelerin ivedilikle durdurulması. Ve en önemlisi bu kentin Dünya Miras sürecinde olması gereken Alan Yönetim Sisteminin, mekanizmasının yeniden işletilmesi” dedi.

Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu’nun (UNESCO) Dünya Kültür Miras Listesi’ndeki Surlar ve Hevsel Bahçelerinin “Tehlike Altındaki Kültürel Miras Listesi”ne alınmasına ilişkin açıklama yaptı.

Mimarlar Odası Diyarbakır Şubesi’nde yapılan basın toplantısında konuşan Arkeolog Nevin Soyukaya, Surların ve Hevsel Bahçelerinin kentin sivil toplum örgütlerinin çabaları sonucu UNESCO Dünya Kültürel Miras Listesi’ne alındığını belirtirken, Sur’daki yıkım ve yeniden yapılaşma sürecinin kentin kültürel dokusunda yarattığı tahribatlara dikkat çekti.

Soyukaya, Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı’nın uyguladığı yıkım ve yeniden inşa süreçleri nedeniyle ulusal ve uluslararası yasalarca korunması gereken alanın geri dönüşü imkansız tahribata neden olduğuna vurgu yaptı.

Dünya Kültür Miras Listesi’ndeki Surlar ve Hevsel Bahçelerinin “Tehlike Altındaki Kültürel Miras Listesi”ne alınması konusunda 9-15 Eylül 2023 tarihinde UNESCO’nun Riyad’ta gerçekleştireceği toplantıya işaret eden Soyukaya, yapılması gerekenler konusunda kent bileşenlerine düşen sorumluluğa dikkat çekti.

‘Bir Dünya Miras alanı, kentsel sit alanı olan Suriçi dümdüz bir tarlaya dönüştürüldü’

Sur’daki yıkım ve inşa süreçlerinin, alanın üstün evrensel değerini, otantikliğini, bütünlüğünü büyük oranda zarara soktuğunu ifade eden Soyukaya, şunları söyledi: Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri kültürel peyzajı 2015 Temmuz ayında Dünya Miras Listesi’ne eklendi. Bu Diyarbakır için çok güzel bir payeydi. Çünkü, bu süreci 2011-15 arasında Diyarbakır’ın tüm Sivil Toplum örgütleri, kurum ve kuruluşları, kent aktörleri, bilim insanlarıyla birlikte oldukça katılımcı bir süreçle bu payeyi kazanmıştık. Yerelden yürütülen bir süreçti. Kentin tüm aktörlerinin emeği çok büyüktü ve Dünya Miras Listesi’ne girmesi büyük bir coşkuyla karşılanmıştı. Aslında gecikmiş de bir karardı. Diyarbakır’ın çok kültürlü yapısı, derinlikli tarihiyle özgün ve özeldi. Evrensel üstün değeri yüksek bir kültürel mirastı. Bu nedenle hak ettiğimiz payeyi almıştık. Ancak 2015’in hemen sonrasında yaşanılanlar -önce çatışma ve özellikle sonrasındaki; Şehircilik Bakanlığı’nın uyguladığı yıkım ve yeniden inşa süreçleri- alandaki yüksek tahribatı geri dönülmez bir hale dönüştürdü. Bir Dünya Miras alanı, kentsel sit alanı olan Suriçi dümdüz bir tarlaya dönüştürüldü. Ve ardından kentin dokusuna, kimliğine, kültürel dokusuna hiçbir şekilde uymayan yeni inşa örnekleri yaptılar.  Yeni yapılar inşa ettiler. Kentin antik planını dahi değiştirdiler. Bütün bunlar tabii ki alanın üstün evrensel değerini, otantikliğini, bütünlüğünü büyük oranda zarara soktu. Yıkımla Suriçi’nin yüzde 46’sı yok edildi.”

‘Kayyumun ilk işi belediyedeki Alan Yönetim Birimi’ni lağvetmekti’

Dünya Mirası ilan edilmesinde varolan tüm aktörler olarak bu sürece karşı çıktıklarını ifade eden Soyukaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yapılanın yanlış olduğunu, alanın tahrip edildiğini, geriye dönüşü imkansız uygulamalar olduğunu, dolayısıyla bu durumdan vazgeçilmesi gerektiğini, doğrunun ne olduğunu defalarca dile getirdik. Raporlar hazırladık, yazılar yazdık. Basın duyurusuyla kamuya duyurduk ama maalesef ne kaale alındık ne dikkate alındık. Çünkü merkezden karar verilmiş ve merkezden yürütülen bir sistematik yok ediş sürecini yaşıyorduk ne yazık ki. UNESCO da defalarca bunu uyardı. En son Kasım 2022’de UNESCO’nun Reaktif Misyonu, alandaki tahribatı yerinde tespit etmek üzere Diyarbakır’a geldi. Reaktif Misyon bizim o tarihe kadar söylediğimiz tüm tahribatlara vurgu yapan bir rapor yazdı. O rapora dayanarak da UNESCO Dünya Miras Merkezi bir karar aldı. Bu kararlarda madde madde, biz bugüne kadar neyin yanlış olduğuna değinmişsek aynen onların da değindiğini gördük. Derdimiz biz haklıydık, siz haksızsınız demek değil. Derdimiz şu: Yapılanlar yanlıştı. Bunlar UNESCO tarafından da kayda geçirilmiş oldu. Basın açıklamasındaki amacımız da bu yanlışlardan artık geri dönülmesi. Uygulanan ve alanı tahrip etmeye devam eden projelerin ivedilikle durdurulması. Ve en önemlisi bu kentin Dünya Miras sürecinde olması gereken Alan Yönetim Sisteminin, mekanizmasının yeniden işletilmesi. Zira bu şehrin alan başkanı Ankara’da oturuyor, kentte değil. Olması gereken Miras Alanı Danışma Kurulu lağvedildi. 2016’da belediyelere kayyum geldi. Tabii bu kayyum atamaları Sur’daki yıkımdan azade değil. Bunu özellikle vurgulamak isterim. Kayyumun ilk işi belediyedeki Alan Yönetim Birimi’ni lağvetmekti. Ve hemen arkasından alan yönetim planında yapılması gerekenlerin tam tersi uygulamalar bu şehirde rahatlıkla uygulanmaya başladı. Geldiğimiz noktada UNESCO’nun da işaret ettiği gibi özellikle Dicle Vadisi’ndeki kaçak yapılaşmalar, Suriçi’nin tamamen yok edilmiş olması, geri dönüşümü imkansız hale getirmesi, insansızlaştırılması. Bu şehir 8 bin yıldır yaşayan bir şehir ve ne yazık ki bu yaşam Suriçi’nde kesintiye uğratıldı, insansızlaştırıldı. Bütün bunlar alanın üstün evrensel değerini bozmakta. Biz bu manada bundan sonra ne yapılması gerektiği konusunda bu kentin bileşenleri olarak sorumluluk duyuyoruz.”